Bugün sizlerle Prof. Dr. Ali Türkmenoğlu’nun paylaştığı, Prof. Dr. Bünyamin Erul’un, İslam aleminin içinde bulunduğu durumu gözler önüne seren yazısına yer vermek istedim.
İlgi ve dikkatle okunması dileğiyle...

“İçinde bulunduğumuz şu günlerde genelde bütün insanlar, özelde ise tüm Müslümanlar zorlu bir sınav vermektedirler. İnsanlık tarihi nice savaşlara, işgallere, sürgünlere ve vahşetlere sahne olmuşsa da, İslam coğrafyasında yaşanan gündem, birçok yönden geçmiştekilerden çok farklılık arz etmektedir. Öyle anlaşılmaktadır ki bundan böyle hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Artık global dünyayı yöneten senaristlerin planlarına göre dizayn edilen günümüz İslam coğrafyasında ülkeler, iktidarlar, krallar, sınırlar, milletler ancak bir bilgisayar oyunu kadar sahici. Ve bu ülkeler ile yöneticileri, sadece kendilerine biçilen rol kadar kalıcı. O kadar ki hiçbir ülke üç ay sonra, üç yıl sonra neyle karşılaşacağını kestirememekte, bırakın gelecek planları yapmayı, mevcut gündemi dahi takip edememektedir.

Yıllardır kanayan Filistin, 11 Eylül, Irak ve Afganistan işgali ve ''Arap Baharı'' vb. olaylar sonrası Irak, Libya, Lübnan, Tunus, Suriye ve en son Mısır''da yaşanan içler acısı katliamlar, kardeş kardeşe girişilen iç savaşlar, ''domino tesiri'' ile tüm İslam ülkelerini sıraya koymuşa benzemektedir. Kimisi halkına ulufe dağıtarak şimdilik fırtına öncesi sessizliği yaşarken, kimisi, saltanatını üç gün daha sürdürebilme uğruna kendi halkına karşı ezeli düşmanıyla işbirliği yapacak kadar alçalmıştır.

Suriye ve Mısır''daki iç savaş karşısında bazı zengin Arap ülkelerinin mazlum halktan yana olacağına, tam tersine zalimlere, diktatörlere finans desteği sağlamaları tam bir utanç vesilesidir. ''Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın!'' demekle kalmayıp yılanı kendi elleriyle besleyen bu zavallılar, ne Irak''tan, ne Libya''dan ders alamayacak kadar basiretsiz ve siyasetsizdirler. Onlar, her ne yaparlarsa yapsınlar bu büyük senaryo gereği er ya da geç o yılanla randevularının olduğunu göz ardı edecek kadar ferasetsiz ve kifayetsizdirler.

VASAT BİR ÜMMET!

Suriye ve Mısır''daki katliamlar karşısında Batı''nın gösterdiği ''gerçek yüzünü'' bir tarafa atacak olursak, bazı Müslüman ülkeler –yetersiz de olsa- en azından zalimi tel''in etme, mazlumlara dualarıyla, protestolarıyla arka çıkıp zulmü durdurma adına çeşitli arayışlar içerisine girerken; bazıları sessiz, ilgisiz ve tarafsız kalmayı; bazı ülkeler ise ne yazık ki utanmadan zalimlerden yana olmayı tercih edebilmişlerdir.

Peki tek bir millet ve ümmet iken, Müslümanlar nasıl oldu da bu hale düştü? İçine düştüğü bu kaotik durumdan nasıl sıyrılabilecek? Kur''an''ın ifadesiyle tıpkı Rasul''ün Müslümanlar için bir şahit, rol modeli olduğu gibi, insanlara model olsunlar diye Yüce Allah''ın ''vasat bir ümmet'' diye nitelediği (Bakara 143) bu ümmet, ''kesat bir ümmet'' durumuna neden ve nasıl düştü? Ve bu kesat ve fesat durumundan onu kim kurtaracak?

Kur''an''ın tekrar tekrar telkin ettiği ''Müminleri bırakıp da kafirleri veli edinmeyin!'' (Âl-i İmran 28) uyarısına rağmen, Müslümanlar, gerçek dostlarıyla düşmanlarını ne zaman ve nasıl seçebilecekler?

Kur''an, ''Düşmana karşı tedbirinizi alın!''; ''Gücünüz nispetinde düşmanlarınızı korkutacak, caydıracak güç hazırlayın!'' (Nisa 71; Enfal 60) buyurduğu halde, askeri, ilmi, iktisadi, siyasi ve stratejik gerekli hazırlıkları yapmayı başaramamış bu milleti, bu acziyetten kim kurtaracak?

Bilim ve teknolojiden yana gerekli hazırlıkları yapmaksızın, düşmanın techizatına benzer yeterli donanıma, üretime ve sanayiye sahip olmaksızın hangi ülke ayakta kalabilecek? Bağımlı ve güdümlü olmaksızın, ötekine karşı kendisini koruyabilecek yeterli savunma sanayiini kim gerçekleştirecek?

Bu kadar hızlı değişen, gelişen siyasi ve sosyal olaylar karşısında uzmanların yaptığı yorum ve değerlendirmelerin bile üç gün sonra tutarsız hale geldiği günümüz seri gündemini kim daha doğru okuyabilecek ve sürekli Müslümanlar üzerine oynanan oyunları kim bozabilecek?

Öylesine belirsiz, karanlık ve öngörülemeyen ötekinin bu hain stratejilerini kimler bozacak? Müslümanların yarını ve geleceği için tutarlı ve etkili stratejileri kimler yazacak? Yaşanan olayların görünen yüzü kadar perde arkasındaki kompedanlarını kim ve nasıl deşifre edecek?

Müslümanların kendi aralarında olması gereken ilişkilerle, ötekiyle olan ilişkilerinin günümüz gerçekliğinde nasıl olması gerektiğinin kural ve kuramını, ilke ve yöntemlerini, teorisiyle pratiğini yeni baştan kimler yazacak? Şimdiye dek var olagelen ama derde derman olmayan mevcut ezberleri kimler bozacak?

MÜSLÜMANLARDAN YANA MEDYA!

İslam''da siyasetin, devlet idaresinin, yönetim biçiminin bugün ve yarın nasıl olması gerektiğine dair daha gerçekçi, tutarlı, modern siyasetnameleri kimler vaz edecek? Her şeye rağmen bir varoluş mücadelesi verecek inanç, bilinç, ilim, felsefe, hikmet ve ahlak eğitimini kimler, nasıl, nerede hangi ideal programlarla verecekler? Hikmetli, basiretli, ferasetli ve siyasetli bir İslam dünyasını bugün kimler şekillendirecek?

Kan revan içindeki İslam coğrafyasına rağmen, İslam''ın hala bütün insanlığın huzuru için güçlü bir alternatif olduğunu kim ve nasıl anlatabilecek?

Kur''an ve sünnetin öğretilerine uygun bir dünya görüşünü, iş ahlakını, dünya-ahret dengesini, dost-düşman politikasını, savaş ve barış hukukunu, yöneten-yönetilen ilişkilerini yeniden kimler ve nasıl belirleyecek?

Güdümlü veya sadece güncelin peşinden koşuşturan politikalar yerine, hem bugünü hem de yarını doğru okumakla kalmayıp bizatihi gündem oluşturan ve özgün ve düzgün siyaseti kimler oluşturacak ve geliştirecek? Yaşanan gerçekleri manüpile ederek, spekülasyon ve yalan habercilikle dünyayı aldatan dev medya kuruluşları ve sosyal medya ağları karşısında Müslümanlar güçlü ve dürüst alternatifi bir medyayı nasıl çıkartabilecekler?

Her biri kendi derdine düşen ve sadece kendi ülkesini düşünen bu ülkelerin hepsine birden kim sahiplenecek ve onları himaye edebilecek? Uluslara, bölgelere, kabilelere, kamplara, partilere hatta mezheplere göre paramparça olan bu ülkelerin aslında tek bir vücut olduklarını, kendilerine kim anlatabilecek ve başsız olan bu vücuda kim baş olacak? Geçmişteki iç çekişmeleri unutup, farklı mezheplerden olmanın aslında bir rahmet vesilesi ve zenginlik olduğunu, Allah''ın hepsini birden sadece ''Müslümanlar'' diye isimlendirildiğini (Hac 78); aslında ''Ehl-i Kıble'' ve ''Ümmeten vâhide'' (Mü''minun 52) yani ''tek bir ümmet ve millet'' olduklarını, ''öteki'' karşısında ''bunyân-i mersûs'' yani kenetlenmiş muhkem bir bina (Saff 4) olmaları gerektiğini kim kavratacak ve onları bu bilince kim ulaştıracak?

ZAMANIN RUHU!

Evet, İslam ve Müslümanlar hakkında geçmişte yazılan, çizilen ve üretilen bilgi ve bulguların hepsi artık geride kaldı ve maalesef bugünün kronikleşmiş dertlerine derman olamayacaktı. Ve günün ve geleceğin problemlerine çözümü bugünün ilim ve fikir adamları, ilahiyatçılar, siyasetçiler, stratejistler ve yöneticiler yeni baştan ortaya koymak zorundadırlar. İslam düşüncesini, siyasetini, sosyolojisini, felsefesini ve zihniyet inşasını zamanın ruhunu çok iyi kavrayarak yeniden ortaya koymalıdırlar. Eğitim-öğretimden, inanç ve ahlaka, kültürden medeniyete, sanayiden iktisada varıncaya kadar Müslümanlar tasavvurlarını, öğretilerini, teori ve pratiklerini yeniden oluşturmak ve bunu ümmetin ortak paydası haline getirmek mecburiyetindedirler.

Asırların tarihi tecrübesiyle inanmaktayız ki sahip oldukları yüce değerler, iman, Kur''an, ahret inancı, şehadet bilinci, sabır ve sebat öğretisi, Müslümanların her türlü zulme karşı koymaktan çekinmeyeceklerinin teminatını vermektedir. Ancak İslam tarihindeki gelişim süreci, tedricilik, fıkhu''s-sîre çerçevesinde yeniden okunmalı ve zaman, mekan ve imkan gibi esbaba tevessül asla ihmal edilmemelidir.

Suriye''de, Mısır''da inançları ve iradeleri adına varoluş mücadelesi veren mazlum kardeşlerimizin son günlerdeki fitneden bir an evvel sıyrılmalarını, haklı davalarından zaferle çıkmalarını diliyorum. Olaylarda hayatlarını kaybedenlere Allah''tan rahmet, yaralılara acil şifalar, mahkumlara sabır niyaz ediyorum. Yüce Rabbimizden tüm Müslümanların yeniden ''insanlık için çıkartılmış en hayırlı ümmet olduklarını'' (Âl-i İmran 110) göstermelerine imkan ve fırsat vermesini diliyorum.”

Prof. Dr. Ali Türkmenoğlu’na ve Prof. Dr. Bünyamin Erul’a Bizim Bahçe’den “Peygamber çiçekleri” gönderelim istedik…