İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması, Türkiye siyasetinde çoksa sürpriz olmadı.
Birçok kez uyarıldı, İstanbul’a hizmet et, belediye başkanı ol dendi.
Maalesef, o belediye başkanlığından başka her şeyle uğraştı.
Güney doğuya gidip sözde PKK anıt mezarında bölücülere selam çaktı,
İstanbul’a dönüp “ Atatürk’le bir fincan kahve içmek isterdim” diyip Kemalistlere şirin görünmek için reklam dolu piyar çalışmasına imza attı.
Hızını alamadı, dış işleri bakanlığını ilgilendiren, Kıbrıs meselesine fikir beyan etti,
İstanbul’un sorunları dururken,
Yetmedi, Suriye’nin imarına talip olduğunu açıkladı.
Yolsuzluk ve terör örgütüyle bağlantı suçlamalarıyla karşı karşıya kalan İmamoğlu, bu iddiaları reddederek siyasi bir komplo ile karşı karşıya olduğunu savunsada artık inandırıcılığını yitirmiş bir siyasetçi profili sergilemektedir.
Tutuklama haberi, ülke genelinde geniş çaplı protestolara neden oldu.
İstanbul ve Ankara başta olmak üzere birçok şehirde binlerce kişi sokaklara dökülerek kararı protesto etti.
Protestocular Kahraman Türk Polisine mukavemet girişiminde bulunsalarda,
Kahraman Türk Polisi metanetli ve hoşgörülü davranmakta ısrar ediyor.
Aşrı taşkınlık yapanları polis müdahalesi sonucu gözaltına alındı.
Bu gelişmeler, Türkiye’nin uluslararası arenada, polisimizin vakarlı davranışı raportörlerin dikkatini çekti.
Avrupa Konseyi, İmamoğlu’nun tutuklanmasını “halkın iradesine karşı bir müdahale” olarak nitelendirerek konuyu gündemine aldı.
Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor, durumu yakından takip ettiklerini belirttiğini ifade etmiş, insan hak ihlallerinde berbat bir sicile sahip olan Avrupa Türkiye iç siyasetine laf söyleme hadsizliğini her zamanki gibi sürdürmektedir.
"Bu son 4-5 gündür yaşanan mesele ülke meselemiz değildir; chp içerisindeki taht kavgasıdır; baht kavgasıdır; rant kavgasıdır…"
Ekonomik açıdan olumsuz etkiler oluşturulsada. Bu durum halk nezdinde ekonomik operasyon olarak algılanmaktadır.
Türk Lirası değer kaybederken, piyasalar belirsizlik nedeniyle dalgalı seyrediyor.
Bu manipülasyonu yapan şer odakları masakın takibinde olsa gerek.
Uzmanlar, siyasi krizin derinleşmesinin ekonomik programın sürdürülebilirliğini tehdit edemeyeceğini belirtiyor.
İmamoğlu’nun tutuklanması, 2028’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik önemli soru işaretleri doğurdu.
Diploma problemi İmamoğlu’nun 2028 de kesinlikle aday olamayacağını işaret etmektedir.
Bu tutuklama sayesinde özgürleşen Özgür Özel , CHP’nin başında genel başkan olarak kalabilirse, 2028’de kesinlikle kendisi aday olacaktır.
Şaibeli kongre davası nedeniyle, CHP’ye kayyum atama riskiyle karşı karşıya kalan Özel, apar topar yeni kongre tarihi açıkladı.
Büyük kongrede, kendi ifadesiyle “ arkamdan hançerlendim “ diyen Kılıçdaroğlu ve ekibi süratle çalışmaya başladılar.
Sanırım Kılıçdaroğlu yeniden Genel Başkan adayı olacak veya işaret ettiği ekip arkadaşlarından birini aday çıkartacaktır.
Ana muhalefet partisi CHP, İmamoğlu’nu aday göstermeyi planlarken,
bu tutuklama kararı siyasi dengeleri kökten değiştirebilir.
Parti içinden ve diğer muhalefet partilerinden gelen destek mesajları, muhalefetin birleşik bir cephe oluşturma çabasının başarısız olacağı izlenimi vermektedir.
Geçmiş dönem, altı masa gerçeğinde olduğu gibi.
Sonuç olarak, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması, CHP yöneticilerinin planladığı gibi Türkiye’nin siyasi, ekonomik ve toplumsal yapısında derin etkiler yaratamadı.
Muhalefetin erken seçim talebi havada kalacak kesindir.
Önümüzdeki günlerde bu sürecin neye evrileceği ve Türkiye’nin geleceğini nasıl şekillendireceği merak konusu olsada.
Bizler olumsuzlukları olumluyan Engin ruh haliyle, bu sıkıntılı süreçi aşabilecek güçte bir ülkeyiz.
Suç işleyenin yanına kar kalmadığı, adalet eşitliğinin tüm vatandaşlara eşit sunulduğu,
Kayırmacılığın ve kendi adamım olgusunun son bulduğu nice güzel günlere…
Selam ve Dua İle
Ne Zaman İnsan Oluruz
“ duru suda fırtına koparmadığımızda”