Başka kelama gerek kalmadan ibretle okunacağını tahmin ettiğim, önemsediğim, sizlerin de keyifle okuyacağını ümit ettiğim, Fransız bir kadının Fransa Cumhurbaşkanı Macron'a yazdığı mektup.
Sayın Macron!
Doğru yolu izleyen kimseye selamlar olsun..
Ben Sophie Pétronin; beyaz ırktan Fransız, Hristiyan ve Katolik bir kadın olarak, 75 yıl boyunca Hristiyanlığı yaşayan bir birey iken son dört senesini Müslümanlar arasında esir olarak yaşamış ve İslam dinini seçmiş olmam anladığım kadarıyla sizi hayretler içerisinde bırakıp şoke etmiş.
Sayın Macron!
Evet, ben Afrika’nın fakir ülkesi Mali’de Müslümanların rehinesiydim, lakin hiçbir zaman bana karşı kötü ve çirkin bir davranış sergilemediler hatta son derece saygılı olmaya özen gösterdiler. Ellerindeki kıt imkânlara rağmen yeme-içme konusunda bana nelerden hoşlandığımı sordular ve hep onları temin etmeye çalıştılar. Mahremiyetime son derece saygı gösterip asla bu konuyu ihlal etmediler.
Bilmenizi isterim ki onlardan hiçbirisi bana karşı herhangi bir sözlü ve fiziki tacizde bulunmadı, öte yandan kendi dinime ait hiçbir kutsala; ne Hz. İsa Mesih’e ne de Hz. Meryem’e hakaret etmediler yani sizlerin Aziz İslam Peygamberi Muhammed’e davrandığınız gibi asla davranmadılar.
Onlar asla bana İslam dinini dayatmadılar ama ben onların ahlaklarından, sade yaşam tarzlarından, dürüstlük ve merhametlerinden İslam’ın nasıl bir din olduğunu yakından gördüm.
Onlar kendilerini az bir miktar suya sahip olmalarına rağmen tertemiz tutmaya, günde beş vakit ilahlarının huzurunda durmaya, doymayan karınlarına rağmen Ramazan Ayı’nda oruç tutmaya, dinlerinin emirlerine uymaya, yaşadıkları zor ve çetin şartlara, açlık ve yokluk içerisindeki sıkıntılarına rağmen ruhlarını karartmadan ahlaklı bir şekilde yaşamaya özen gösteriyorlardı.
Sayın Macron!
Mali’de yaşayan Müslümanlar oldukça fakirler ve üstelik yaşadıkları bu ülke de fakir bir ülke. Hiç Eyfel gibi kuleleri, Louvre’n gibi müzeleri, Versay ve Elysee gibi sarayları yok ve hatta Fransa’nın o meşhur parfümlerinin bırakın kokularını isimlerini dahi bilmiyorlar lakin buna rağmen tertemiz bedenlere, yumuşak kalplere ve pırıl pırıl parlayan ruhlara sahipler.
Evet, belki onların şık restoranları, lüks otomobilleri, yüksek yüksek gökdelenleri veya kendilerini ispatlayacakları dans pistleri yok ama onların arzuları bulutlardan daha yüksek, imanları dağlardan daha sağlam ve ruhları kemale erişmek için enginleri yırtarcasına uçmaktaydı.
Sayın Macron!
Acaba bir kez olsun Kur’an-ı Kerim’in okunuşunu dinlediniz mi? Hâlbuki onlar tüm namazlarında, gece-gündüz ve hatta gündelik yoğunluklarını bir kenara koyup Kur’an okumaktalar.
Dinleseniz ne de güzel bir şey olduğunu belki anlardınız; kalbe nasıl işlediğini, manasını anlamasanız bile vücudunuzun nasıl titrediğini, o ahenge ruhunuzun nasıl kapılıp gittiğini, insanın derinliklerine nasıl işleyişi görürdünüz. İşte onlar tüm bu İlahi sözleri ezberliyorlar bile!.. Sonra ister istemez bu sözlerin insana ait olmadığını, âlemler üstü bir söz olup, gökten bizlere hediye olarak sunulduğunu fark ediyorsunuz. Daha sonra merak ediyor ve manasını öğrenme arzusuna kapılıyorsunuz. En sonunda ondan daha cezbedici bir söz olmadığını kavrıyorsunuz.
Sayın Macron!
Acaba siz bugüne değin bir kez olsun alnınızı toprağa koyup merhamet dolu Allah’a secde ettiniz mi? Yaşadığınız sıkıntıları, içinden çıkılamayacak meselelerin hallini O’na danışıp, umutlarınızı O’nunla paylaştınız mı? Peki, bizlere hediye ettiği nimetler için bir kez dahi olsun teşekkür ettiniz mi?
Acaba bir kez olsun kendinizi Allah’a ve O’nu kendinize yakın hissettiniz mi? Kendinizin O’nunla ve O’nun da sizinle olduğunu fark ettiniz mi? İşte bu dediklerimi oldukça sade ve yokluk içerisinde yaşayan oradaki Müslümanlar yapıyor; onların zenginliğini görün ve yaşadıkları fakirliğe bakın.
Sayın Macron!
Onların kadınları aynı kömür gibi kara ama kalpleri sütten daha beyaz. Oldukça sade ve bol elbiseler giymelerine rağmen eşleri nazarında oldukça sevecen ve güzel kabul ediliyorlar. Yabancı erkeklerle bir arada asla durmuyor, eşi evde yokken yabancı bir erkeği evine sokmuyor; bu masumluğu günah, dedikodu ve kusurları aramakla kirletmiyorlar.
Onlar içki içmez, kumar oynamaz, zinaya yeltenmez, eşcinsellik nedir bilmez ve köpekleri için kocalarını terk etmezler.
Sayın Macron!
O bölgenin Müslümanları tüm İlahi peygamberlere, İsa Mesih’e, Meryem Ana’ya bizlerden daha fazla saygı duyuyorlar. -Ben de kendi adımı Meryem Ana’ya olan sevgi ve mahabbetimden ötürü Meryem olarak değiştirdim- Hatta onlar Hz. Meryem’i Aziz İslam Peygamberinin kızı Fatıma ve eşi Hatice’den ayrı görmüyorlar.
Sayın Macron!
Onların İsa Mesih’e nasıl bizlerden daha fazla saygı gösterdiğini ve kutsadığını soracak olursanız; size şöyle cevap vermek isterim: Evet, onlar bizden daha fazla Hz. İsa’yı seviyorlar. Bizler Mesih’in adıyla nice günahsız fakirin kanını döktük hâlbuki o tüm bunlardan kendini korumuştu, sonra onları kendi kölelerimiz yaptık, tüm yeraltı ve yerüstü zenginliklerini yağmaladık, şimdilerini ve geleceklerini mahvettik hâlbuki İsa Mesih bundan da insanları men etmişti.
İnsanlık dışı sömürgeyle, insafsız eğitimlerimizle onların üzerine gittik ve Müslüman ülkelerin zenginliklerini ele geçirdik. Onların kalkınabileceği nice projelerimiz olmasına rağmen baskıyla köle gibi kullanmaya devam ettik, aralarında fitneler çıkarıp onlara öldürücü silahlar sattık sonra da onları terörist olarak yaftaladık hâlbuki asıl teröristler bizler idik onlar değil!
Lakin onlar biz rehinelere biz gibi değil de kutsal kitapta yazan, kiliselerde öğretilen ve bugün yeryüzünde emaresi dahi görülmeyen İsa Mesih’in ahlakıyla yaklaşmayı tercih ettiler.
Sayın Macron!
Son olarak… Ben İslam dinine geçtiğimi aziz Mali topraklarında açıklamak istemedim. Çünkü bana zorla İslam’ı benimsettiklerini iddia edecektiniz; işte bu yüzden özgürlüğüme kavuşacağım günü bekleyip, kendi ülkem olan Fransa’da milyonlarca Fransız’a, yaşadığım kıta olan Avrupa’ya Hristiyan dininden ayrılıp Müslüman olduğumu haykıracağım günü bekledim.
Sayın Macron!
İşte ben, gece-gündüz yılmadan aleyhinde çalıştığınız, amansızca komplo ve hilelere başvurduğunuz, yaşadığı topraklara bin bir bahane ile uluslararası örgütler ve istihbarat birimleri ile saldırdığınız, Fırat’tan Nil’e sahip olduğu yurtları viran edip ele geçirmeye çalıştığınız ve sonunda da terörizmin hamisi olduğunu iddia ettiğiniz İslam dinini kabul ettim. Ama size şunu söylemek isterim ki; İslam, benim kalbimde hayalini dahi kuramayacağım bir esenlik ve merhamet oluşturdu, zihnimi tüm kötü düşüncelerden arındırdı ve duygularımı yaşamamı sağladı.
Tüm ihtişamıyla parlayan Fransa'yı artık gözlerim görmez oldu, fakir ama alçakgönüllü olan, yaptığınız zulümler nedeniyle her karışına bin bir acının sindiği Mali benim için çok kıymetli. İşte bu yüzden fakir olmasına rağmen oldukça bereketli o topraklara dönme kararı aldım.
Ama bu dönüşümü kendi vatanım olan Fransa’da yaşayan ailem ve dostlarımı, geleceğinden oldukça endişe ettiğim kendi kıtam olan Avrupa’da bulunan insanları Aziz İslam dinini anlattıktan sonra yapacağım. Ümidim halkımın en kısa zamanda kurtulması; benim tattığım o tarifsiz kulluk tadını tatmalarıdır. Tüm dinlerin vaat ettiği kurtarıcının bize verdiği o kutlu sözü onlara anlatmak istiyorum.
Sayın Macron!
Sizi de bu yücelikler dinine davet ediyorum; işte bu din Âdem’den Nuh’a, İbrahim’den Musa’ya ve hatta İsa Mesih’e sonunda ise insanların en üstünü Muhammed’e aktarılan İslam dinidir. Ümidim İslam’ın merhamet dolu güneşinin bu karanlıklara gömülmüş korkunç gezegenin üzerinde parıldaması. İşte böylelikle huzurun her bir yanı sarmasıdır. Elbette bu Yüce Allah için hiç de zor bir şey değildir. Allah’a güvendim ve dönüşüm de mutlaka O’nadır.
Doğru yolu izleyenlere esenlikler olsun!
İslam'ın gölgesinde yeniden doğan..!
Mariam Pétronin
Ne Zaman İnsan Oluruz
“İslam dinine sonradan dahil olanların, miras yedi olmadığını anladığımızda”