Sizde etrafınıza veya kendinize ben olmadan bu gemi yürümez bir dakika ben toparlarım ben hallederim gibi söylemlerde bulunuyor musunuz? O halde size iki önemli kavramdan bahsedeceğim: İyilik ve fedakarlık. İyilik mütevazi bir davranıştır .İyilik bizi besler geliştirir. Fedakarlık ise birey kendini aşırı  önemli görme hali içindeki acizlikten kurtulma için bir savunma mekanizması geliştirmektir...Bir güç var benim bildiğim kadardan ziyade tüm imkanları seferber etmektir.

Gücün kendinde bitip başladığına inanan insan iyilik yapamaz.Fedakarlık bizi zihnin sınırlı bir alanına hapseder.  Kısırdöngüye yol açar. Fedakarlik yaparken farkli olasılıkların olduğunu göremeyiz. Fedakar insan adeta ezberlenen doğru veya yanlışa sıkışır .Bunun sonucunda ise  tükenmişlik ile boğuşur.Günlük hayatta bazen çok iyi dediğimiz şey dünyanın başka bir kıtasında hayati bir risk taşıyabilir.Yaptiginiz şey sizi tüketiyorsa bu yardımseverlik veya iyilik değil fedakarlıktır.Yardimsever kişi kontrol gereği duymaz .Çünkü insanın burada kendine sevgisi vardır  ve karşıdaki insanın sınırını bildiği anlamına gelir.Fedakarlığın kaynağı bencillikten gelir.İnsan kendini bir yük  fazlalık veya işe yaramaz gibi hisseder bu duygunun altında  kendini kanıtlama çabası yatmaktadır.Örneğin Tut ki ben yokum karşımdaki insanlar ne  yapacak  gibi bilişsel çarpıtmalar yaşamaktadır .Bu belirsizlik acı ile birlikte gelir çünkü kişi kendisini layık görmemektedir .Peki ne yapmalıyız bizim dışımızdaki  olayları kontrol etme gücümüzün olmadığını kabullenmeliyiz. Aslında bir inanış bir şema olan fedakarlık davranışımızdan kurtulup belirsiz ve sınırlı bir dünyada olacaklar dışındayım  yaptıklarım ve yapabileceklerim bu kadar ve sınırlı diyebilmeliyiz..