Ben 1962 Kaynarca Taşoluk Kadıköy doğumluyum. İlkokulu köyümde bitirdikten sonra okumak için Adapazarı’na Ozanlar Ortaokulu’na geldim. Sene 1974. Kamyoncu olan amcam Ali Nazmi Günhan’da kalıyordum. Amcam, Ozanlar Dip Sokak Burhan Kabukçulardan bir ev öncesindeki evde kirada oturuyordu o zaman. Köyümüzden komşumuz ayakkabıcı Remzi Kayacan, mahallede bilinen ismiyle İğneci Ayşe’nin bir ev sonrasında. Solumuzda İğneci Ayşe, sağımızda Kabukçu Burhan, karşımızda rahmetli Kulaksız Saim Amcaların evi vardı. Üç sene o evden, Cami sokaktan Karaağaçdibi’ne, oradan da İnönü Caddesini boydan boya yürüyerek, Karakalpak’taki okulumuza, Süleyman Kulaksız, Fikret Kabukçu, Vahdettin ile birlikte gidip geldik. Sonra amcama Adil Sokağın başlarından, muhtar Hasan Karas’tan arsa alınıp ev yapılınca oraya taşındık. Orada bir sene kadar kaldım.

İbrahim Alkan, Necati Dayı, Nurettin Balbay, Faik Kürem 

1974-78 arası, okul yıllarımda mahallede sözü geçen abileri anlatmak gerekirse; İbrahim Alkan’ın annesi Pakize Halam, babamın öz halasıydı zaten. Gözlüklü Hala, diyorduk biz ona.Römork imalathanesi olan İbrahim Alkan’a biz hep dayı derdik. Babam Cevat Günhan ile hala - dayı çocuklarıydı. Babamla araları çok iyiydi. Mahallede o yıllarda İbrahim Dayımın büyük bir ağırlığı vardı.

Cami Sokaktan sapılan Nine sokakta Bankacı Necati adıyla bilinen (Yalçınkaya) benim öz dayımdı. Mahallede onun da ağırlığı vardı. Cami Sokağın sonunda solda Elektrikçi Nurettin Balbay Amca vardı. O da mahallede sevilen sayılan bir büyüğümüzdü. Kulaksız Saim Abi de sözü geçenlerdendi o zaman mahallemizde. Faik Kürem Amcayı az hatırlarım. Ama mahallede en çok ağırlığı olan bir büyüğümüzdü. Orasını biliyorum.

Mühendislik Akademisi Arkasına Evler Yapılmaya Başlayınca, 1979’da Babam Arsa Aldı, Ev Yaptı, 1986’da Taşındık. Evimizin Duvarı Akademi İle Ortak

Ben ortaokula giderken, yani 1974 - 78 arası, Eski Kandıra Caddesi sonlarında Mühendislik Akademisi oluğunu hatırlıyorum. Hatta o bina eskiden bizim Ozanlar Ortaokulunun binasıymış, oraya 1971’de Mühendislik Akademisi gelince bizim okulu Karakalpak’a göndermişler diye konuşulurdu. 

Ozanlar hızla büyümeye başlayınca Akademi çevresine ve karşısına da evler yapılmaya başlandı. 

İleri görüşlü bir insan olan babam Cevat Günhan, 1979 senesi olmalı, ben daha askeregitmemiştim, tam Akademinin köşesinde, cadde üzerinden bir arsa satın aldı. Yanlış hatırlamıyorsam, babam o arsayı rahmetli Affan Ür Amcadan almıştı. Altını dükkân yaparız, üstünü de ev, düşüncesiyle. 

1983’te de babam evimizin inşaatına başladı. Üç sene kadar sürdü. Yeni evlenmiştim, 1986’da eve taşındık. Altı iki dükkân, üstü ev. Mühendislik Akademisi’nden sonraki ilk sokağın başı. Sol duvarımız Akademi ile ortak. Penceremiz Akademiye bakıyor yani. 

Bugün Akademi Arkasında, Sekiz Sokak, Tahminim Dört Yüz Ev, Sekiz Yüz Hane, Dört Bin Civarında Nüfus Yaşamaktadır. Resmen Ozanlar’a Değil Sakarya Mahallesine Bağlıyız 

Sokağımızın adı Yüksel Sokak. O yıllardaki adıyla Akademi Arkası, bizim evle başlıyor. Yani Yüksel sokakla başlıyor. Bizden sonra Barış Sokak, Dural Sokak, Zabıta evlerine çıkan -Sofular Camiine giden Gürbüz Sokak, Hande Sokak, Cem Sokak, Dere Sokak, ustamın evininde olduğu Duru Sokak, sonra da Çevre Yolu Caddesi. Bunların hepsi Akademi Arkası denilen semtin mevcut sokakları.

Biz 1986’da kendi evimize taşındığımızda sadece bizim Yüksel Sokak, sırasıyla Barış, Dural ve Gürbüz Sokak; yani dört sokak vardı. Her sokakta üç beş ev vardı. Çoğu ev inşaat hâlindeydi. Öğretmen Evleri ve Zabıta Blokları, kooperatif sistemiyle yeni inşaat hâlindeydi. 1990’larda ise Kabukçu Burhan Abi, Sofular Camii arkasında Gözde Evleri sitesini yapmaya başladı. Diğer sokaklar da sonraki yıllarda yavaş yavaş oluştu. 

2025 yılı itibarıyla Akademi Arkası denilen bizim semt, yani sekiz sokak, tahminim, dört yüz civarında ev, yedi yüz elli - sekiz yüz hane üç - dört bin nüfustur kanaatindeyim. Biz kendimizi Ozanlarlı diye tanımlarız ama aslında resmen Sakarya Mahallesinde yaşamaktayız. Fakat hiçbir Akademi Arkalı, kendisi Sakarya Mahalleli olarak tanımlamaz. Kim sorsa Ozanlarlıyız deriz. Çünkü aynı kültür. Akademi Arkasında oturanların yüzde 80’i, 90’sı, buraya taşınmadan önce benim gibi Ozanlar’da oturmuştur zaten.

Bizim Akademi Arkası Gerçek Bir Manav (Türk) Mahallesidir. Yüzde 90 Manav Diyebilirim

Akademi Arkası, 1975’lerden itibaren yavaş yavaş oluşmaya başladı. Asıl 1980’lerde kuruldu. 1990’larda hız kazandı.

Yerleşenlerin yüzde 90’ı bizim Kaynarca köylerinden gelme. Kaynarcalı olmayanlar ise Araman’dan veya merkez köylerden Salmanlı, Gümürt (Örentepe), Küçük ve Büyük Hataplı, Karadere vesaireden gelip yerleşme.

Biz Kaynarca Kadıköy’ündeniz. Mahalleye ilk yerleşenlerden Tankerci Yaşar Abi Kaynarca Hacıköy’den, Fırıncı Refik Sarıdemir Abi Okçular’dan, Boyacı Turcan Abi Aşırlar’dan, İnşaatçı Necmettin Terzioğlu ve kardeşi Sigortacı Davut Terzioğlu Kaynarca Hayaller’den, Akademiden emekli Ramis Malçok Abi Kaynarca Tömekler’den, Eski Noterci Fahrettin Yolu Kaynarca Taşoluk’tan, Doktor lakaplı arkadaşımız sağlıkçı Reşat Memiş Kaynarca Tömekler’den, Zabıta Mecit Aka Abi Karadere İmamlarından, benim komşum Erol Ay Merkez Gümürt’ten (Örentepe’den), İşçi emeklisi Cevat Kandemir Kaynarca Sarıbeyli’den. Evinin altında kahvehane olan komşum Macit Abi Kaynarca Balcılar’dan. Kardeşleri Cavit ve Cevat, iki sokak arkada ev yaptılar onlar da. Tankpalet emeklisi Şefik Tetik KızılcaaliÖmerağa Köyünden, yine Tankpalet emeklisi, benim sokaktan Recep Yokuş KızılcaaliSıraköy’ünden. Gürbüz sokakta yine Tankpalet’ten emekli Saim Özcan Kaynarca Büyükkaynarca Köyünden.

Kısacası, bizim Akademi Arkası gerçek bir Manav yani yerleşik Türklerin Mahallesidir, diyebilirim. Yüzde doksanı Manav. Tek tük Muhacir veya Karadenizli komşularımız da var.

Mahallemizde Beş Kahvehane Var. Ben Yaşar’ın Kıraathanesine Çıkarım. Beni Arayan Orada Bulur

Akademi Arkasında sosyal hayat, biz erkekler için kahvehanelerde geçiyor. Akşamları, hafta sonları diyelim. Sekiz sokak ahalisi için beş kahvehane var.

En başta benim karşımda resmi adı Bizim Kıraathane olan Nizam’ın kahvehanesi var. Almancı Macit Abinin evinin altında bir kahvehane daha var. Olcay’ın kahvehanesi. Almancının karşısında Mehmet’in evinin altında Yaşar’ın kahvehanesi var. Aşağıya doğru, pazaryerinin karşısında, A-101’in bitişinde 1453 Kahvehanesi vardı. Kapandı şimdi. Özpaş’agitmeden sağda bir kahvehane daha var. İsmini bilmiyorum. 

Bizim Akademi arkasında halen beş kahvehane bulunmaktadır. Hemen herkes akşamları kahvehaneye çıkar. Ben mesela Yaşar’ın kahvehanesine çıkarım. Evde değilsem, beni arayan orada bulur.

1990’larda Şöhret Halı Sahada Futbol Maçlarına Başladık. İlgi Çok Büyüktü, Bir Ay Sonraya Ancak Sıra Alabiliyordunuz                                                                                                                                                                                     1990’ların başında bütün Türkiye’de olduğu gibi bizim Adapazarı’nda da her mahalleye birkaç halı saha yapıldı. Bizim eve 450-500 metre mesafede Şöhret Halı Saha adıyla bir spor tesisi inşa edildi. Sahibi Kostik Mustafa adıyla bilinen Sakaryaspor’da futbol oynamış iyi bir insan olan, muhabbeti dinlenir biri olan Mustafa Özbey idi. Diğer ortağı da Mevlüt Güller adında Hacıoğlu’ndan, iyi kalpli bir ağabeyin olduğunu hatırlıyorum. Branda işini de bana yaptırmışlardı.

Halı sahalar o dönemde çok revaçtaydı. Bir ay sonraya kayıt yaptırıp öyle sıra alabiliyordunuz. Halı saha turnuvaları bile yapılıyordu.

Biz On İki Kişilik Bir Takım Kurduk. Her Cuma Akşamı Halı Sahada Maç Yapıyorduk. Bu Hem Spor Hem Sosyalleşmeydi Bizim İçin 

Biz arkadaşlardan on iki kişilik grup yaptık. Her Cuma akşamı, 22.00-23.00 arası bir saati biz kiraladık. Bizim grubumuzda benden başka, Hacıbayramlar’da lojmanda oturan Fahri Tuna Abi, karşımızda İmar İskân Bloklarında oturan, bacanağı Cabir Yıldız, kayınçoları İsmail Altay, Öğretmen Mustafa Erdoğan, Kuyudibi’nde ikamet eden çocukluk arkadaşım İbrahim Aktaş, Dayımın oğlu Necati Yalçınkaya, maliyeci Ergün Koç, İsmail Üzmez, ilk aklıma gelen isimler. İsmini hatırlayamadığım üç dört kişi daha. Hem spor yapıyor hem birbirimizi görüyorduk. Maçtan sonra çay kahve içiyor, siyaset spor şehir vesaire üzerine muhabbet ediyorduk. Bizim için sosyalleşmeydi halı saha maçları, aynı zamanda. Çoğumuz zaten Kaynarca kökenli çocukluk arkadaşıydık.

Genellikle Fahri Abi ile karşılıklı oynardık. Karşı takımlarda. O forvette, ben defansta. Ben pire gibi çabuk bir oyuncuydum. Fahri Abi de hızlıydı. Onu iyi marke ederdim. O da bazen beni geçmek için çaktırmadan ayağıma basar, arkama atılan topa fırlardı. Ben de arkasından, faul, faul diye seslenirdim. O da hiç itiraz etmez, gülerek gelir, özür diler, faulü de bize attırırdı. Otuz beş sene öncesinden, o günlerden kalma, güzel bir hatıra. 

1990’ların sonuna doğru, bizim evin çaprazında, şimdi Ozanlar Kapalı Semt Pazarı olan yere,Ünal Ozan halı saha yaptı. Hemen her akşam orada takılırdık. Oranın kafeteryasında. Bilardo filan oynuyorduk. Ozanlar’ın gençleri, daha sonra muhtarlık yapan Muhittin Yazgan, arkadaşları Muzaffer Balaban, Kamil Yıldırım, Ersoy Yıldırım filan, hep oraya takılırlardı. Maç yapacaklar, ama bir kişi eksik, hadi gel Suat abi. Ben de kırmaz, oynardım. Neredeyse haftanın yedi akşamı maç yaptığım olurdu. On tane ayak parmaklarım da bozuktur benim. Bunlar o zamanki halı saha maçlarının etkileri. Gençlik işte. Onlar da bir günmüş. Yaşandı gitti.

Akademi Arkasının Sevilen Abileri, Doktor Reşat Memiş, Turcan Abi, Fırıncı Refik Abi, Brandacı Nihat Usta, Parfümcü Niyazi Abi, Necati Yalçınkaya, Maliyeci Ergün Koç

Mahallemizin ağır abileri, sevilen sayılan, sözü geçen herkesin saygı duyduğu kişilere gelince.

Doktor lakaplı Reşat Memiş, boyacılık yapan Turcan Abi, rahmetli oldu - Agacıklı Tavukçu Şerafettin Amca, Gölceli Kamyoncu Nihat Akalın Abi, Okçularlı Fırıncı Refik Sarıdemir Abi, Brandacı Nihat Günhan Ustam, bir berisinde Dere Sokakta Parfümcü Niyazi Abi, yine Dere sokakta Otoyol emeklisi Necati Yalçınkaya, yine Maliyeci Ergün Koç… İlk alıma gelen isimler bunlar.

Mahallemizden Yetişen Yazar ve Sanatçılar da Var. Seksenler’in Pastacı Sami’si Berat Yenilmez de Bizim Öğretmen Evlerinden İbrahim Hoca’nın Oğluymuş

Bizim Akademi Arkasından yetişen şair ve yazarlara, sanatçılara gelince: Televizyonda ünlü bir dizi var ya, Seksenler adıyla. Ben de çok severim. Orada bir karakter var, Pastacı Sami Abi. Hani Şoray Uzun’la bir esprileri var: Napyon beya? Ep aynı beya. Pastacı Sami rolündeki sanatçı Berat Yenilmez, bizim orada Öğretmenevleri’nde uzun yıllar oturan İbrahim Öğretmen’in oğluymuş. Babası İbrahim Öğretmen, bizim Kaynarca Çorollar Köyünden, annesi Salmanlı’dan Gülnur Abla, dediler. Yolu açık olsun. Gurur duyuyoruz, Berat kardeşimizi ekranlarda gördükçe.  

Şair Kadir Korkut’un Zabıta Bloklarından diyorlar. Şair Nursel Camcı’yı tanıyorum. Aynı yaştayız. Sofular Camiinin arka tarafındaki Gözde Bloklarında oturuyor.

Bizim evin altında şarküteri işleten Şenol Usta ise hem şair hem müzisyendir. Hobi olarakmüzik de yapıyor. 

İki Katlı Evlerden Meydana Gelen Huzurlu Bir Mahalleyiz Ama. Parselleyip Arsa Satanlar Çok Para Kazanmak İçin Küçük Arsa Sattıklarından Evlerimiz Hep Bahçesiz. Yeşil Yok Maalesef 

Mahalle olarak huzurluyuz. Herkes hemen hemen birbirini tanır. Halen komşuluklarımıziyidir. Cenazede düğünlerde, acımızda sevincimizde beraberiz.

Ekonomik olarak hemen herkes orta halli. Kiracı yok denecek kadar az Akademi Arkasında. Evler hemen hemen herkesin kendi evi. 

Evler hep iki katlı. Bu açıdan iyi. Ancak parselleyip satanlar çok para kazanmak için, arsalarıçok küçük sattıklarından, bahçe yok denecek kadar az. On - on beş metrekare bahçe var her evde. Bizde hiç yok mesela. Bir metrekare bile yok. Evinimiz de 125 metrekare, arsamız da. Altı 125 metrekare iki dükkân. 

Bizim semtin tek problemi, arsaların küçük, evlerin birbirine yakın olması. Yeşilin ağacın pek olmaması.