Sapanca; şehrin gözbebeği adresi olduğu gibi ülkenin de simgesel adreslerinin başında yer alır. Uzunca yıllara varan ihmal ve tahribat yaşadı.
Su fabrikaları ile başlayan, derelerin kontrolsüz kullanımı ile devam etti, imar düzensizliği ve son olarak bungalov turizmi ile başka bir yere vardı.
Dağ/tepe bungalov olmuş ne kadarı imar iznine tabi ne kadarı ruhsatlı bilemiyorum.
Bir makalede okudum ve dikkatimi çekti, “Şöyle bir etrafa bakayım da bir aydır gelmediğim Sapanca’da neler değişmiş göreyim dedim. Hemen gözüme ilk çarpan şey acilen kontrol altına alınması gerekli olan bungalov evlerin daha da çoğaldığı oldu.”
Bu mümkün müdür, bir ay içerisinde söz edildiği gibi bungalov sayısında bir artış olmuş muydu. Yani 31 Mart seçim sonrası işaret edilen dönem sonrası bungalov yapımına izin mi verildi, ya da denetimsizlik mi söz konusu. Ne oldu da göze çarpacak kadar bir artış yaşandı, yaşanabilir mi bu kadar kısa sürede?
Uzun yıllara varan sorun, denetimsizlik ve başıboşluğun sorumluluğu henüz göreve yeni seçilen ekibe kesilmemeli.
Bir ay içerisinde bir ihmal ve sorumsuzluk yoksa tabii…
Özellikle bu başlık altında sorumu yönelttim, belediye ekibine. Cevap son derece netti, “seçim sonrası ruhsatlandırılmış ya da göz ardı edilmiş bungalov yapımına izin verilmedi, aksine devam eden çalışmalar durduruldu.”
Başkan Arda Şahin ve çalışma ekibi bu hususta son derece kararlılar, denetimsiz ve ruhsatsız yapılara izin vermemek, doğa tahribatının önüne geçmek.
Var olan yapıların denetime tabi olması ve ruhsatlandırılması.
Sorun ve çözümü sanıldığı kadar kolay olmayacaktır kuşkusuz, Sapanca’ya karşıdan uzaktan bakıldığında ortaya çıkan manzara meselenin vahametini göstermekte, güzelim doğa yeşil ormanı tahrip edilmiş, beton yığınına dönmüş.
Oksijen deposu ormanlarımız birer birer yok edilmekte.
Çok uzun yılların ortaya çıkardığı bir durum, maalesef yıllar içerisinde görmezden gelinmiş ve her geçen gün tahribat daha da artmış.
Ortadoğu coğrafyasından aldığımız göçün tercih edilen adresi olmuş.
Son dönemlerde mesken edinmenin dışında, işletmecide olmuşlar. Yoğun nüfus yaşamakta bölgede.
Dur demeli, tabiatın en güzel armağanı olan Sapanca ve Göl’ü korumalı. Gelecek kuşakların emaneti olarak görmeli.
Havaların ısınması ile yani yaz aylarının en korkulu tehdidi, kuraklık. Göl’ü besleyen derelerin çevredeki su fabrikaların orantısız kullanımı sonucu kuruması.
Sapanca için sorun birden çok, kararlılık ile üzerinde gidilmeli. Öylesi çöpleşmiş ki sorun, çözüm için topyekun hareket etmeli, kent dinamiklerinin sorumluluk üstlenmesi gerek.
Yaz/kış turizminin en önemli merkezi, Göl sadece bir su kaynağı değil, çevrede yaşayan tüm canlıların da sağlığı için yaşam kaynağı.
Sapanca Gölü’nün korunması için sivil toplum kuruluşları temsilcileri tarafından bir açıklama yapılmıştı dikkatimi çeken, “Gölde meydana gelebilecek herhangi bir çevresel felaket, ekosistemi ve insan sağlığını doğrudan etkileyecektir. Bu nedenle, gölün korunması ve kirliliğin önlenmesi için acil eylemler ve uzun vadeli stratejiler belirlemek gerekmektedir.”
Açıklamadan da anlaşılacağı üzere, gelecek adına yaşamsal tehdit var ortada.
Uzun yıllara varan ihmalin bedeli de ağır yaşanmakta ve çözümü de uzun yıllar alacaktır…
‘’ Tam bağımsız Türkiye ‘’
Üç fidanın mücadelesi geleceğe ışık tutmaya devam ediyor. Denizlerin inancı, umudu, tutkusu bugün daha da büyüyerek yaşamakta.
Milyonlara ulaştı.
52 Yıllık özlem…
Fikirleri ölmüyor, yaşamaya ve yaşatılmaya devam ediyor.