Türkiye’deki Yansıması;

Küreselleşme ve ulusalcılık arasındaki gerilim, 21. yüzyılın en belirgin ideolojik çatışmalarından biri olarak öne çıkmaktadır.

Bu çatışma, Türkiye gibi jeopolitik öneme sahip ülkelerde daha da belirginleşmektedir.

Küreselleşme, ekonomik entegrasyon, kültürel etkileşim ve teknolojik ilerlemelerle ulus-devlet sınırlarını aşındırırken, ulusalcı hareketler bu sürece karşı tepki olarak ortaya çıkmaktadır.

Küreselleşmenin Etkileri ve Ulusalcı Tepkiler

Küreselleşme, ulusal kimlikleri ve kültürel değerleri tehdit eden bir süreç olarak algılanmaktadır.

Bu algı, ulusalcı hareketlerin güçlenmesine neden olmuştur.

Ulusalcılar, küreselleşmenin ulus-devletin egemenliğini zayıflattığını ve kültürel homojenleşmeye yol açtığını savunmaktadırlar.

Bu bağlamda, Türkiye’de de ulusalcı söylemler, küreselleşmenin olumsuz etkilerine karşı bir direnç noktası olarak ortaya çıkmıştır.

Türkiye’de Küreselcilik ve Ulusalcılık Arasındaki Gerilim

Türkiye, küreselleşme sürecinde hem ekonomik hem de kültürel anlamda önemli değişimler yaşamıştır.

Bu değişimler, ulusalcı kesimler tarafından eleştirilmiş ve küreselci politikaların ulusal çıkarları zedelediği iddia edilmiştir.

Özellikle 2000’li yıllarda, Türkiye’nin dış politikadaki yönelimi ve iç politikadaki reformlar, ulusalcı çevreler tarafından küresel güçlerin etkisi olarak değerlendirilmiştir.

Sonuç ve Değerlendirme

Küreselleşme ve ulusalcılık arasındaki çatışma, Türkiye’nin iç ve dış politikasını şekillendiren önemli dinamiklerden biridir.

Türkiye bölgesinde küresel ölçekte bir güç olmak için yoğun mücadele vermektedir.

Suriye, Irak gibi problemli bölgelerde kendi siyasi çıkarlarını direk olarak uygulamaktadır.

Türkiye bölgesinde yaptıkları, iç siyasette yeterli takdir görmesede, kabul etmek gerekir ki;

Bölgesel güç olan Türkiye, ülke çıkarlarını ne pahasına olursa olsun savunacak, Türkiye 100 yılı projesine sadık kalmaya devam edecektir.

Türkiye siyasi analizlerini gözden geçirirken, ülkemizin son 10 yıldır katettiği mesafeyi göz ardı etmemek gerekir.

Kadim Türk Devlet aklını göz ardı ederek yapılan tüm analizler, boş ve mana ifade etmemektedir.

Türkiye, Suriye’de ve Irakta uzun vadeli işler yapmak, başarmak için mücadele etmektedir.

Bu çatışma, sadece ideolojik değil, aynı zamanda ekonomik ve kültürel boyutlarıyla da ele alınmalıdır.

Türkiye’nin bu süreçte dengeli bir politika izlemesi, hem ulusal çıkarlarını koruması hem de küresel entegrasyondan fayda sağlaması açısından önemli olmakla birlikte;

Bizim İzlememiz gereken yol;

Bölgesinde kendi siyasi organizasyonunu aktif eden, ne küresel güçlerin yanaşması, ne ulusalcıların önemsediği değil,

Beşbin yıllık kadim Türk Devlet sistemini aktif eden, tam bağımsız Türkiye doktrinini uygulayan,

Ülkesinde ve bölgesinde Adaletle hükmeden bir duruma gelmek zorundadır.

Kolay mı? Elbette değil…

Zor olacak ki;

Dünya tarihi yeniden formatlansın, Türkün daim gücü yeniden gün yüzüne çıksın..!

Ülkemize, güçümüze güvenelim.

Başka Türkiye yok.

Selam ve Dua İle

Ne Zaman İnsan Oluruz

“Kadim Türk Aklına İnanmaya Devam Ettiğimizde”