Gün geldi delikanlı büyüdü ve ailesi oğullarını evlendirmek istedi. Talip oldukları gelin adayının evine gittiler ve “Allah’ın emri, peygamberin kavliyle” istemeyi pekiştirdiler. Söz, nişan derken evliliği kalabalık bir katılımcı grubuyla gerçekleştirdiler. Kornalar çalındı, güller atıldı, dualarla gelin beyinin evine “hicret” etti. Derken “kaynaştılar” “sevgi ve merhametle “tanıştılar sükûna erdiler.
Allah’ın emri ve peygamberin kavliyle sürdürülen evlilik bazı konularda saygıyı ve zamanla sevgiyi kaybeden bir çıkmaza doğru yol aldı. Eşlerin şâkilesi farklılaştı. Uyum ve mizaç ters düşmeye başladı. Zaman onlar için ilaç değil zehir olmaya başladı. Sevgi sessiz yaşanırken, şiddet komşulara varıncaya kadar ses verdi. Eşler çocuklu çocuksuz öfkelerine gem vuramadılar. Ne ebeveynlerini ne de düğüne çağırdıkları dostlarının hatırlarını ve uyarılarını ciddiye almadılar.
Merhameti engin olan Rabbimiz “Boşanma” denilen ayrılığı mubah kılmıştır. İslam gerek boşanma safhaları ve gerekse boşanma sonrası yeniden evlenme imkânlarını genişçe tanımıştır. Günümüz siyasi rejimi nikâhsız beraberliği serbest bırakmıştır. Ayrıca kadınların erkeklerle vergi karşılığı kutsal kazanç vesilelerini de serbest bırakması evlilikleri çıkmaza sokmuştur. Maalesef bu sistemin aile bakanlığı olsa da, aile sistemi olmamıştır. Kim kiminle beraber oldu ve çocuk kimdendir gibi TV programları herkesin malumudur. Açıkça eşler başkalarından çocuk ve birliktelik yaşadıklarını ilan ettikleri halde her hangi bir yaptırım olmamaktadır. Eşcinsellik hayatının revaç ve destek bulması ise ailede erozyonu hızlandırmıştır.
Siyasi veya muhafazakâr TV’ler dahi karmaşık birliktelik beraberliklerini filmleştirmesi konuyu meşrutiyete taşımaktadır. Evliliklerin geç yaşta yapılması, şiddetin artması, kadının beyanının esas kabul edilmesi ailede depreme vesile olmaktadır. Kısacası ekonomiden daha önemli olan aile ihmale ve yıkıma uğramaktadır.
Evlilerin ayrılıkları nafaka ve velayet tartışmaları ile boşanmaları içinden çıkılmaz bir yola mecbur etmiştir. Toplumumuzda namus ve iffet algısı tek taraflı bir sorumluluk olarak kabul edilmektedir. Kendisinden ayrılmak isteyen eşini çok sevdiğini beyan eden “Herifler” bu iradeyi meşru görmediklerinden eşlerini öldürmekle sonlandırmaktadırlar. Ayrılmak isteyen eşi vurarak/öldürerek her ikisi de sadece evlilikten ayrılık değil aynı zamanda hayattan da ayrılmaktadırlar. Geriye kalan gözü yaşlı ve düşman aileler ile sahipsiz çocuklardır.
Konya da kendisinden ayrılmak isteyen eşini kafasından tabancayla vuran şahıs aynı zamanda kendisi de intihar etmiştir. Kanları ise asfaltta akmaktadır. Yollar insan kanlarının beşiği olmuştur. Cansız bedenler ve akan kanlar insanlığımızın iflasının göstergesidir. Boşanmayı bilmeyen ve beceremeyenler lütfen evlenmesinler. Katil ahirete gittiğin de neden öldürdün dendiğinde, çünkü eşim ayrılmak istiyordu diyene, öldürdüğün zaman ayrılmış olmadın mı denirse ne cevap verecektir?
Asfalttaki kan yıkansana onun izi o toplumda ve o yoldan geçenlerin yüreklerinde daima tazeliğini koruyacaktır. Hani kanlarımız canlarımız ve ırzımız birbirimize haram değil miydi?
“Allah’ın emri ve peygamberin kavli” boşanmak isteyeni öldürmeye izin verir mi?