Bir kimsenin babasının veya annesinin babası, büyük babasına dede denir. Bir çocuğun çocuğunun çocuğuna ise torun denir. İnsanlık ailesinin en önemli tecrübe aktarımı dedeyle torun arasında gerçekleşir. Bazı ailelerde ise dedenin babası dahi bulunmaktadır. Bir anlamıyla çifte dede iletişimine şahitlik edilir.

Torun sevgisi sünnettir. Peygamberimiz torunlarını ziyaret eder, dua eder ve ikramda bulunurdu. Onlarla şakalaşır, oyun oynar ve öperdi Torunları arasında ayırım yapmamıştır. «Allah’ım, onu sev, onu sevenleri de sev!» Hz. Peygamber’in torunlarının hepsi kız çocuklarından olmuştur. Soyu da kız çocuğundan olan torunlarıyla devam etmiştir. O, yeryüzünün en değerli dedesidir. Dedeliği ondan öğrenmeliyiz. Sadece kendi torunlarının değil, sevdiği insanların çocuklarına da aynı merhamet ve sevgiyi gösterirdi. Zeydi’n oğlu Üsame için “Resulullahın sevdiği” anlamına gelen “Hibbu Resulullah” ya da “el-Hibbu İbnü’l-Hubbi” denirdi.

Çocuklar için en önemli husus, babasının dedesinin çocuğu olmasıdır. Çünkü otorite ve güç olarak gördüğü babasının, dedesinin çocuğu olma rolünde torunla baba aynı durumu yansıtmaktadır. Yani babası hem çocuk, hem babadır. Babayı teke indirgersek o da dededir.

Bir insan dedesiyle bir tecrübe yaşamışsa dede olduğu zaman o ilk bilgi ona yol gösterecektir. Benim babam dede olamadan dünya hayatını tamamladı. Bu sebepten ailemizin çocukları bir yönüyle dedesiz büyüdükleri için dede örnekliğinden mahrum büyüdüler. İki dedeye sahip olanlar bir yolun sağlı sollu iki çizgisi gibi torunlara hayat yolunu göstermektedirler.

Dedenin aile içinde ki iletişim ve yönetimi büyük öneme sahiptir. Dede babayla torun arasında paratoner görevi görmelidir. Bu husus ne babanın yetkisini yok etmek, ne de torunu belirsizliğin içine itmek olmamalıdır. Sanki her ikisinin arasında ellerinden tutmuş hayatın yolcuğuna çıkıyormuş gibi olmalıdır. Sevgi ve hiddeti dengeli olmalıdır. Merhamet ve ikramı ise torundan yana kullanmalıdır.

Torunlar dedenin evine geldiklerinde dedeyle ilişkileri zayıftır çünkü onlar bir anlamıyla tatile ve dinlenmeye gelmiştir. Onlarla iletişim kurmak ve görmek istiyorsanız onları evlerinde ziyaret ediniz farkı müşahede edeceksiniz. O zaman torunlarınızın sizinle iletişim kurduklarını göreceksiniz.

Torunlarınızı okul ve kurslarında ziyaret etmek, onların değer gördüklerini müşahede ettiklerine şahit olacaksınız. Özellikle manevi eğitim mekânlarına yapacağınız ziyaretler onların hayatında kalıcı tesir bırakacaktır. Gücü yetenlerin onları Haremeyn’e götürmeleri etkisi çok önemli bir davranıştır.

Torunlarınızın eğitimleriyle ilgili onlarla anlayacakları miktarda konuşulması gerekir Kalıcı sonuçlar için ise ebeveynleriyle görüşülebilir ancak kararı siz vermeyiniz. Zira sorumluluk birinci derece velisinindir. Torunlarınızın karnesini size göstermiyorsa ısrarcı olmayınız karne zayıfta olsa siz dedelik hediyenizi veriniz. Dede kendisinden kaçınılan ve saklanılan kişi olmamalıdır. Unutmayın ki hayat merdivenlerinin sonuna yaklaşan sizsiniz. Bu sebeple geriye bırakacağınız değer sevgi ve merhamet eğitimi olmalıdır. Onlara vereceğiniz hediyenin çok olmasından ziyade devamlılığı önemlidir.

Torunların her yaş dönemindeki iletişim farklı olmalıdır. Onları kendi yaş gruplarına göre değerlendirmelidir. Kimlik ve kişilik inşası onlara büyüdüklerini hissettirmeninizdir. Bu büyüklük size ve onlara yaraşan bir şekilde olmalıdır. Mümkünse onlara dışarıda ikramda bulunmalıdır. Dede ikramı hoş sohbet ile kalıcı değerleri taşımaya vesiledir.

Torunları evinizde yatılı olarak misafir etmeniz gece kültürüne vesile olabilir. Kahvaltılarında sevdiklerin hazırlamak unutulmaz bir hatıraya vesiledir. Onları sevme adına aşağılayıcı ve kötü sözcükler kullanılmamalı ayrıca bedenlerine onların rızası olmadan dokunmamalıdır. Özellikle karşı cins torunlarla bedeni iletişimimiz kontrolsüz olmamalı,  onları hayata hazırlamalıdır.

Dede ve torun arasında ki fıkhi hususlar ise ayrı bir konudur. Mesela bir de dede yetimi meselesi vardır. Dedenin hukukunu korumak gerektiği gibi, dede de torunların hakkını korumalıdır. Hz İhsanın anneannesinin duasının bereketini bilmeyenimiz yoktur. Dede ve nenelerin duası mustecbtır.

Dede yerine neneyi de düşünebilirsiniz. Babaannemin benim üzerimde çok çok hakkı ve örnekliği vardır. O, Osmanlı döneminde doğmuş- 1905- hayatın yükünü çekmiş bir hanımefendiydi. Rabbim cümle geçmişlerimize rahmet eylesin. Derecelerini yüceltsin. Ciddi vakarlı ve gözü tok sözüyle değil, duruşuyla sulh ve otorite elçisiydi. Torunlarını yoracak asla bir şey istemezdi. Varsa ikram ederdi. Sukutu uzun, dilinde zikri daim, fikri sabr-ı sebat ve üzerindeki kalın libasıyla mahremiyete mülazımdı. Yetim kalan çocuklarına sahip, onları mihrab ve Kuran muallimi yapmak için anlatılmaz çilelere sebat eden bir gerçek bir irfan sahibidir. “Rabbim! Onlar nasıl küçüklükte beni şefkatle eğitip yetiştirdilerse şimdi sen de onlara merhamet göster” diyerek dua et.” İsra, 24