1. Horozoviçler?

Bosna Hersek’in Saraybosna ilinden (başkentinden) 1910’larda Adapazarı Yenicami’ye Hacı Hamza sokağına yerleşen ailemiz. Ali Amcam, Paşa Halam, Nazife Halam ve babam.

2.       Muharrem Horozlu?

Ben 1933 doğumluyum. Babamı beş yaşındayken kaybettiğim için çok fazla hatırlamam. Hatırladığım kadarıyla, uzun boylu, güçlü - kuvvetli bir adamdı. Namazına niyazına çok düşkündü. Mesleği bahçıvanlıktı. Adapazarı Sebzeciler Çarşısında dükkânı vardı. Serdivan’da yüz dönüm arazisinde yetiştirdiği sebzeleri dükkânında satarak geçinirdi.

 

3.       Emine Horozlu?

Annem, Çıracılar sokağı sonundaki Aganbey’in kızıydı. O da Boşnak’tı. Hiç Türkçe bilmezdi. 1949-53 arası ben İzmit’te lisede okurken, Cuma akşamı geldiği zaman, tel dolapta sakladığı bir haftalık yemekleri bana yedirirdi. Cennetlik bir insandı. Melek gibiydi. Namazında niyazında, nur yüzlü bir kadındı.

4.       Müberra Tuzla:

Muharrem - Emine Horozlu çiftinin ilk çocuğuydu. 1923 doğumluydu. (Benden on yaş büyük ablam.) Yenicami semtinde ortaokulda okuyan tek kadın. Hayri Tuzla adında Devlet Demiryollarında şef tren (hareket amiri) ile evliydi. 92 yaşında vefat etti.

5.       1933

Muharrem - Emine çiftinin ikinci çocuğu olarak 30 Ağustos 1933’te,  Serdivan,  Arabacıalanı’nda doğdum. İki haneli köymüş o zaman. Babamın şahsi arazisinde.

6.       Niçin ve nasıl Aydemir?

Müberra Ablamla benim aramda, annemin sekiz çocuğu doğmuş ama yaşamamış. Ben doğunca, yaşlılardan birisi, ‘bu çocuğu üç ay yıkamayın, adını da yoldan geçen ilk kişi koysun, o zaman yaşar’ demiş. Öyle yapmışlar. Akşama doğru, bizim evin yakınından geçen birini durdurmuşlar, ‘ay gibi parlak, demir gibi kuvvetli olsun; adı Aydemir olsun’ demiş. Adım buradan geliyor. Beni de üç ay yıkamamışlar; o gün bugün yıkanmaktan pek de hoşlanmam.

7.       Kemalpaşa İlkokulu?

Müdürümüz İbrahim Beydi. Öğretmenimiz ise Remziye hanımdı. 1940-45 arası, beş sene gittim. Evimizle karşı karşıyaydı okul. Beş sene, her gün, müdür İbrahim bey, okulun hepsini, kulaklarımızdan çekerdi. Disiplin abidesi biriydi. Her gün dayak yedik. Ama Allah razı olsun, bizi adam etti.

8.       Adapazarı Ortaokulu?

1945 senesi. Adapazarı Ortaokulu’ndayız. Mustafa Pekşen ile sıra arkadaşıyız. Birinci karne bende altı tane zayıf var. İdris Erol adında bizim semtte oturan bir arkadaşım vardı. Onunla Fitaş Sineması sokağı önündeyken arkadan birisi, ikimizi de kulaklarımızdan havaya kaldırdı. Bir baktım, İlkokul müdürümüz İbrahim Bey. Karnelerimizi daha bilmiyor. Eğer dedi, Kemalpaşa İlkokulundan mezun olanlar Ortaokulda iftihara geçmezse, yakanızı bırakamam.  Korkuyla eve geldim, çantaları kitapları bir güzel temizledim, orta 1’den lise sona, 12. Sınıfı bitirene kadar, ondan sonra hep sınıf birincisi oldum. Hep iftihara (takdire) geçtim. Hep İbrahim Bey korkusundan.

9.       İzmit Lisesi?

1949’da İzmit Lisesine başladım. O zaman daha Adapazarı’nda lise yok. Her sabah 06.10 trenine binip İzmit’e gidiyorum, 08.20’de İzmit’teyim. Atlet olduğum için koşardım. İlk derse bir ben yetişiyordum, Ada’dan gen arkadaşlarım arasında. İzmit Lisesi’nde voleybol futbol basketbol oynadım. Yüksek atlama sporu yaptım. Ünlü Genel Müdür Muhittin Babalıoğlu, Şahap Sanbay’ı hatırlıyorum, sınıf arkadaşlarımdan. İzmit’ten, BJKlı futbolcu Metin Tekin’in babası Tekin Bey de bizim sınıftaydı. Avukat oldu sonradan.

10.       Üniversite tahsili?

Liseyi bitirdiğim gün annem vefat etti. İzmit Lisesi’nin birincilikle bitirdiğim için not ortalamam çok yüksekti. Her üniversiteye girebiliyordum. Hayalim Ziraat mühendisi olmaktı. Babam beş yaşımdayken, annem de on sekiz yaşımdayken vefat edince, parasızlıktan okuyamadım. Doksan yaşındayım, içimde bir ukdedir hâlâ bu. O üzüntüyle çocuklarımı ve torunlarımı hep okuttum. Kimi İngiltere’de kimi Fransa’da okudular. 

11.   Ankara, Çanakkale?

Doğru Askerlik şubesine gittim. O gün son günmüş. Ankara’ya Yedek subay okuluna gönderdiler. 1954. Piyade okulunda eğitim gördüm. Altı ay sonra da Çanakkale Geyikli’de Bahriyeli olarak bölüm kumandanlığı yaptım. Toplam on sekiz ay yedek subaylık yaptım.

12.   Karasulu Yüzbaşı?

Ben Çanakkale Geyikli’de bölük komutanı iken, bir gün bölüğe bizim Sakarya Karasu’dan bir yüzbaşı geldi, benim misafirim oldu. Sabaha kadar muhabbet ettik. Sabaha kadar bana hayat dersi verdi. O yüzbaşı benim hayatımı değiştirdi. Adım adım bana neler yapacağımı öğretti diyebilirim. Onun hakkını ödeyemem.

13.   17 Haziran 1954

Yedek subay öğrencilikten terhis olduk, bir otobüs yedek subay, Ankara’dan Adapazarı’na dönüyoruz. Sakarya’mızın vilayet olduğu gün Yani 17 Haziran 1954. Bolu’ya yakın, baktım karşıdan Cumhurbaşkanı Celal Bayar geliyor. Arabasından tanıdım. Herkesi arabadan indirdim, takım gibi dizdim. Celal Bayar’ın arabasını durdurdum. Sakarya’yı vilayet yaptığınız için çok teşekkür ederim dedim. Arkadaşları da saygı selamına durdurdum. Cumhurbaşkanı Celal Bayar çok mutlu oldu.

14.   Demokrat Parti?

Çanakkale’de on sekiz ay yedek subaylıktan sonra terhis olup Adapazarı’na döndüm. Yirmi iki yirmi üç yaşlarındayım. Ticaret yapsam sermaye yok. Sosyal hayata atılayım dedim, siyasete girdim. Demokrat Parti’ye kaydoldum. Yeni vilayet olmuşuz. 1955 sonları, 195 başları. DP İl Başkanı Nazif Sel. Atlas Sineması sahibi. Adapazarı ilçesi başkanı resmen Mücahit Direm oldu. Ama fiilen ben.

15.   Gariban 500 Çocuğu sünnet ettirmek?

İktidar Partisi DP’nin Sakarya İl Başkanı Nazif Sel’e gittim. Ben 500 gariban çocuğu bulup sünnet ettireceğim, yardım et dedim. Bizi bu işe sokma dedi. Genç arkadaşlarımı mahallelere saldım. Çark Gazinosunda bir şölenle beş yüz gariban çocuğa konserli bir sünnet planladım. O gün geldi, bir yağmur, adeta yer gök delindi. Şaşırmış vaziyetteyken, aklıma Yaşar Abi geldi. Melek Sinemasının sahibinin kayınçosu. Durumu anlatım. Merak etme, bu gece Melek Sineması ile Funda Düğün Salonu senin dedi. Sünnet çocuklarını Funda’ya, davetlileri Melek Sinemasına alıp konseri de yaptık. Bedava konser verdirttik. Çocukları da sünnet ettirdik.  Konser sonrası herkes gelip sünnet çocuklarına hediyelerini verdiler. Her şey çok güzel oldu Tabii ki Adapazarı’nda olay oldu bu sünnet.

16.   Başbakan Menderes’ten gelen yazı?

İl Başkanımız Nazif Sel, bu olayı Başbakan Adnan Menderes’e anlatıyor. Menderes’ten bana bir yazı geldi: Şu gün şu tarihte, İstanbul Beyazıt Meydanında gece yarısı saat üçte buluşalım diye. Tesadüf de Beyoğlu’nda Elhamra Sarayı’nda bir arkadaşımın düğünü var. Can ciğer dostum Mithat Salkım’a söyledim. Onun arabasıyla ilk önce düğüne gittik. Düğün sonrası Beyazı Meydanı’na gittik. Çorba içtik. Saat üçte bir Cadillac yanaştı. Yanına gittim.  Başbakan Menderes beni arabasına aldı, oturttu. Hoş geldin evladım dedi. Yaptığın işleri duyunca ok memnun oldum, seni görüp tanımak istedim dedi.

17.   Menderes’in etrafındaki dümenciler?

Sayın Başvekilim, beni niye gündüz değil de geçe üçte çağırdınız? diye sordum. Verdiği cevap: Sen benim yanıma sabah dokuzda giremezsin ki. Almazlar. Ben Vatan Caddesini açıyorum. Türk, Rum, Yahudi, Ermeni… kimin evi varsa, yol için yıkıyorum. Çok da ah alıyorum.  Bir de çok dümenci var etrafımda, sen onları aşıp benim yanıma nasıl gelecektin. Bak şimdi burada rahat rahat konuşuyoruz dedi.

18.   Menderes’e, Irak’a neden şekeri 35 kuruşa veriyorsunuz?

Bir şey sormak istiyorum, dedim: Türkiye’de şeker 2,5 lira, siz Irak’a otuz beş kuruşa veriyorsunuz. Nasıl oluyor bu iş? dedim? Sen Arjantin’i biliyor musun? Diye sordu. Müsaadenizle bileyim dedim. Adam ta oradan Irak’a otuz beş kuruşa şeker veriyor. Ben kapı komşuma vermeyeyim mi? Dedi. Ben şekeri otuz beş kuruşa veriyorum, otuz beş kuruşa da petrol alıyorum. Petrolü ucuza alıyorum. Üstüne iki yüz on beş kuruş koyuyorum. Böylece Irak’ta şeker, Türkiye’de petrol bol oluyor. Olaylar dıştan görüldüğü gibi değil evladım.

19.   Celal Bayar?

Atatürkçü, milliyetçi, Türkiye düşmanlarına karşı Galip Hoca adıyla savaşmış bir kahraman olarak görüyorum.

20.   Adanan Menderes?

İyi niyetli, vatanına milletine hayırlı bir adam olarak görüyorum.

21.  Yüz Dönüm arazi?

Askerlik dönüşü kardeşim Aydoğan ile Yenicamii’de evimizin bahçesinde odun alım satımı yapmaya başladık. Rahmetli babam, memleketten geldiğinde, kendi öz parasıyla, Salih Sipahier’in babasından yüz dönüm yer satın alıyor.  Serdivan Aabacıalanı’nda. Zeynel Aga ve Veli Aga değimiz iki şahıs, yarıcı olarak ekip biçiyordu. Yenicami’de baba dostu Kasap Ali Amca’dan 1900 liraya bir çift manda aldım. Kardeşim Aydoğan ile bir gece o, bir gece ben, baba arazisinde çiftçiliğe başladık. Sonra Karacebey’den iki çift öküz alıp işi ilerlettik. Başkalarına da para karşılığı arazi sürmeye başladık.

22.  Semahat Yünüak?

Yünüak’lar da bizim gibi Bosna muhaciriydi. Tam bizim evin karşısındaydı evleri. Babası İbrahim Yünüak amca, rahmetli olmuştu, onun kardeşleri Hilmi, Hasan, Hakkı, Mustafa Yünüak, Uzunaçarşı’da manifatura ticareti yapıyorlardı. İbrahim amcanın kızı Semahat ile aynı yaştaydık. Altı erkek iki kızdılar. Sevdik birbirimizi. Altı yedi sene kimseye belli etmedik. 29 yaşına gelince de istettim.1962 senesi 30 Kasımda evlendik. Çok mutlu bir evliliğimiz oldu. Altmış bir sene sonra, eşimi 9 Ocak 2023’te toprağa verdik.

      23.Emine?

Evlenirken eşime bir tek şart koştum, eğer dedim, doğuracağın çocuk erkek olursa babamın adı Muharrem, kız olursa annemin adı Emine koyacağız. Başka hiçbir şartım yok dedim. O da Tamam dedi. Yirmi ay kadar sonra, 1964’te büyük kızımız doğunca adını, annemin adı Emine koyduk. Ali Dilmen Lisesi mezunudur. Levent Sakallıoğlu ile evli. Adapazarı’nda yaşıyor.

      24.Ayşe?

Büyük kızımız Emine’den beş sene kadar sonra, 1969’da bir kızımız daha dünyaya geldi. Semahat, bu kızımız adı da benim annemin adı olsun dedi. Ben de uygun gördüm. Ayşe’nin adı da böylece konmuş oldu. O da ablası gibi Ali Dilmen Lisesi’ni birincilikle bitirdi. İstanbul’da Telsim’de genel müdür sekreteriyken İhsan Alaeddinoğlu ile evlendi. İstanbul Bakırköy’de yaşıyor.

       25.Ziraat Odası Üyeliği?

1957’de Ziraat Odaları kuruldu. Ziraat İl müdürlüğü, benden habersiz, tahsilimden dolayı, beni de üye yapmış. 1960 İhtilalinden sonra, - zannederim 1963’te - Ziraat Odaları Birliği yürürlüğe geçti. Beni de Sakarya Ziraat Odası Temsilcisi olarak Ankara’ya yolladılar. Başbakan İsmet İnönü’ydü. Ankara Ulus Santral Kahvehanesinde toplantı yaptık. Pancar taban fiyatını yükseltmesi talebinde bulunmak üzere Başbakan İnönü’den randevu istedim ama alamadım.

         26.Başbakan İsmet İnönü’ye gidişimiz?

Başbakan İsmet İnönü’den randevu alamayınca aklıma Maliye Bakanı, can ciğer dostum, ağabeyim Ekrem Alican geldi. Ona telefon ettim. Hemen Santral Kahvehanesine geldi. O da pancar çiftçisiydi aynı zaman da. Onu, beni ve Eskişehir’den bir arkadaşı temsilci yaptılar. Alican Başbakanlıktan randevuyu aldı. Ertesi günü üçümüz başbakan İsmet İnönü’ye gittik.

         26.Başbakan İnönü’den Aldığım Bir Kuruşluk Zam?

Başbakan İsmet İnönü ile önce bakan Ekrem Alican, sonra da Eskişehirli temsilci arkadaş konuştu. Sıra bana geldi. Ben de dedim ki: 1960 ihtilali üç şey için yapıldı. Birincisi siz başbakan odunuz. İkincisi üç tane adam asıldı. Üçüncüsü de bizim pancar fiyatları on beş kuruştan on kuruşa indi. İsmet Paşa şöyle bir düşündü. Hadi o zaman bir kuruş daha verelim dedi. Yüzde on yaptırmış oldum. Çıktık. İsmet İnönü sözlerime tepki göstermedi ama çıkınca Ekrem Alican fena bozuldu, bir Başbakana böyle laf söylenir mi diye bana çıkıştı biraz.

         27.Ekrem Alican?

1960 sonrasının Maliye Bakanı, sonra da Başbakan Yardımcısı. Benim de pancar çiftçimdi. Eşi Naciye Hanım, ablamın en yakın dostuydu. Semtimizin kızıydı. Zahireci, un tüccarı Abdülkadir Güler amcamızın büyük kızıydı. 1960 sonrası kurduğu Yeni Türkiye Partisi’nde ben de siyaset yapım. Çok dürüsttü.

         28.1960 Darbesinde Sonrası Adapazarı ve Demokrat Parti?

27 Mayıs 1960 Askeri İhtilalinden sonra, bizim Demokrat Partinin Sakarya Milletvekillerinden Yaşar Bir, bizi Yenicami’de bir kıraathanede topladı. ‘Kimseden korkmayın. Bizim hiçbirimizin devlet parasından cebimize girmiş tek kuruş yok Ben hep buradayım.’ Dedi. Dediği doğru da çıktı. Bizim Adapazarı’nda, DP çevresinden hiç kimseye dokunulmadı.

         29.1960’ların Yenicamisi?

1960 öncesi DP Yenicami kongresinde önde gelenler, Nihat Berköz, eski belediye başkanlarından Emin Muharrem Güner’in oğlu Muammer Güner gelirdi. Ben de arkada, Kaleci Ekrem, Rafet Ürgüplüoğlu ve diğer arkadaşlarımızla otururken, söz aldım. Baha Hun, Hamdi Başak milletvekiliydi. Dedim ki ‘Duydum ki Baha Hun Adliye Köyü’nden, Hamdi Başak da Kalaycı Bayırı’ndan delege olacakmış. Adam olsunlar da TBMM’de bakan, yabancı ülkelerde büyükelçi olsunlar. Delegeliği de bize bıraksınlar.’ Ben daha bunu der demez Çerkez biri vardı, çekti silahını, bana doğrulttu, ‘Daha bir kelime konuşursan mıhlarım seni’ dedi. Ben de ’arkana bir bak, seni mıhlamasınlar’ dedim. Bir döndü, arkada Ekrem Karaberber ile Rafet Ürgüplü sandalyeleri kapıp kafasına doğru geçirmek üzereler. Adam oturdu yerine.

           30.Abdülkadir Güler?

Bizim gibi Boşnak’tı. Asil bir adamdı. İyi tüccardı. Yenicamiliydi. Eski belediye başkanlarından Emin Muharrem Güner’in damadı, Başbakan Yardımcısı Ekrem Alican’ın da kayınpederiydi. 1943 depreminde eski Yenicami yerle bir oldu. Ben on yaşındaydım. Kazım Şakir’in, Abdülkadir Amcanın bugünkü Yenicami’nin temellerine taş taşıdığını gördüm. Zahire ticareti yapardı. Un satardı. Seneler sonra içimdeki ukdeyi sordum, ‘Ben seni çocukken, Yenicami’ye taş taşırken gördüm. Hiç para vermedin mi?’ diye sordum, ‘onu Kazım Şakir ile Allah bilir. Çok para verdik ama kimseye söylemedik’ dedi. Böyle güzel bir insandı rahmetli. Ticaret Sanayi Odası başkanlığı da yaptı. Şehirde ağırlığı olan bir büyüğümüzdü.

           31.Yenicami kültürü?

Yenicamili olmak ayrı bir şerefti. Onunla övünürdüm. Gençtik. Nerede bir yardıma ihtiyaç var, ne varsa koşardık. İyiye de koşardık, kötüye de. Başımızda Menko (Uzanların üvey abisi, Mehmet) Güneşpsor’da çok güzel futbol oynardı. Bizi çok güzel idare ederdi. Bizim Yenicami’ye Teksas denilirdi. Her babayiğit giremezdi.

32.Mahalle harpleri?                                                                                                                               1950’ler 1960’larda her önüne gelen Yenicami Semtine öyle girip çıkamazdı. Bizim Yenimcaliler olarak, bizim evin önünde, Şafak Sokaklarla harp etmişliğimiz vardır. Şafak sokak dediğim, Sait Faik’in Sokağı. Orada bana bir güzel dayak attılar. ‘Elbet bir gün bizim oraya gelirsiniz’ dedim. Bir gün bir baktım, onlardan biri bizim evin karşısında Resul Dayı’dan ekmek alıyor. Fırın önünden bizim Yenicami Ordusuyla Çıracılar Ordusu, bir güzel harp ettik. Bıçak, silah yok ama. Bastonla, yumrukla. Mahallem intikamımı almış oldu. O Kelle Faruk ile çok güzel arkadaş olduk sonra. Yetmiş sene sonra, aklıma geldikçe gülüyorum şimdi.

           33.Lakabım?

Bana Horozoviç derlerdi. Bir gün Uzunçarşı’nın Gümrükönü tarafından girdim. Okul arkadaşım Osman da bana doğru geliyordu. ‘Naber Horozoviç?’ dedi bana. Ben de ‘İyidir be Piç Osman’ dedim. O zamanlar herkesin bir lakabı vardı. Onunki de oydu.

           34.Yenicami’de lakaplar?

Tornacı Cevdet benim kayınçomdu. İyi futbol oynardı. Lakabı Pinga Cevdet’ti.  Yine futbolcu İsmail Tomor’a Tintin İsmail derlerdi.  On bir buçuk Paça Nizam vardı mesela. Halamın kızıyla evlendi. Düş Hasan vardı. Naylon Ahmet vardı. Hepsi Güneşspor kulübünde oynardı. Lastik Muyo vardı. Elhuni Huso derlerdi Hüseyin Beşer’e. Deve İhsan vardı, Arnavut, Arifiyeli. Sarı İhsan (Özbek) vardır. Eşimin akrabasıdır. Balıkesir’de yaşıyor şimdi.

           35.Kaleci Ekrem (Karaberber)?

Benden altı yaş büyüktü. Mahallemizin çocuğuydu. Boşnak’tı o da. Çok iyi kaleciydi. ‘Bırakkk’ demesiyle meşhurdu. Çok iyi arkadaşımdı. O da Demokrat Partiliydi benim gibi.

           36. Adapazarı Ziraat Odası Başkanlığım?

Serdivan’dan Ziraat Odası’na iki delege seçildik. Biri Ali Necdet Güven, biri ben. 1969’larda. İlk defa delege seçimi yapıldı. Necdet abi benden yaşça büyük olduğu için onu Ziraat Odası başkanı seçtirdim. Ben de başkan vekili oldum.  O avukattı. Odanın yükü bendeydi. Yönetimde Bahri Fidan, Fikri Figen, Suat Berköz, Mukadder Güner de vardı. Bir sene sonra, bir gün odaya geldim. Başkanlık koltuğu boş. Oturdum kenara. Yönetimdeki arkadaşlar meğer benden habersiz Necdet abiyi görevden almışlar, beni başkan seçmişler. Ben de şaşırdım kaldım. Bir şey de diyemedim. Böylece 1969’dan 1989’a… yirmi sene başkanlık yaptım. Beş kere daha seçildim. Burada bir gerçeği daha açıklamak isterim: Benim gizli kahramanım, canım kardeşim Aydoğan Horozlu’dur. Bu sahalarda olabilmemi o sağladı. Her şeye koşabilmeme yardımcı oldu. Onu da buradan minnet, saygı ve rahmetle anıyorum. 

           37. Adapazarı Pancar Kooperatifi Yönetimine Girişim?

1969 senesinde Saray Sinemasında Pancar Kooperatifi Kongresinde, Suat Berköz’ü aday gösterdik, yönetime. O seçildikten sonra, salonun ortasından Kumköylü iyi bir insan vardı, Necati Kaytaz ağabeyimiz, ‘Aydemir Horozlu’ diye bağırdı, hayda, aday bile değilken beni Adapazarı Pancar Kooperatifi yönetimine seçtiler.

            38.Panko Birlik?

1972’de Ankara’da PANKO Birlik kuruldu. Yönetiminde, Şeker Şirketinden üç üye, bütün Türkiye’deki kooperatiflerden de dört işi olacaktı. Ulusal, Türkiye genelindeki bir kurul. Sakarya adına beni seçtiler. On iki yıl, üç dönem, arka arkaya seçilen, görev yapan tek yönetici oldum.

         39.Adapazarı m Sakarya mı?

Tabii ki Adapazarı. Şehrimle, Adapazarlılığımla her zaman iftihar ederim.

         40.Doksan Yılık Ömrün Özeti?

30 Ağustos 2023’te kısmetse tam doksan oluyorum. Yokluk içinde ama sağlık içinde… Zorluklar içerisinde okullarımı okudum, sporum yatım, yedek subaylığımı yaptım. Sonra sosyal çalışmalarla milletime ve devletime birçok yönden hizmet ettim. İnsanlara yardımcı oldum. Dik ve onurlu yaşadım. Çalmadım, çırpmadım. Huzurla, evimde oturuyorum.