“Ölüm sarhoşluğu gerçekten gelir de: «İşte (ey insan) bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir!..» denir.” (Kāf, 19)
Kubbealtı Lügatinde “Mezarlık” kelimesi şöyle açıklanıyor. “Mezarların toplu olarak bulunduğu yer, kabristan: Mezarlığı hiçbir millet sizin anladığınız güzel tarzda anlayamamıştır (Ahmet Hâşim). Hâfız Osman gibi hattatla gömülmüş bir ışık / Bu mezarlıkta siyah toprağı aydınlatıyor / Belki kabrinde o bir nûra sarılmış yatıyor (Yahyâ Kemal). Ebedî gençliğin taht kurduğu yer mezarlık / Ebedî gençlik ölüm desem kimse inanmaz / Taş ihtiyarlar, servi çürür, ölüm yıpranmaz (Necip F. Kısakürek’ten).”
Müminler için mezarlıkların farklı bir değeri ve anlamı vardır. Orada bulunan cesetler ve kemikler çürüse ve isim taşları kırılmış ve yıkılmış, ziyaretçisi kalmamış olsa da yanından geçen gözler ve gönüller için çok şey ifade eder. Bizim toplumumuzda ya cenaze namazı vasıtasıyla, ya bayramlar münasebetiyle veya yakınlarını ziyaret için mezarlıklar ziyaret edilir. Anıtları şimdilik gündemime almıyorum zira maneviyattan ve ölümden asla haber vermiyorlar. Soluk, donuk, akıl ve idrakten uzak ezberlenmiş şeklilerle anlamsız duruşların ve törenlerin, ne hayatı yaratanla ve ne de ölümle hiçbir ilişkisi kalmamıştır.
Bizim evimiz mezarlığa çok yakındır. Özellikle pandemi döneminde sokağa çıkma yasağı olduğunda bu mezarlığa sık sık uzun bir zaman geçirmek için ziyarete giderdim. Zira ne onlar bana, ne ben onlara bir virüs bulaştırmaktan emindik. Mezarlığın yakınında bay ve bayanlar için gasilhane mevcuttur. Aynı mekânda cenazelerin bekletildiği morg da vardır. Cenaze dolayısıyla gelenlerin kiminin gözleri yaşlı, kimisinin elinde sigara veya çay bardağı ile telefonuyla dostlarına haber verme telaşındadır. Hayat sahibi olanlarımız cenazeleri ile kabristan arasında bekleşmektedirler. Her cenaze yıkanıyor ve gusl abdesti veriliyor. Belki hayatında bu abdestlerle arası iyi olmayanları da görevliler itinayla yıkıyorlar. Eskiden biz imamlar yıkardık şimdi belediye hizmeti olarak devam ediyor.
“Nihayet onun canını aldı ve kabre koydu.” Abese, 21
Mezarlıklar bazı bölgelerde evlerin bahçesinde, bazen cami bahçelerinde, şimdi ise uzakta bir köy var edasıyla şehir dışında imara açılırlar. Mezarlıkların dışı bazen çok mamur olur ancak içleri mamur mudur bilemiyoruz. Kimileri ölülerine akıllı telefondan Yasin Suresini dinletiyor, kimleri kendi okuyor, kimileri ise dualarıyla gözyaşlarını akıtıyor.
Peygamber (s.a.s.), geceleri Baki’ kabristanına gelir ve “Müminler yurdunun sakinleri, sizlere selâm olsun. İnşaallah biz de size katılacağız. Bizler ve sizler için Allah’tan afiyet dilerim; Allah’ım, Baki’ kabristanında bulunanları bağışla.” diye dua ederdi. Âdetli olsun veya olmasın kadınların, cenazenin yanında durmaları, açıp yüzüne bakmaları ve kabir ziyaretinde bulunmaları caizdir.
Yazının başı “Mezarlığa Veda” diye aklıma geldi. Peki, bu veda nasıl olur derseniz. Birincisi sağlığınızda ziyaret etme imkânına sahipken, ölümünüzle bu ziyaretimiz son bulacaktır. Diğeri ise dirilme ile beraber mezarınıza veda edeceksiniz. Yasin suresinde şöyle buyrulur. ﴾51﴿ Sûra üflenmiştir. Artık onlar kabirlerinden kalkıp rablerine doğru koşmaktadırlar. ﴾52﴿ Derler ki: “Vay başımıza gelenler! Bizi yattığımız yerden kim diriltip kaldırdı? Rahmânın vaad ettiği işte bu! Peygamberler gerçekten doğru söylemişler!”
Mezarlıklarla enis ve hem dem olmak gerekir. Modern dünya saygı duruşunu ölümü hatırlamak kabul eder ama yanılmaktadır. Evet, çocuklarınızla veya torunlarınızla beraber mezarlık ziyareti hayatımız için çok farklı bir değer üretmektedir. Bizim mezarlıklar dalları birbirine geçmiş ağaçlarla ve servilerle donatılır. Bu sebeple farklı canlıların da karargâhıdır. Özellikle şehirden bunalan kuşların tabii bir kafesidir.
Bir hadis-i şerifte, “Kabir, ahiret duraklarının ilkidir. Bir kimse eğer o duraktan kurtulursa sonraki durakları daha kolay geçer. Kurtulamazsa, sonrakileri geçmek daha zor olacaktır.” Resûl-i Ekrem (s.a.s.) pek çok kez kabir azabından koruması için Allah’a (c.c.) niyazda bulunmuştur.
Mezarlıklar farklı meslek ve meşreplerin kavga, dövüş, siyaset ve menfaat yarışı olmadan toplanan insanların mekânıdır. Karı koca kavgası yoktur, ortaklar birbirini kandıramaz, asla kimse kimseye hile yapmak istemez. Tam bir sükûn mahallidir. Çünkü Hâkka Suresinde ahiret aleminde onların şöyle diyecekleri anlatılır.
﴾19﴿ Kitabı sağ tarafından verilen kimse der ki “Alın kitabımı okuyun;
﴾20﴿ Doğrusu ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten bekliyordum.”
﴾21﴿ Artık o, hoşnut olacağı bir hayat içindedir;
﴾22-23﴿ Meyveleri kolayca devşirilebilir yüce bir cennettedir.
﴾24﴿ Onlara “Geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık olarak âfiyetle yiyin için” denir.
﴾25-26﴿ Kitabı sol tarafından verilene gelince o, “Keşke” der, “Bana kitabım verilmeseydi de hesabımın ne olduğunu bilmeseydim!
﴾27﴿ Keşke ölümüm her şeyi bitirseydi!
﴾28﴿ Malım bana hiç fayda sağlamadı;
﴾29﴿ Güç ve saltanatım elimden çıkıp gitti.”
Çok söze gerek kalmadı bu ayetlerin üzerinde durmalı ve hangisini söylemek istiyorsak ona göre bir hayat yaşamalıdır vesselam.