Senin olmayan ancak seninmiş gibi davranma alışkanlığı edinildi son yıllarda, özellikle yerel yönetim kadrolarında.
Kamunun birçok yönetim kademesinde görmek mümkün, atandığınız ya da seçildiğiniz makamları özel mülkiyet alanları gibi görme hastalığı.
Ne söylemeye çalışıyorum, iki temel konu var ki bir türlü üstesinden gelemiyoruz.
Belediye hizmetlerin sunumu ve bunların reklama konu edilen kısmı, hizmeti anlatmaya evet ama paylaşılan görsellerde hizmetten ziyade belediye başkanlarını büyük puntolarla yazılmış isimleri ve de fotoğraflarının yer aldığı afişler.
Paylaşılan görseller projeyi değil de belediye başkanını anlatmakta.
Bunun neresi doğru, o hizmeti yapmak hayata geçirmek üzere göreve talip olmuşsun ve bunu kamu imkânları ile hayata geçiriyorsun.
Şahsi mülkiyet ve kazancınız üzerinden yapmıyorsun kaldı ki yapacağım dediğin için seçilmiş ya da atanmışsın.
Yani görevin olan bir yatırım, hizmet adı her neyse bunu şahsına aitmiş gibi gözümüze sokmak neyin nesi.
Projeyi anlatan paylaşımı bünyemiz kabul edecekte, sizlerin fotoğrafını görmek zorunda mıyız!
İrili ufaklı adına proje denen ne varsa ilan tahtalarında ve afişlerde, henüz başlanmamış belediye başkanının fotoğrafından geriye kalan küçük bölüme sıkıştırılmış ne olduğu anlaşılamayan içerik.
İlanın hizmet ettiği alan belediye başkanının tanıtımına koyacağı katkı, istenende beklenende bu.
Şehrin tüm reklam panoları belediye başkanlarının kendilerinin boy gösterdiği ilan tahtalarından ibaret.
Olması gerekeni yapınca Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu dikkat çeker oldular.
O denli ayarlarımızla oynanmış ki her iki belediye başkanının yapmış olduklarını alkışlar olduk, ne yapıyor bu başkanlar; hizmete soktukları projeyi tanıtmak üzere reklam panolarında ilanda bulunuyor ve kendi adlarını küçük bir alanda işliyorlar.
Olması gerekeni yapıyorlar aksi doğru olmayan, reklam ilan kurumun adı ön planda işlenmemiş kurum yöneticisin adına öncelik verilmişse, ilan ve reklam bedelinin kamu bütçesinden ödenemeyeceği çok açık.
Diğer bir deyişle kimin adı ön plana çıkmış ve işlenmiş ise bedeli de o öder, son derece açık bir hüküm.
Uygulama maalesef öyle değil, belediye başkanları kendi reklamlarını yaparlar ve bedelini kamu bütçesi öder.
Bir türlü değiştiremedik bu anlayışı, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu yeni sürecin öncülüğünü yapıyorlar umarım, sayıları artar.
Oysaki ilan tahtalarını çok daha verimli kullanabilme ve üretici sonuçlar alabileceğimiz alanlar var.
Acarlar Longozunun varlığından bihaber birçok yaşayanımız vardır, şehrin tüm değerlerinin tanıtımını sağlayın ilan tahtalarında, turizmin gelişimine katkı sağlamış olursunuz ki…
Görüntü kirliliğinin önüne geçebilesiniz!
Bir diğer konu ise sıklıkla yurt içi yurt dışı seyahatler ki bunu da anlamak mümkün değil.
Gerçi pandemi şartları gereği mahrum kaldılar, normalleşmeyi sabırsızlıkla bekledikleri sanırım abartılı tahmin olmaz.
Tabi orada ki seyahat bedelleri de kamu bütçesinden karşılanmakta.
Keşfedilecek çok yer ve proje vardır bu sayede!!!!
Seçilen meclis üyesinin yapması gereken ilk iş vakit kaybetmeden pasaport çıkarmak ve sıranın kendisine gelecek zamanı beklemek.
Pasaporta daha önce ihtiyaç olmadığından, hazırda yok ne yapsın…
Seçilmiş olanın önemli görevlerinden biridir, pasaport işlemi.
Yapılan nedir; yerinde incelenen projeler ve tatbik edilmesi. Bu işlemi yapmaya giden Belediye ekibinde bir tek o işten anlayan teknik personel olmaz. Harici mesleği olmayan, kaldırımı bastığı yerden ibaret sayan konuya sağır meclis kadroları.
Maksadına hizmet edilmiş seyahatleri dışında tutarak haksızlık yapmadan, hiçbir amaca hizmet etmeyen yalnızca kendi egolarına hizmet eden seyahatleridir itiraz.
Soran sorgulayan, denetleyeni de olmayınca meydan boş.
Şahsım bütçesi gibi harcamaların önü alınamıyor gerçi kendi paraları olsa bu kadar rahat harcamazlardı sanırım.