Sevgili Dostlar;
Kimseyi elindeki nimetten dolayı kıskanmayın zira Allah’ın ondan neler aldığını bilemezsin.
Senin de başına gelen musibete üzülme.
Karşılığında Allah’ın sana neler verebileceğini bilemezsin.
Elhamdülillah de her zaman.
Günümüz Dünyasının temel sorunu kanaatsizlik ve şükürsüzlük olmuş.
Elbette bir çok imkan geçmişe nazaran çok artmış gözüküyor.
Bu zenginlik insanların ve devletlerin çok çalışmasıyla yakından ilgili bir hal olsa da, Yardanın nimetlerine ne kadar şükretmemiz gerektiğini unutmamamız gerekiyor.
Bizler bu gün ki; bolluk hallerini geçmişte de böyleydi gibi algılama yanlışından acilen kurtulmalıyız.
Bir çift gara lastikle ömrünü tüketen bir nesilden, gardıroplarının tıka basa dolu olan bir nesle döndük.
Büyüklerimizden o günlerde mutluluk kavramının içi daha yalın, sade ve dolu olduğunu dinliyoruz.
Çok az eşya ve imkanla Şükrün Nirvana’sına çıkmış bir toplumdan, her şeyin bol olduğu, imkanların sınırsız olduğu günümüz Dünyasında kanaatsiz, azla yetinmeyen insan haline dönüşü verdik?
Herkes hak ettiği helal kazanca ulaşır İnşaallah ama en az bunun kadar önemli olan şey de güçlükle elde edilen kazancın harcama kararlarını veren modernizm’in tüketim zorbalıklarından kurtulmaktır.
Modernizin cebimizdeki tüketim dayatmasına son vermek de emin olunuz bizi rahatlatacaktır.
Sosyolojik olarak bir çıkmazın tamda göbeğindeyiz..!
Kanaatsiz toplumlar tatmin sınırlarını zorlayıp, çeşitli uyuşturucu maddelere yöneldiler.
Ahlak ve maneviyatın zayıfladığı toplumlar helak olmaya mahkumdur..!
Bunun dinler tarihinde sayısız örneği mevcuttur.
Uyuşturucu müptelası olmuş bir genç, rahatlıkla annesinin kafasını kesip balkondan sallayabilir hale gelmiş.
Yine uyuşturucu müptelası olan başka bir şahıs yaşlı babasını rahatlıkla, Allah’tan korkmadan dövebilen, evin kapısına attığını duymaktayız.
Nüfusunun kahir ekseriyetinin Müslüman olduğu söylenen ülkemizin, son dönemde ortaya çıkan bu insan tipolojisini neyle, hangi sıfatla tarif edeceğiz.
Gençlerin arasında deizm almış başını gidiyor, sokaklar değişik giyim tarzlı insanlardan geçilmiyor.
Örfümüz adetlerimiz, bizi biz yapan gelenek ve göreneklerimizin üstü çizilmiş, bencil bir yaşam tarzına doğru hızla koşmakta olan güruhlar, geleneklerine sadık kalanları zorlamakta, etkilemektedir.
Yıllarca bu ülkede hizmet veren diyanet kurumu sizce insanlara yeterince ulaşabiliyor mu?.
Camii imamları namaz memurluğundan bir türlü kurtulamadı.
Camiler modern, süslü tapınaklara döndü.
Olması gereken işlevselliğinden uzaklaştı, geçmiş dinlerin mabetleri gibi kullanılır oldu.
Olması gereken, o beldenin tüm sorunlarının rahatlıkla içerisinde istişare edildiği, Camii’nin sosyal hayatın merkezinde olması gerçeği değil midir?
Hala daha Cami’de ses çıkaran, koşup oynayan çocuklara yapılan kabalıkların önüne geçilemedi gitti.
Camiler dernek ismi altında birilerinin işgali altında.
Aynı zamanda tarikatlar, cemaatlerde cabası.
Bu sütunlardan sormak istiyorum;
En son hangi Cami imamı sabah namaza gelmeyen cemaatinin evine gitti?
Hangi hasta cemaat üyesini gidip ziyaret etti?
Bu soruları böyle çoğaltmak elbette mümkün.
Bizler bu kurumları ve mensuplarını yıpratmak niyetinde değiliz, istiyoruz ki toplum olarak bir sürü kırılmalar yaşadığımız bu günlerde bize en çok faydası dokunacak olan diyanet ve mensupları toplumun bozulmasının önüne geçmek için rol alsın taşın altına elini her zamankinden fazla koysun.
Ayrıca işini layıkıyla yapan, Müslüman sorumluluğuyla görev yapan imam arkadaşlara da şükranlarımızı sunuyoruz.
Ülkemiz birleşerek üstesinden ancak gelebileceğimiz ciddi dezenformasyona tabi tutulmuş, toplumumuzun ve aile yapımızın içine dinamit konmuş.
Farkında değil miyiz?
Geniş aile kavramından, çekirdek aile kavramına evirtilmiş, bir birinden kopuk akrabalar, komşular icat edilmiş.
Ayrıca Yaradan’dan uzak bir hal içindeyiz.
Toplumun bu çürümüşlüğüne katkı sunacak hangi kurum varsa acilen bir şeyler yapmalı.
İş işten geçmek üzeredir, görmez misiniz?
Sosyolojik buhranlarla hemhal olan bir nesle bu dünyayı nasıl emanet edeceğiz.
Kanaat nedir? Şükür nedir? Bilmeyen bu gençlik hızla bedbaht olmakta.
Ahlak ve maneviyat olgumuzu, hem kendimizde hem de çocuklarımızda acilen yeniden güncellemeliyiz.
Emek sarf etmeden, bedel ödemeden bir şeye sahip olamayacağımızı öğrenmeli ve öğretmeliyiz.
Peşimden koşan çok diye sevinmemeliyiz, İktisat derki!
Fiyat düşünce talep artarmış.
Selam ve Dua İle
Ne Zaman İnsan Oluruz
’’ahlak ve maneviyatın’’ yaşamın tamamı olduğunu anladığımızda