Güne hızlı bir şekilde girmek istedi.
Yine her zamanki gibi acelesi vardı.
Eşyalarını tek tek arayıp bulmak için her sabah verdiği mücadelenin son faslına gelmişti.
Çoraplar!
Çorap kutusu içinde her renk ve her cinsten çorabı yok değildi, ama ille de onlar.
Geceleyin çıkardığı ve daha dün yeni giydiği çoraplar.
Onları aramaktan bitap düşmüştü yine.
Nereye koyduğunu bir türlü bulamıyor, ufurdanıp duruyordu. Mutfaktan annesinin “Hadi yavrum çayın soğudu, kahvaltı hazır. Kardeşlerin okula geç kalacak” seslenişi de, elini ayağına dolandırıyordu.
Az sonra yine sesleneceğini bilmenin verdiği heyecan, bir yandan da çoraplarını bulamamanın stresi ile birleşince tam bir sinir küpü oluyordu.
Annesi ve kardeşleri, her sabah olmasa da çok defa yaşanan bu hali gayet iyi biliyordu.
Gecikmesinin sebebi belliydi. Annesi “Yine mi çoraplarını arıyorsun? Sana bir formül söyleyim de kurtul bu dertten” dedi.
Bu teklife kulak kabarttı.
Ve yan odadan bir koşuda soluğu mutfakta aldı.
Tam “Neymiş o formül ?” diyecekti, ama sabah âdetini hatırladı.
Önce selâm verdi ve her sabahki repliğini tekrarladı:
“Gençler!
Dideler ruşen olsun…
Gününüz hayırlı olsun...
Hakkınızı helâl edin millet…”
Kardeşlerinin başını okşadı ve birer öpücük kondurdu yanaklarına.
İkisi de; “Abiiii... Her sabah aynı şey, helâl olsun” dediler. Sonra annesine yöneldi; “Neymiş o formül canım annem?”
Annesi eliyle yanağını işaret etti.
Önce alnına ve ardından yanaklarına bir buse kondurup; “Gelelim şu formüle!” dedi.
Annesi bir yandan da yumurtaların kabuklarını soyuyordu. “Formül çok basit evlâdım. Eşyanı nereye koyup, nereye çıkardığına önce dikkat edeceksin.”
“Hepsi bu mu?”
“İkincisi” dedi annesi, “Aradığın şeyi bulamıyorsan bir Fatiha okursun.”
“Tamam, hemen deneyeceğim bu tavsiyeni.”
“Bir de...”
“Evet, bir de...”
“Şu duâyı unutma: ‘Ya camie’n-nâsiyevme la raybefîhiicma’ni ala dalleti...’
Türkçesi de şöyle: ‘Ey bütün insanları, şüphesiz mahşerde bir araya toplayacak olan Allah! Ya Rabbi! Beni kaybımla birleştir. Kaybettiğim şeyi bana buldur. Meleklerine buldur Allah’ım.”
Yavrum, Sevgili Peygamberimiz (aleyhissalatü vesselam); “Bir şeyi kaybettiğiniz zaman bu duâyı okuyun buyuruyor.”
Annesinin dediği gibi yaptı ve çoraplarını da buldu hemencecik.
Evden en son çıkıyordu.
Tam kapıda annesine dönüp sordu:
“Bu formül her zaman geçerli mi ve tutar mı?”
“Bilmem! Ben ne zaman uygulasam tutuyor.”
“Bundan böyle ben de bunu hep deneyeceğim”
“Sen kimden duydun bunu?”
“Rahmetli dedeciğimin tavsiyesiydi bana bu. Bir gün ben de aynen senin gibi bir şeyi kaybetmiş dört dönüyordum evin içinde. Dedem beni çok severdi. Bir şey aradığımı görünce, ‘Kızım dedi, insan yaşlandıkça hafızası da zayıflıyor. Eşyanı nereye çıkarıp koyduğuna dikkat et ki, hafızanda yer etsin, bulman kolay olur. Hem onu da yormamış olursun. Bulamadığın zaman da bir Fatiha okuyup bir de salâvat getirirsin. Bir de kayıp eşya duası var, onu da okursun. Hem dağılmış olan zihnini ve fikrini toplarsın, hem de duâ etmiş olursun Rabbine. Kafası dağınık oldu mu insanın aradığı şey gözünün önünde bile olsa göremiyor bazen... Hem, Hz. Aişe (ra) annemizden rivayetle; ‘Ayakkabınızın bağı dahi kaybolmuş olsa, onu Allah’tan isteyin’ buyuruluyor. Allah diyen mahrum kalmaz kızım. Hem dilimizi duâya alıştırmış oluruz. Hem de kendimize ve nefsimize değil Allah’a (cc) güvenmiş oluruz. Bir de, kibirden, gururdan ve ben biliyorum havalarından da kurtulmuş oluruz’ demişti çok seneler evvel. Bak bir Fatiha istedi her halde mübarek insan..”
“İyi demiş, güzel söylemiş dedemiz, bilgili adammış maşaallah. Dikkate alacağım bundan sonra. Hem ben de tuttum bunu. Gel seni bir kere daha öpeyim anacağım..”
Sevinç ve neşe dolu bir kalple evden ayrıldı.
Kapanan kapının ardında annesi gözyaşlarını siliyordu, bir yandan da dedesinin ruhuna bir fatiha okuyordu..
***
Babalarımızı ve dedelerimizi rahmetle anıyoruz.
Mekânları cennet olsun inşaallah.
Sevgili dostlar, Ramazan Bayramımız şimdiden mübarek olsun.
Rabbim nice Ramazanlara ve bayramlara iman selâmeti ve sıhhat afiyet nimeti içinde ulaştırsın cümlemizi.
Rabbim ülkemize inananlara birlik, dirlik ve güzellikler ihsan eylesin.
***
Es-salâtüve’s-selâmüaleykeyâRasûlallah…
KADİR GECEMİZ MÜBAREK OLSUN
Aziz, sıddık kardeşlerim!
Evvelâ: Yarın (bu) gece Leyle-i Kadir olmak ihtimali çok kuvvetli olmasından bir kısım müçtehidler o geceye Leyle-i Kadr'i tahsis etmişler. Hakikî olmasa da, madem ümmet o geceye o nazarla bakıyor, inşâallah hakikî hükmünde kabule mazhar olur.
(Şualar, 510)
...
Leyle-i Kadr'in sırrıyla seksen sene bir ömrü kazandıracak bir vakitte, en iyi, en efdal şeylerle meşgul olmak lâzım geliyor.
(Barla, 332)
...
Onun için elden geldiği kadar Kur'an’la ve istiğfar ve salavatla meşgul olmak büyük bir kârdır.
(Şualar, 505)