Şerefe; minarenin gövdesini çepeçevre dolaşan, korkuluklu, ezan okunan yer. Minareler var, tek şerefeli, minareler var çift ve üçer şerefeli. Birde camilerimiz var ikişer, dörder, altışar ve daha çok minareli.
Minareni önemi ve değeri ezan iledir. Onu okuyana müezzin denir. Müezzinin asli iki görevi vardır. Ezan ve ikamettir. Medine-i Münevvere de başlanılan ezan, inşallah kıyamete kadar devam edecektir. Ezanı okuyanın da ayrıca şerefi büyük ve önemlidir.
Rasûlüllah şöyle buyurdular: Ebû Yahya (r.a), Ebû Hureyre‘den işitmiş, Ebû Hureyre,de Peygamber (s.a.v)’in bizzat ağzından şöyle derken işitmiştir: “Müezzin sesinin ulaştığı yere kadar veya sesinin gürlüğü nisbetince günahları affedilir. Yaş kuru ne varsa sesinin ulaştığı yere kadar ona her şey şahitlik yapar.”
Cumhuriyetin ilk yıllarında ezanı asli lisanıyla okumak yasaklanmış ve okuyanlar cezalandırılmıştır. (TDV İslam ansiklopedisi “ezan” maddesine bakınız). Daha sonraki yıllarda hoparlörde ezan sesinin meşruiyeti tartışılmıştır. Asli ses ve mekanik ses tartışmaları yıllarca devam etmiştir.
Yasakların kalmasıyla asli şekliyle ezan okunmaya başlanmış ve müezzin kadrosu şehir camilerine tahsis edilmiştir. Yıllar sonra mikrofon yaygınlaşınca bazı camilerde görevliler ezanı minare içinde giriş kısmında (şerefe de değil) veya müezzin odasından okumaya başlamıştır.
Zaman geçince seksenli yıllarda cami görevlilerinin ezanı minare ve şerefe de dönerek okumaları istenmiştir. Hatta şerefede dönmeyenleri biz döndürürüz (başka camiye göndeririz) denerek murakıplar ile şerefe kontrolleri yapılmıştır.
Kürsüler merkezi sistemin vaazına bağlılığı yıllarca devam ettiğinden, ikinci adım olarak ezanda merkezi sisteme bağlanmıştır. Buna gerekçe olarak, camilerin hepsinde müezzin kadrosunun yokluğu, görevlinin izinli oluşu, sesinin güzel olmayışı, camide ezan okunmadı, başkalarına ezan okutuluyor şikâyetleri, yurt, sahra ve benzeri yerlere ezan sesinin ulaştırılması, ezanda birlik vs. sebeplerle merkezi sistemde ezan okunması revaç bulmuştur. Ezan okuyanlar içinde en güzel okuyanlar liste yapılmış ve ezan, merkezi sistemden okunmaya başlamıştır.
Gel zaman git zaman bazı fıkhı mütalaalar, görevde su-i istimaller sebebiyle merkezi sistemden çıkış arayışları oluştu. On yılı aşkın zamandır ezan okuyuşu merkezden (tek bir caminin ezan odasından-şerefe değil) okununca güzel okuyucular yetişmez oldu ve müezzinler saygınlığını ve sevabını kaybettiler.
Bu gelişmeler sonucunda bazı illerde merkezi sistemden vaz geçildi. Her cami ezanını kendi okumaya başladı, bazı şehirler de merkezi sistem aynen devam etti, bazılarında ise müezzini olan camiler ezanını kendi okusun dendi.
Fakat bir kere ezandan engellenen ve bir anlamıyla rahatlık sanılan durum, görevlileri ezan okumaktan soğuttu. Bu tespiti kabul etmeseler de okumak için bahane değil, okumamak için mazeret aranır oldu. Kendi ezanını kendi okuyan yerler her daim azaldı. Çünkü merkezi sistem açık olduğundan, okuyan ve okumayan birbirine karıştı. Halk ise kimi merkezi sistemden yana oldu, kimi ise karşısında yer aldı.
Sonuç, minarelerde müezzinlerimiz görünmez oldu. Şerefeler tozlandı ve yetim kaldı. Camiler ve ezanlar müezzinlerini aramaktadırlar. Şerefe de çocuklar müezzinleri özellikle Ramazanda görmeyi beklemektedir. Tıpkı Taleal bedrü Aleyna (Ay doğdu üzerimize-Veda tepesinden) sırrınca üzerimize şerefeden doğacakları günleri görmek dileğiyle.