Sadece Koronavirüsünden değil, tüm hastalıklardan korunmak için insanın önce kendi doktoru olması lazım…
Yiyeceğine, içeceğine hatta giyeceğine özen göstermesi gerekir…
Evet…
Mevsimine göre nelerin yenilip içileceği ve nelerden kaçınılacağı konusu üzerine bilgilenmek, buna göre hayatı tanzim etmek şarttır…
Örneğin ilimizde ve ülkemizde, dünyayı kasıp kavuran Koronavirüsüne karşı başlatılan tedbirler zincirine her gün yeni yeni ilaveler yapılıyor…
Gelişmeler gösteriyor ki bu konuda ihmale gelmez bir yol izlenmesi kaçınılmaz…
Zira işin şakaya gelir tarafı yok!
Nitekim Sağlık Bakanlığı önlemler konusunda halkı bilgilendiren titiz bir uygulama yürütüyor…
Son olarak Diyanet İşleri Başkanı, değerli dostumuz Prof. Dr. Ali Erbaş başta Cuma namazı olmak üzere tüm vakit namazların “cemaatle kılınmasına” ara verildiğini açıkladı…
Bu da gösteriyor ki tehlike kapıda…
Salgın olarak yayılan, ülkemizi de yoklamaya başlayan Koronavirüsün yayılmasını farklı bir açıdan ele alıp değerlendiren bir yazı düştü sosyal aleme, bu arada…
Okuyunca etkilendim…
İstedim ki sizinle de paylaşayım…
Okuyunca, siz de bana hak vereceksiniz…
İşte o yorum…
“Korona değildir aslında bu kadar can alan; kıyıya vuran çocuk cesetlerinin sızlayışıdır bu...
Depremler değildir bu bizi sarsan; çöpten ekmek toplayan annenin yürek acısı, evine ekmek götüremeyip intihar eden babanın kahır gözyaşıdır bu...
Çekirge istilası değildir bu gelen; gayrı meşru yoldan doğurulan ve poşete konulup diri diri çöp kutusuna atılan bebeğin feryadıdır bu...
Bu savaşlar sadece savaş değildir aslında; evinden, yurdundan sürülen, ailesinden koparılan yüzbinlerin iniltisidir bu...
Afrika'da on binler açlıktan ölürken Avrupa'da insanların fazla yemekten hastalanmasının tezatıdır ve adaletsizliğidir bu...
Müslüman olan iki tarafın tekbir getirerek birbirlerini katletmesinin acı karşılığıdır bu...
Çok su içiyor diye binlerce deveyi katleden sözde medenilerin pisliğinin sonucudur bu...
Kendi elimizle yakıp yıktığımız, talan ettiğimiz doğanın, evsiz bıraktığımız dilsiz yüzbinlerce aciz hayvanın bedduasıdır bu...
Heyelanlar, seller, yangınlar değildir sadece üzerimize yağan belalar; Savaşta bütün ailesini kaybeden yetimin ölmeden önce "Sizi Allah'a şikayet edeceğim" feryadının Allah katında karşılık bulmasıdır bu...
Ve en acısı asırlardır Müslümansız kalmayan Kabe'nin Allah tarafından Müslümansız bırakılıp onu tavaf vazifesinin Ebabil kuşlarına verilmesinin, artık ümmetin tavaf etmeye bile layık görülmediğinin kahreden resmidir bu...
Hadi toplanın insanlık olarak hepimiz kaybettik. Gidiyoruz.”
Diyeceğim odur ki eline, kalemine, yüreğine sağlık…
Nasıl da güzel ve dahi özel anlatmış insanoğlunun eliyle oluşturduğu cehennemi…
Dileyelim Mevla bizi bu cehennemden korusun…
Konuyu dile getiren yazara Bizim Bahçe’den “Peygamber çiçekleri” gönderelim istedik…