Güne nasıl uyanacağımız belli değil, yarına dair yapılan planların uygulanabilirliğin olmadığı günler. Ülke demokrasisi ağır sınavlar vermekte.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, konutunda sabaha karşı polis baskını ile gözaltına alındı. Sanırım ilk gözaltı sahnelerini görmeyen kalmamıştır, 20 araçlık emniyet konvoyu ve birçok kolluk gücü.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10. Maddesine göre “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep, ve benzeri sebeplerle ayrım gözetmeksizin kanun önünde eşittir”

Hatırlanacaktır Ekrem İmamoğlu, kısa bir süre önce davet üzerine Çağlayan Adliyesine gitmiş ve ifade vermişti, kaçınmamış birkaç kez tekrarlanan bir durum halini almış rutine dönmüş bir durumdu. Ekrem İmamoğlu’nun Çağlayan Adliyesi ikinci adresi olmuştu.

İmamoğlu’na yöneltilen suçlamalar ise son derece ilginç, avukatları henüz suçlamaların içeriğine dair bilgi sahibi değilken medyanın bir kısmı tüm bilgilere sahip ve kamuoyu bilgilendiriliyordu daha doğrusu kamuoyu hazırlanıyordu.

Suçlamaların neler olduğu ve akıbetin nereye varacağını hep birlikte göreceğiz.

Medya tutuklama kararını nasıl daha önce bilmiş ise sonucunu da önceden kamuoyuna bildirecektir. Henüz Ekrem İmamoğlu’nun avukatlarına sonuç iletilememişti ki medya duyurdu. Medyanın bir kısmı bu hususta son derece bilgili ve yetenekli!!

Süreç çok hızlı işledi, gözaltı kararı ve ardından beklenilen ifade süresi, yargılama ve tutukluluk kararı.

Dosyanın içeriğine ilişkin bir söz söylemek ya da kanaatte bulunmak doğru değil, hukukun işleyişine dair bir hükümde bulunmakta sanırım doğru olmasa gerek. Değerlendirme ve yorumu hukukçulara bırakalım, bu anlamda kalemşorluk yapmaya da gerek yok, bekleyip göreceğiz.

Ancak benzeri duruma ilişkin farklı tutumlara tanıklıklarımızı da hatırlatmaya ve söylemeye ihtiyaç var, Anayasa’nın ilgili maddesi hatırlatması üzerine bunu yapmalı kanımca.

“Ne yaptım ise talimat ve bilgi dahilinde yaptım”

“700 bin lira değerinde bir Patek Philippe marka saat ‘hediye’ edilen”

“Ankara’yı parsel parsel sattı”

“O paralar okul yapmak için toplanan bağış paraları”

“6 adet çelik kasa, ‘pinti’ dediği oğluna ait olduğu”

“Hakkında soruşturma varsa önüne yatarım”, çok daha örnek var ancak uzatmaya gerek yok, tüm bu sözler hafızalardadır yakın tarihimize damgasını vurmuş veciz sözler.

Her biri akıllarda ve ne anlama geldiği de bilinmekte, o döneme ilişkin yaşanılan gelişmeler ve hukuka intikali, işleyiş ve sonuç malumumuz.

Kamu vicdanı tamda burada kanamakta, Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarının yaşadıkları ile kıyaslanamayacak bir tutum. Şüphesiz bu günler geçecek…

İlk günlerden itibaren İstanbul başta olmak üzere tüm ülke sokaklarda, gözaltı kararı ve tutuklamalara ilişkin itiraz, demokratik ve barışçıl bir dille yükselmekte. Saraçhane ve tüm meydanlar demokrasi şölenine döndü.

Haksızlığa, insan hakları ihlaline, hukuksuzluğa, özgürlüklere müdahaleye ve birçok sorunun çözümü için adres demokrasiye olan güven, sonuca ulaşmanın yolu da demokratik yöntemler.

Eylemin adı “demokrasiye sahip çıkmak” demokrasi için mücadele verilmesi…

Ortak payda demokrasi olmalı!

Pazar günü kurulan sandık tamda bu havadaydı, Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığı için kurulan ön seçim sandıkları.

Ülkenin her köşesinden sergilenen manzaralar, tam bir şölen havasında gerçekleşti. Duygu yüklü anlar yaşandı; çok ilerlemiş yaşına karşın sandığa koşanlar, bedensel engellerine rağmen merdivenleri çıkan hastalar, sırtlarda taşınan yaşlılar.

Demokrasiye olan inanç, Ekrem İmamoğlu’na duyulan güven sonuçlarını vermiş oldu. Sandık katılım zorunluluğunun olmadığı ve bir takım endişeler, kaygılar ile sandığa gidilememesine rağmen ortaya çıkan sonuç, sanırım taraflı/tarafsız mesaj vermiş oldu.

Saraçhane’de yüz binlere seslenen CHP lideri Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığı için yapılan ‘ön seçimde’ 14 milyon 850 bin oy çıktığını ilan etti.

CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu.

Ülke demokrasisi adına tarihi not düşüldü…