TDK güncel sözlüğünde “pahalılık” kelimesine: Fiyatı yüksek olan, ucuz karşıtı, “Zam” kelimesine ise bir şeyin fiyatını artırma ve bindirim olarak karşılık verilmiştir. “Gelir” ise: Bir ekonomik birimin belli bir süre içinde kazandırdığı aylık, kira vb. getiri, varidat, irattır.

En kolay zam yapma yetkisine sahip olanlar ise ülke yöneticileridir. Bu zamların en acıtıcı olanı ise havaic-i asliye denen olmazsa olmaz ihtiyaçlarımıza yapılan zamlardır. Yani temel ihtiyaçlardır. Elektrik, eğitim sebebiyle internet giderleri, ulaşım için petrol, hayatın kaynağı su, mesken için kira bu ihtiyaç maddelerine güncelleyerek saymak mümkündür.

“Havâic-i asliyye: İhtiyaç için elzem olan mallardan zekat gibi ulvi bir ibadet sorumluluğunu istememiştir. Havâic-i asliyye kavramı İslâm toplumunda asgari hayat ve geçim standardını belirlemede kullanılan bir ölçüt konumundadır. Müslümanlar, gerek fert gerekse devlet olarak bu standardın altında yer alanlara yardım etmekle yükümlü oldukları gibi bu standardın üstünde olanlar da bu yükümlülüğe katılmak durumundadır.” DİA

“Fıkıh literatüründe fakirlerin ve hastaların tedavi ve ilâç masrafları ile çalışıp kazanmaktan âciz olup nafakasını karşılamakla yükümlü kimsesi bulunmayanların nafakalarının hazine gelirlerinden karşılanacağı ifade edilirken. Ayrıca zaruri ihtiyaçlarını karşılayamayan ve başka bir imkânı da bulunmayan bir kimsenin dilenmesi de câiz görülmüştür.” DİA

Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul;

Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.

Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa;

Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa! N. Fazıl Kısakürek

Emekli bir vaizimizin ifadesiyle başkenttekiler bir tepsi baklavadan taşraya bir tek tane verirler, onda da gözleri kalır. Tokların açları ve muhtaçları anlaması ve doyurması mümkün gözükmüyor. Açlık ve yoksullukta eşit olmayanların kardeşlikte eşit olmalı mümkün mü? Emekli bir siyasetçiye dedim ki: Tarağın dişleri gibi eşit değil miyiz? Hayır, hocam dedi. Bizim tarakla sizin tarak farklıdır.

Din insan içindir, insanda ihtiyaçlar içinde yaratılmıştır. Bu ihtiyaçları da alın teriyle ve onurlu bir şekilde karşılamalıdır. Maalesef ülke tarihimizin 100 yılına bakıldığında ekonomi tsunami gibi dalga dalga halkı perişan etmektedir.

Yarım asır çalışan bir memuruna, bir daire alacak kadar imkân sağlayamayan ekonomi ne insanidir, ne İslamidir. Arabası olan için ise sıla-i rahim değil, zaruri seyahat dahi rüya olmuştur. Üç kişilik bir yemek ikramı 500 lira olunca (iftar sofra fiyatı) çocukluğumda bir komşu için yüz binlik zengin derlerdi, bu günü görseydiler ne derlerdi.

Şehir içi ücretlerinin siyaseti derinden etkilediği aşikârdır. Şimdi yaşananları kimi siyaset, kimi harp, kimi ilahi ceza, kimi sabır, kimi seçim vs farklı mütalaalar sunacak olabilir. Sonuç olarak ihtiyaç, zam ve pahalılık teslisini aşmak gerekiyor.

 Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Allah’ım! Muhammed ailesinin rızkını kendilerine yetecek kadar ihsân eyle.”

Not: “Korku ve Hz Musa” sohbetimiz Pazar sabah namazından sonra Orhan Camiindedir.