Plansız büyümenin yol açtığı hasarları başta imar çarpıklığı olmak üzere birçok alanda görüyoruz. Yaşam konforunu etkileyen ve geleceği tehdit eden boyutlara erişmekte.
Son dönemlerde yaşanılan kuraklık ve şehrin en önemli içme suyu kaynağı olan Sapanca Gölü tehlike ile karşı karşıya.
SAÜ Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Mahnaz Gümrükçüoğlu Yiğit, “Gölü besleyen bütün kaynakların önünü tıkarsak, beslenmesini engellersek; nüfus artışı, fazla yerleşim, ormansızlaşmayı engelleyemezsek su problemi yaşanmaması mümkün değil” diyerek içinde bulunulan durumu net bir ifade ile özetlemiş.
Uzun yıllardır tartışma konusudur Sapanca’da bulunan su fabrikaları, gölü besleyen kaynakların bu fabrikalar tarafından kontrolsüz şekilde kullanıldığı şikâyet konusu olmuştur. Özellikle yine son yıllarda konut sayısında ki artış sorunu daha da büyüttü.
Yiğit, “Elimizde koskocaman bir göl alanı var. Su dolu bir çanak gibi düşünülüyor bu. Bu çanaktan ne kadar su kullanırsak kullanalım yağmur yağar doldurur o çanağı diye düşünülüyor; ama durum bu değil. Doğal denge böyle işlemiyor. Bu bir doğal göl, üstelik çok kıymetli bir göl Sapanca Gölü. İçme suyu kaynağımızın önemli bir kısmını buradan alıyoruz. Alttan besleniyor aslında, kendini kolay yenileyebilecek bir göl. Bu gölü besleyen bütün kaynakların önünü tıkarsak, beslenmesini engellersek; nüfus artışı, fazla yerleşim, ormansızlaşmayı engelleyemezsek su problemi yaşanmaması mümkün değil. Bu ne demek? Kalbimize giden 5 ana damardan 3 tanesini tamamen tıkarsanız ya da daraltırsanız kalbimiz bir süre sonra çalışmamaya başlayacaktır” diyerek ne durumda olduğumuzu ortaya koymuş.
Açıklamalardan anlaşılacağı üzere hoyratça kullanılan içme suyu kaynağımız Sapanca Gölü, bariz tehdit altında. Özensizliğin sonucu yaşanılması kaçınılmaz manzara ile karşı karşıyayız.
SAÜ Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Mahnaz Gümrükçüoğlu Yiğit, “Sapanca Gölünü su dolu çanak olarak görüyorlar sanırım. Ne kadar kullanırsak kullanalım bitmez diye düşünüyorlar, böyle bir şey söz konusu değil. Bu gölün de belli bir seviyesi var, belli bir seviyeye kadar kullanma şansımız var. Geri kalanını kullanamazsın. Sapanca Gölü en alt kota yaklaşmaya başladı. 40 metre geri çekildi. Kurak mevsimde bunlar yaşanabilir ama kullanımı bu kadar arttırırsanız, sanayi için su çekmeye devam ederseniz, barajları doldursanız o zaman gölün sürdürülebilirliğini sağlayamayız” diyerek bugün içinde bulunduğumuz koşulları ve neyin bizi beklediğini de önümüze koymuş.
Endişe uyandıran; gelecekte yaşanılacak su sıkıntısının olacağı aşikâr. Plansız ve kontrolsüz su kullanımı, gölü besleyen doğal kaynakların tahrip edilmesi, yer altı sularının kullanılması zor günlerin habercisi niteliğinde olacaktır.
Maalesef tüm bunların üzerine plansız nüfus artışı ve büyümede eklenince, iklim değişiklikleri ve kuraklıkta düşünülünce, kötü sona hızlı ilerliyoruz demektir. Onun içindir ki planlama yapılması kaçınılmaz ve bunu da bir an evvel yapmamız gerek. Ormansızlaşmaya doğru hızlı bir ilerleme yaşanmakta, konut sayısında ki artış, Sapanca’nın doğal yapısındaki değişim.
Denetimi sıklaştırarak, plan dışı kullanımın önüne bir an evvel geçilmesi gerekmekte.
Aksi halde ne yaşanacağı hepimizin malumu, popülizme teslim edilemeyecek değerde bir konu, günlük siyasetin de malzemesi yapılamayacak önemde kuşkusuz.
Bu ikazı şunun için yapma ihtiyacı duydum, bir tarafta bilimsel verilere dayandırılarak yapılmış olan bir değerlendirme var ve buna bağlı yol haritası belirlenmesi adına da ikazlar varken, diğer tarafta Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce’nin değerlendirmeleri var.
Yüce, “Doğru su politikaları sayesinde yağış olmamasına rağmen Sapanca Gölü’nün seviyesinin geçmiş yılların üzerinde olduğu ve içme suyu konusunda endişeli durumun olmadığını” açıklıyor.
“Yeni yatırımlar ile Sakarya gelecek yıllarda dahi içme suyu sorunu yaşamayacak. Şu an içinde Sapanca Gölü’nün seviyesinde endişeli bir durum yok” diye bir tespitte bulunulmuş.
Aynı konu üzerinde iki farklı değerlendirme, oysaki üzerinde durulan mevzu ise dediğim gibi günlük siyasete malzeme yapılmayacak önemde.
Popülizme teslim olunmayacak hayati öneme haiz ve bilimsel verilerle hareket edilmesi gereken ortak kaygımız. Günü kurtarma çaba ve gayretinden uzak durarak, geleceği doğru planlamalı.
Eyvah demenin faydası olmayacaktır, onun için bugünü ıskalamamalı…