•Aziz Nesin'in oğlu Ali Nesin: "80 yılda bu halka neler yapmış olmalıyız ki, 20 yıllık iktidar yıpranmasına ve ekonomik krize ve de depreme rağmen birinci turda rahatlıkla kazanamıyoruz. Bir de bu açıdan düşünsün biraz olsun aklı olanlar."
· Başbakan Adnan Menderes, İnönü’nün yüzüne karşı şu sözleri sarf edebilmiştir: “Bu memlekette zulüm senin iktidardan düşmenle bitmiştir. Memlekette zulüm olduğunu söylüyor. Ne ile ispat edecek? İspat etmek mümkün olsa, 1946’da kendisinin seçildiğini ispat eder. 1946’da kendisi seçilmeden milletvekili, seçilmeden devlet başkanı olmuştur. İsmet Paşa bu memlekette tabutluklar olduğunu bilmiyor muydu? İsmet Paşa bu memlekette milletvekillerinin arkasına polis takıldığını bilmiyor muydu? Yeter artık millî kahramanların, dâhilerin idaresi. .. Artık bu memleket bizim gibi halk içinden gelen adamlarla idare edilmelidir... Bu memleketi bir daha bir gasıbın eline bırakmayacağız.”
· İsmet İnönü: “Hocaları toptan kaldırmadıkça hiçbir iş yapamayız. Bugünkü kudret ve prestijimizle bugün bu inkılabı yapamazsak hiçbir zaman yapamayız”
· 1942’de Ürdün Kralı Abdullah’ın Ankara’yı ziyaretinde Kral Abdullah ile İnönü, Ulus’taki Hacı Bayram Camii’ni gezerlerken, tesadüfen ezan okunur. O gün Cuma olduğu için Kral Abdullah, İnönü’ye “Camiye gitmiyor muyuz?” şeklinde bir soru yöneltir ve karşılığında şu cevabı alır: “Ben laik bir devletin Cumhurbaşkanıyım, camiye gitmem.”
· İsmet İnönü: “Dinle, imanla oynamak ateşle oynamaktır. Nerede duracağı bilinmez. Ben bir ödün verirsem onlar on verir, ben hiç vermeyeyim ki onlar birde kalsın.”
· İnönü: “Ben irtica kokusuna o kadar hassasımdır ki, Cumhuriyeti kurduğumuz günden beri bilirim o kokuyu... Katil, hırsız, komünist, faşist, hepsi canından korkar, ama bu (mürteci, gerici) öleceği zaman kendisinin Hazreti Peygamberin yanında gömüleceğini sanır...Bunlarda ölüm korkusu yoktur. Her şeyi yaparlar…”
· Kayserili İsmail Akyürek’in, devletin camilere ilişkin bu tutumuyla ilgili olarak hissettikleri, o gün pek çok kişinin hislerine tercüman olmuştur: “...CHP silindir ve buldozerleriyle otuz milyon Müslümanın Allah yapısı olan kalplerini yıkmıştır. İşte dargınlık ve küskünlüğümüz buradan gelmektedir. Bir Müslüman olarak hakkımızı helal etmeyeceğiz.”
· Hasan Ali Yücel’e hakaret ettiği gerekçesiyle hapse atılan Serdengeçti’nin hapiste yaşadıklarının ruhunda bıraktığı izler sözlerine yansımaktadır: “… Ben daha neler gördüm. Bayılıncaya kadar dövülen insanlar, mahzenlerde çürütülen, küf kokan cesetler gördüm!... Şimdi anlıyorsunuz değil mi? Ben neden Serdengeçti oldum. Onun içindir ki Serdengeçti’deki her ses, her seda; … bir feryattır, bir çığlıktır. Bir milletin ıstırabını haykırıyor…”
· Süleyman Uludağ: “Tek parti döneminde ve İslam aleyhtarı akımların dolu dizgin koştukları bir ortamda inancını cesaretle ve ısrarla savunmak, bu noktada ödün vermemek, her yiğidin harcı değildir…”
· İsmet İnönü 30 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Başbakanı, 20 Kasım 1924’te Başbakanlıktan çekilmiş ve 5 Mart 1925’te ikinci defa Başbakan olmuş ve 25 Ekim 1937’de istifa ederek ayrılmıştır. 11 Kasım 1938’de Cumhurbaşkanı seçildi. 14 Mayıs 1950 yılında yapılan seçimlerde Demokrat Partinin çoğunlukla iktidara geçmesi üzerine Cumhurbaşkanlığından çekildi ve o günden sonra muhalefet liderliği görevine başladı. Ayrıca 1954 yılından 1965 yılına kadar arar ara hükümetlerde bulunmuştur.
· İlk Cumhurbaşkanı dönemi ise ayrı bir bahistir. O 1919’dan 1938’e kadar yönetimde bulunmuştur ve tercih ettiği kişi İnönü ise tam 50 yıl siyasetinin 2. öznesi ve mesuldür.
· Cumhuriyetin kuruluşunun savaş yönüyle, siyasal rejim tercih yönü ve uygulamalar ayrı ayrı değerlendirilmelidir.