Top, oyun aleti, ateşli silah, bir şeyin parçası, düzenli şey, iftarda ki ses aleti, demet, toparlak, ahlaksız gibi çok çeşitli anlamlar ifade eden bir kelimedir. Günümüzde iki husus dikkat çekiyor. 1. İsrail’in, Can Gazze’yi top ateşine tutması, 2. İse Arabistan’da iki laik ve Kemalist Türk takımının top peşinde rezil ve rüsva olmalarıdır.

Gazze’nin top ateşine tutulmasından ibret almayan Arap ve Türk spor kamuoyu maalesef böyle bir zamanda eğlencelerinden feragat edememişlerdir. Milyonların etkilendiği, gerçek şehit ve yaralılarının belli olmadığı asrın katliamını gölgeleyecek bir duruma vesile olmuşlardır. Yazıklar olsun. Tarih yaşananları rezilliğimiz olarak okuyacaktır.

Gelelim ikinci husussa, bizim ülkenin ideolojisi rejim ve sistem olarak İslam’dan ve Arap’tan hoşlanmıyor. Halkın kanaatini zikretmiyorum, sistem olarak Ortadoğu’dan ve problemlerinden uzak yaşamayı medeniyet ve mutluluk sanıyoruz. Bütün dünyanın ilgisi ve geçimi buradayken biz ise sahte tarih bilgileriyle onları aşağılıyoruz. İslam düşmanlığının ne olduğunu ancak din derdi olanlar bilir. Bu ülkede en büyük zulmü (şirk başta olmak üzere) inananlar yaşamıştır ve hala yaşamaktadır. İslam’ı kabul ediyorum diyen siyaset ve kapital dünyası gerçekte İslam’dan amel ve yaşam olarak hoşlanmamaktadırlar. Ülkemizin 1923-38 ve 939-950 yıllarının tarihini okursak, ayrıca Merhum Necmettin Erbakan’ın partilerinin ve hükümetinin kapatılmasını öğrenirsek durum açığa çıkar. Şimdi o dönemde ki gibi baskı yok fakat Kemalist bir Müslümanlık kök salmaktadır. Merhum Özal’ın Cumhurbaşkanı olarak cumaya gitmesinin tartışıldığı ve kabir taşına Fatiha yazılmaz denen günleri yaşamış olarak, imam hatip okulları açan Demirel’in başörtülü kızlar Arabistan’a gitsin dediği zaman ile hatta ramazana mahsus mesai saatini Cumhurbaşkanı Demirel imzalamasına rağmen danıştayın hükmü kaldırdığı günleri yaşamışızdır. Kafası karışık bir cumhuriyete sahibiz. Cumhuriyet savcısı (aynı kişi) bir yandan bazı partileri din sebebiyle ve bazılarının da diyanet kapatılsın dedikleri için Anayasa Mahkemesine kapatma davası açtığını okuyanlar bilir.

Gelelim topumuza iki tarihi kulüp süper kupa adıyla yapacakları maçla gelir elde etmek için yola düşmüşler ve sevmedikleri Arap ülkesiyle anlamışlardır. Suudi rejimine sevmeseniz de “HAREMEYNİN” orada bulunmasını da göz önüne getirmeliyiz. Daha evvel yaşadıkları tecrübeyle bu işi sessizce halledebilir hatta Filistin ve Gazze özelinde dünyaya mesaj verebilirlerdi. Peki ne oldu derseniz. Birçok kulüplerin borçları silindi, statları yapıldığı halde yeni inşa edilen Galatasaray stadının açılışında şimdiki iktidar mensuplarını yuhalayarak konuşturmadılar. Bu sebeple Beşiktaş’ın stat açılışı merdiven altı denen özel toplantıyla yapıldı. Fenerbahçe ise iktidara göz dağı vermek için stadın adını Atatürk olarak değiştirip kendinin farklılığı daima ortaya koymuştur. Netice olarak stadyum kalabalığı asla iktidarı sevmemiş ama iktidar da onları hiçbir şeyden mahrum etmemiştir.

TFF başkanı ise etkisiz bir figüran olarak yuvarlanmaktadır. Tabi bu arada bazı barolar, futbol kulüpleri yaşananların ardından rejime bağlılık mesaj ve fotoğrafları atarak yerlerini sabitleştirmişlerdir.

İktidar ise bu konuda özel ve özerk duruş da dense olayı maalesef yönlendirip doğru icrayı temin edememiştir. ABD gibi ülkeler bu meseleleri bir itibar ve istihbarı olay olarak görüp üç beş çapulcunun adına ülkelerini rezil etmezlerdi. Olay basına yansıdığı halde güçlü bir yetkili kişi onlara, oturun yerinizde bizi dünyaya rezil etmeyin oyununuzu oynayın ve gelin diyememiştir. Neden çünkü: Atatürk kelimesi ülkemizde çok yönlü kullanıma müsaittir. Hatta olaydan sorumlu bir bakan bile hemen ortak değerimizdir diye tivit attı. Sonra ülkenin banisi dendi. Yani toptan Türk, Türk’ten Atatürk ve ardından ise büyük bir zarar ve rezillikle ülkeye döndüler. Sonuç. Süper rezillik ve cehalet örneğini sergilemiş olduk. Ne top kazandı ne Atatürk, ne iktidar kaybeden ülkemiz olmuştur.

Eğlence ve oyunun ahiret karşısında konumlandırılması ve ayrıca din haline getirilmesi ise Arabistan olayıyla bir kez daha ortaya konmuştur. Ülkemizin geri kalış sebebi ideolojiktir. Yüz yıllık dönemde dahi istenen başarı sağlanamamıştır. Kemalizm düşünmeyi ve çağı yakalamayı engellemiştir. Daha dün denen tarihte voleybolcu kızlar kendi her tür tercihlerini Kemalizm’e bağlayarak taraftar toplamışlardı. Bu konu aleyhinde konuşan bir vaizi susturmak için müftüsü dahi diyanet laikliğe göre hareket ederek hizmet sunar demişti. Bir belediye başkanı ise voleybolcu kızlar ve tesettür açıklaması yüzünden patisinden atılmıştır.

Şimdi ne olacak acaba süper kupa kazaya mı kaldı yoksa kefareti olacak mı? Spor takımlarını karşılamak üzere hava alanına giden taraftarlar neye alet olduklarını bilmiyorlar. Doğrusu tüm başkanlar istifa ettirilmelidir. Bunların gelecekte daha tehlikeli provokasyonlara sebep olacakları açıktır. Aslan ve sarı kanarya Arap’ın devesine mağlup olmuşlardır. Kara kartalda mesaj atarak suça ortak olmuştur.

Ülkemizin içine düştüğü durum, dilencinin patrona meydan okumasına benziyor. Para için Arabistan’a gittiler sonra iç ve dış etkilerle maçı boykot etmişler.

Tarihimizde bir Fes olayı, tamı tamına iki ay sürmüştü. 29 Ekim’de başlamış, çeşitli dalgalanmalar göstermiştir. 29 Ekim 1932 akşamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin dokuzuncu yıldönümü dolayısıyla, Ankara Palas’ta Atatürk’ün verdiği resmî akşam yemeğine ve yemeği izleyen baloya Ankara’daki Mısır Elçisinin fes ile gelmiş olması, bir “Fes Olayı” yarattı. Atatürk’ün yaptığı şapka devrimiyle doğrudan ilgili olan bu olay, Türkiye ile Mısır arasında önemli bir sorun oldu ve iki ülke ilişkileri tarihine ilginç bir sayfa kattı. Atatürk, Mısır Elçisinin yanından geçerken: “Kralınıza söyleyiniz, ben, Mustafa Kemal, size bu akşam fesinizi çıkarmanız talimatını verdim” Diplomatik kriz oluşur. Olay uzundur size kısacası arz ettim.

Ne içerde sulh ne dışarda sulh var vesselam.