Bir şehrin hayali, birçok olumsuzluk içerisinde herkesin ortak payda ve hayaliydi. Final müsabakası ve öncesinde iyi geçirilmiş son doksan dakika. Dolayısıyla herkeste final müsabakasının da rahat geçirileceği kanaati yaygındı.
On binler 800 kilometrelik yolu bu duygu ile aştı. Şurası sanırım kesin, hiçbir kent yoktur ki böylesi uzaklıkta bir yolu böylesi bir taraftar kitlesi ile coşkulu hale dönüştürsün.
Final öncesi durumda tam da böyleydi.
Ancak hatırlamakta fayda var, sezon öncesi ve hemen sezon başı kurulan kadro bu dönem için ligde tutunma üzerineydi.
Sezona bu anlayış ile girildi, kurulan kadrodan beklentide bu yöndeydi. İlk haftalar teknik kadro değişikliğine gidildi, Tuncay Şanlı ve ekibi takımın başına getirildi.
Şanlı, kısa bir süre sonra takım üzerinde etkisini arttırdı ve ardından yenilmezlik serisi geldi. Birden bakıldı yarışın içerisinde bulduk kendimizi.
Şurası da görülmeli, ilk iki mücadelesi verilirken tribünler boştu her ne hikmetse taraftar bir türlü yerini almıyordu.
Bir tarafı eksik mücadele veriliyordu.
Sezon sonuna kadar dalgalanmalar yaşanmış olsa da iddia son ana kadar sürdürüldü. İlk iki şansını küçük hatalar ile kaybetmiş olsak da final oynama yani tek maç oynanacak ve lige gelinecek, bu şans elimizde kalmıştı.
Final maçı niteliğinde Kocaeli müsabakasından önce teknik ekip değişikliğine gidildi ve Çoşkun Demirbakan takımın başına getirildi.
Bu değişiklik etki sağlamış olmalı ki iyi bir oyunla Kocaeli maçı geçildi ve kendimizi finalde bulduk.
Buraya kadar her şey kısmen beklentilerimizin üzerinde bir seyir gösterdi, sezon başı kime sorsanız böyle bir sonuç beklemiyordu.
Final oynama ihtimali sanırım düşünülmüyordu, yönetim mutlaka bunu istiyor ve de bekliyor olabilir haksızlık yapmak istemem.
Tribünlerin beklentisi bu yönde değildi ki bir türlü dolmuyordu. Sanırım ligin en düşük seyirci ortalamasına oynayanı bizdik.
Dalgalı bir dönem sonrası finale ulaştık.
17 yıllık süper lig hasreti son bulacak, Adana yolları yeşil siyah bayraklı araçların konvoyuna, cadde ve sokakları yeşil siyaha bezenmişti. Sakarya caddelerinden farkı yoktu, tüm şehir inanmıştı. Protokol yerini almıştı, şehir sessizliğe bürünmüş cadde ve sokaklar boştu.
Adana’ya gidemeyen taraftarlar için kent meydanına büyük ekran kurulmuştu. Şölen için her şey hazırdı.
Son donsan dakika ve 17 yıllık hasret son bulacak.
Maçın başlamasıyla esasen bütün hayaller yıkılmaya başlamıştı, kötü oyun ve hatalar zinciri. 18’nci dakika Donkor’un inanılmaz hatası belki de şımarıklığı sonucu yenilen gol ve devrenin sonuna doğru Rotman’ın gördüğü kırmızı kart, finalin sonunu getirmişti.
Tüm bu olumsuzluklara karşın 72’nci dakikada Dimitrov ile yakalanan beraberlik golü şansa dönüştürülebilirdi.
10 kişi ile verilen mücadele ve uzatmaya giden maç maalesef istediğimiz gibi gitmedi. Ayağımıza gelen şansı tepmiş olduk.
Bitmek bilmeyecek 800 kilometrelik yol başlamış oldu, hayaller deyim yerinde ise başka bahara bırakıldı.
Yönetim devam etmeme kararı almış sanırım, her şeye rağmen başarılı bir sezon geçirildi. Süper lig olmasa da yönetim üzerinden haksızlık yapmamak gerek.
Ne olur bilemiyorum ancak bir gerçeklik var ki planlama yapılmalı ve uzun süreli olmalı. Hemen sonuç beklemek üzere yanlışlıklar yapılmamalı, bugüne kadar işletilen yöntem terk edilmeli.
Futbol kenti alt yapısını beslemeli ve öncelikli yatırımın adresi olmalı.
Değilse birbirini tekrarı sezonlar yaşarız, hasretin boyu daha da uzar.
Sakaryaspor hak ettiğini alacaktır, biraz daha sabır gösterilmeli…
‘’ Aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuç beklemek ’’