Toplumumuzda genelde kadınlar ilişkide problem çıkaran, egosundan beslenen ,sürekli bir şeyler isteyen şeklinde etiketlenmektedir.Günlük hayatta bu sıkışmışlık hissinden bazen doğru üslubu bulamamaktadırlar.Toplumumuzda kadınlar olarak sorunlardan kaçmıyoruz.Problemleri hayatının merkezine koyuyoruz.
Çünkü en büyük beslenme kaynağımız ilişkilerimiz ve oradan beslenmekteyiz.Bazen dışarıda sosyal hayatı olmayan, herhangi bir kursa bir nefes alanıyla beslenemeyen, çalışamayan kadınlar , özellikle kendi hemcinsi tarafından dışlanmaya, mobinge maruz kalabiliyor.Kadınlar bu durumda, hep söylenen, huzursuzluk çıkaran taraf rolü ile etiketlenmektedirler.Erkekler ise sorunları çözmesi gerektiğine ikna olmuyor.Kadın eşini ikna etmeye çalışır.
Problemi çözmeye fakat erkek ise o ilişkide aksaklığa rağmen devam etmek ister .İlişki kadını tatmin etmez; çünkü genelde erkeğin dışarda beslenme alanı vardır.
Bu başka bir kadının ilgisi olabilir erkek arkadaşlarıyla yaptığı spor aktiviteleri olabilir.Kadın bu durumda toplum tarafından baskı yapan bir kişi olarak etiketlenmiştir.Toplum erkeğe verdiği bir çok onayı kadına vermiyor bu nedenle .Bu küresel bir sorun halindedir. Erkeğe verilen ayrıcalık her zaman fazla olmuştur.
Eşi tarafından yalnızlaştırılan kadın toplum tarafından da kabul görmez.Dizini kır otur en azından eşin seni aldatmıyor gibi sözlere maruz kalır.Kadın bu karmaşık duygular içinde sürüklenmeye devam eder.Eşine beni neden dışarıya çıkarmıyorsun dediğinde senin sosyal kabiliyetin yok gibi ithamlarda bulunur eşi ona.
Bu durumda birey olarak yapmamız gereken özümüze kendimize dönmek.O ilişkiyi rafa kaldırıp, kendimizi onarmaya ve sevmeye ihtiyacımız var.Öfkemiz varsa önce onu halletmeliyiz.
Eşinizin gözünde ne olduğunuz değil ,kendi gözünüzde ne olduğunuz önemli.Sınır koymayı, fazla fedakarlık yapmanın beklentiyi arttırdığını ,karşılık verilmediğinde ise tartışmalar çıktığında haklı iken haksız duruma düşüldüğünü öğrenmeliyiz.Kendimizi tanımak özümüze dönmek bu noktada önem arz eder.
Sevgiler