Son haftalarda ardı ardına gelen kadına ve çocuklara yönelik şiddet içeren haberler, hepimizin yüreğini dağlıyor…
Bu acıya yürek dayanmaz dedirten cinsten olaylara şahit olmak acı verici…
Her olay sonrası yapılar yorumlar, cinayetleri durdurmuyor ne yazık ki…
30 Ağustos 2019 tarihli gazetemizde yine bu sütunlarda “Kadına Şiddet Dursun Artık!” başlığıyla kaleme aldığım yorumumu, aradan geçen zamanda değişen hiçbir şey olmamasının verdiği üzüntüyle, istedim ki yeniden paylaşım sizlerle…
Buyurun birlikte okuyalım;
Bizim moral değerlerimiz, analara özel bir yer ayırır gönüllerde…
Onları yaşayan her canlıdan ayrı tutar, farklı değerlendirir…
Öyle ki yüce Yaradan, Cennet gibi bir muhteşem zenginliği getirip ayaklarının altına serer…
Hal böyle iken bu müthiş inanışın mensupları, kendilerine en büyük armağan olarak verilen kadınları gözünün kırpmadan, vahşice öldürebiliyorsa, burada durup düşünmeli ve dahi vahşetin önüne geçmenin çarelerini aramalıdır, hem de tez elden…
Denilir ki; Kadın, erkeğin gerdanlığıdır…
Onu kaybetmeden yaşamak varken, oluşan geçimsizliği sudan bahanelerle sona erdirmenin yolu yöntemi yasalarla tanzim edilmişken, birlikteliğin meyveleri olan çocuklar dahil onu 9 aylık zorlu bir süreçten sonra dünyaya getiren anneleri öldürmenin vebalini taşımak, dünyevi ve uhrevi sorumluluğu altına girmek kolay bir şey olamaz, olmamalıdır da…
Son yıllarda ülkemizde kadına şiddet olağanüstü bir hal aldı…
Savunmasız, çaresiz kadına yapılan ve insan vicdanının taşıması zor vahşice işlenmiş cinayetler sonunda halkımız özellikle de kadın kuruluşları harekete geçti…
Meydanlar bu vahşetin durdurulmasını isteyen duyarlı halk özellikle de kadınlarımızla doluyor şu sıralarda…
Kadın meclisi üyeleri seslerini duyurmak adına meydanlarda…
Bu vahim olaya devletin sahip çıkması ve caydırıcı önlemler alınması içindir bütün feryat figan…
Ünlü Fransız Komutan Napolyon “Bir toplumun gelişmesini görmek için önce o toplumdaki kadınlara bakınız” demiş…
Kadın olmasa topluma hizmet eden o yetenekleri kim getirebilirdi dünyaya…
Bir cam gibi kırılgan yapıya sahip kadını ünlü düşünür Konfüçyüs “şu yalancı dünyanın en güzel ve değerli varlığı” diye över miydi hiç!
Evet… Dünyanın var oluşundan günümüze ulaşan uygarlıklar, seçkin kadınların eseri olup, kadınlarımızın öldürülen değil, bir çiçek gibi koklanacak varlıklar olduğu üzerine kurulmuştur…
Kadınsız bir hayata katlanmanın zor olacağı getirilirse akla ve dahi göz önüne, insan hayat ortağı kadını nasıl böyle ve gözünü kırpmadan, zaman zaman da çoluğu çocuğu ile birlikte kurşun yağmuruna tutar!
Bunu hangi vicdan kabul eder!
Erkekler yasaları kadınlar ise ahlakı oluşturur…
Dünyada değerini kaybetmeyen iki güzel varlık vardır; Biri kadın, diğeri çiçektir.
Gelin bu iki değeri solduracak her eyleme hayır diyelim…
Bu doğrultuda sokağa dökülen küçük-büyük, evli-bekar her kadına sahip çıkalım…
Onları öldürenlere yaşam hakkı tanımayan bir yasa için tüm gücümüzü kullanalım…
Ancak böyle öderiz o elleri ayakları öpülecek analarımıza olan vefa borcumuzu…