Çalışma hayatımda mesleğim gereği yüzlerce insanı yakından tanıma fırsatım oldu. Bunlar arasında “geçmişimde hiç keşke dediğim bir şey yok” diyen birisine henüz rastlamadım. Bilakis kısa sohbetlerde bile geçmişe ait pişmanlıklardan dem vurulduğu çok olmuştur. Özellikle daha yolun başında olan genç arkadaşlarımızın öğrenilmiş çaresizlikleri ve geleceğe yönelik kaygıları, bugünü doğru değerlendirmelerine engel teşkil etmektedir.
Kariyer planlarının düzgün işlemesi için, çalışma hayatında yaşadıkları olumsuzluklara takılmadan, pes etmeden, yapamayacaklarına değil, yapabileceklerine odaklanarak çalışmaları çok önemlidir.
Bizim kültürümüzde geçmişe takılmamanın, tevekkül etmenin, anı yaşamanın ve bugünü iyi değerlendirmenin önemine sık sık vurgu yapılır. Mevlana’nın “düne ait ne varsa dünde kaldı cancağızım, şimdi yeni şeyler söylemek lazım” deyişi ve “geçmişte yaşama, geçmişten ders al” uyarısı, konuyu çok güzel ifade ediyor. “Her şeyde (‘şer’de) bir hayır vardır”, “Neylerse Mevla, güzel eyler” cümleleri, onlarca cilt kitabın birer cümlelik özeti gibidir.
Bu konuda batı kaynaklı olup, bizde de ilgi gören “şimdinin gücü”nü öne çıkaran iki önemli akımdan söz etmek istiyorum: Birincisi; “Carpe Diem”. Latince bir deyim. “Anı yaşa” ya da “günü yakala” anlamına geliyor.
Son dönemde filmlerde, şarkılarda ve kitaplarda daha çok kullanılır oldu ve popüler hale gelen bir çok kavramın yaşadığı dezenformasyonu yaşayarak başka manalara evrildi.
Oysa ilk defa Milattan 23 yıl önce, Latince bir şiirde gündeme gelmiş ve “Gelecek zaman için kaygılanma, geçmiş zaman için üzülme ve şimdiki zamanı iyi yaşa” anlamında ifade edilmiştir. Fakat günümüzde bir boş vermişlik felsefesi halini almıştır.
İkincisi; “Mındfullness”. “Farkındalık” anlamına gelen ve diğerine nazaran daha yeni olan bir akım. O da “şimdiki zamanın farkında olmak” anlamına geliyor. Farkında olmanın yolları olarak da kendini gözlemlemeyi, hayatın akışını izlemeyi ve dinlemeyi, yürümek, yemek yemek, beklemek, araba kullanmak gibi zamanımızın çoğunu ayırdığımız şeyleri farkındalıkla yapmayı ve her hangi bir şeyi hazırlarken farkındalıkla hazırlamayı önermektedir. Örneğin yürürken her adıma dikkatinizi vererek, attığınız her adımda bedeninizin hareketini izleyerek yürümeyi, gökyüzüne, toprağa, kuşlara, asfalta, betona, havanın teninizdeki etkisine, binalara bakmayı, beş duyunuzla aktif olarak yürümeyi öneriyor. Mindfulness, an içerisinde yaşananlara dikkat etmeyi ve olaylara düşüncelere ve alışkanlıklara yeni ve yargısız gözlerle yaklaşma ve kabullenme becerisi geliştirmeyi amaçlıyor. Carpe Diem’den en önemli farkı, göstereceğimiz tavırdadır. Olanları nazikçe ve tarafsız bir tavırla izlemek ve kabullenmektir.
“An”ın farkında olmak, günü yakalamak, olaylara, düşüncelere ve alışkanlıklara yeni ve yargısız bir gözle bakmak, nazikçe ve tarafsız bir tavırla izleyip kabullenmek deyince aklımıza bir zamanlar Çin’de yük taşımada kullandığı bir atı ve bir oğlu ile yaşayan yaşlı ve yoksul bir köylü geliyor:
Bu yaşlı köylünün atı, bir gün ortadan kaybolmuş…
Komşuları; “Onsuz işin çok zor. Senin için çok üzülüyoruz” demişler.
Yaşlı köylü; “Acele karar vermeyin. Üzülmeyin. Peşinden neler olacak kimse bilemez. Şimdi ne yapabiliriz ona bakalım. Günümüzü heba etmeyelim…” demiş.
Birkaç gün sonra yaşlı köylünün atı, on tane yaban atı ile geri dönmüş.
Komşular yine ziyarete gelmişler ve; “Çok mutlu olmalısın. Biz de çok sevindik. Atın bir iken on bir oldu. İşlerin yoluna girdi. Artık fazla çalışmana gerek yok!..” demişler.
Yaşlı köylü yine; “Acele karar vermeyin. Fazla da sevinmeyin. Peşinden neler olacak kimse bilemez. Şimdi ne yapabiliriz ona bakalım. Günümüzü heba etmeyelim…” demiş. Birkaç gün sonra yaşlı köylünün oğlu, yabani atları eğitirken attan düşüp bacağını kırmış. Köylüler; “Ne talihsizlik. Üzüldük şimdi. Oğlunun yardımı olmadan işin çok zor. Sende çok üzülmüş olmalısın!..” demişler. Yaşlı köylü tekrarlamış aynı sözlerini; “Siz acele karar verme hastalığına tutulmuşsunuz. Üzülmeyin. Peşinden neler olacak kimse bilemez. Şimdi ne yapabiliriz ona bakalım. Günümüzü heba etmeyelim…” demiş. Bir hafta içinde ülkede savaş başlamış. Kralın adamları, yaşlı adamın oğlu hariç köydeki tüm gençleri askere almışlar. Köylünün komşuları; “Yine haklı çıktın. Olacakları kimse bilemez. Çok şanslısın. Oğlun seninle kaldı…” demişler.
Yaşlı adam komşularına gülümseyerek aynı sözleri yinelemiş:
-Acele karar vermeyin!.. Kendi adınıza da çok üzülmeyin. Peşinden neler olacak kimse bilemez. Şimdi ne yapabiliriz ona bakalım. Günümüzü heba etmeyelim.