İsmail Haniye suikastı, İsrail'in İran üzerindeki kontrolünü ve bu iki ülke arasındaki karmaşık ilişkileri bir kez daha gözler önüne serdi.
Önce Kasım Süleyman’ın Amerikan İran ortak suikastiyla gebertilmesi, ardından İbrahim Reisi'ye yönelik suikast girişimi ve şimdi de Hamas lideri Haniye'nin Tahran'ın göbeğinde şehit edilmesi, İsrail'in İran istihbarat ve bürokrasisine ciddi şekilde sızdığını gösteriyor.
Ancak mesele yalnızca suikastlardan ibaret değil. İran ve İsrail'in tarih boyunca süregelen ilişkileri, dışarıdan görünenin ötesinde derin ve karmaşık bir yapıya sahip.
İsrail ve İran arasındaki gerginlik, her iki ülkenin de iç politikalarını ve bölgesel stratejilerini şekillendiren önemli bir faktör olmuştur. İran, hiçbir zaman İsrail'in gerçek bir düşmanı olmadı; aksine, iki ülke arasındaki gerginlik, her iki tarafın da ihtiyaç duyduğu bir durumu yansıtıyor. Yani İsrail bir nevi İran’ın İran ise İsrail’in güvenlik garantörü gibi.
İran, tarih boyunca Sünni Müslümanları öncelikli hedef olarak seçmiş ve Müslüman alemini Şiileştirme amacı taşıyan politikalar izlemiştir. Bu bağlamda, Haniye gibi İsrail'e kök söktüren bir Sünni liderin, İran'ın kalbine gitmesi birçok soru işaretini beraberinde getiriyor. Haniye'nin Şii İran'a yaptığı bu ziyaret, sadece bir suikastın ötesinde, daha derin stratejik ve siyasi hesapların bir parçası olabilir.
İsmail Haniye'nin, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde konuşma yapmasının gündemde olduğu bir dönemde suikasta uğraması, olayın zamanlamasının ince hesapladığını gösteriyor. Türkiye, Sünni dünyada önemli bir güç merkezi ve Haniye'nin Türkiye'de yapacağı konuşma, bölgesel dengeleri değiştirebilecek bir öneme sahipti. Bu suikast, İsrail ve İran arasındaki gizli ittifakların ve stratejik hesapların bir yansıması olarak görülebilir.
İran, tarih boyunca Müslümanlardan başka kimseyle savaşmamış ve İslam düşmanlarıyla gizli veya açık ittifaklar kurmuştur.
Koltuğu sallantıda olan Netanyahu'nun görevi bırakma ihtimalinin bu saatten sonra sıfır olması, bu suikastın bir taşla bir kaç kuşu vurmak için tasarlandığını kanıtlıyor.
Bakın Bu operasyon, İran'dan başka bir yerde yapılamazdı; Tahran'dan başka bir yerde yapılamazdı. İran üçe bölünme sürecini yavaşlatmak için islam düşmanlarinin her istediğini yapabilecek hainlikte.
Sonuç olarak, İsmail Haniye'nin suikastı, İsrail ve İran arasındaki karmaşık ilişkilerin ve gizli ittifakların bir yansımasıdır. Gazze’de 10 aydır Hamas’ın askeri liderlerinin peşinde olan ve hiç birini bulup öldüremeyen İsrail nasıl oluyor da İran’da Haniyye’yi eliyle koymuş gibi bulup öldürebiliyor?
Hamas’ı İsrail’in üzerine salan sonrada Gazze’nin yok edilişini kenardan izleyen yine o İran değil miydi?
İran, İsrail ABD ikilisinin gizli müttefikidir ve İslam coğrafyasının baş belasıdır!
Türkiye, Erbakan ekolünden gelen siyasi körlükle ne yazık ki İran’ın gerçek yüzünü hiçbir zaman göremedi, göremiyor! Türkiye İran’a karşı her zaman mesafeli ve ihtiyatlı olmak zorundadır. Artık Güney Azerbaycan’ın bağımsızlığını kazanmasının yüksek sesle konuşulma zamanıdır.
Haniye'nin şehit olduğunu kabul etmeyenlerin, İran'ın dostu ve İsrail'in müttefiki olabileceği düşüncesi, bu karmaşık ilişkilerin anlaşılmasında önemli bir nokta olarak karşımıza çıkıyor.
Şehit Haniyeye Allah rahmet eylesin,
Allah, İran'ın belasını versin.