Gazetecinin tatili uzun soluklu olmaz…
Her ne kadar bu genel geçer kuralı herkes dikkate almasa da bizim için özellikle de 24 saati bu çileli mesleğe ayırmış, yılların gazetecileri için böyledir diyebilirim…
Üç değerli dostla kilometrelerce ötede Akdeniz'in yarım ayı andıran Cennet köşelerinden biri olan Antalya'ya 100 kilometre uzaklıktaki Adrasan’dayız…
Çocukluk günlerinden bugüne tanıdığımız, mobilya ustası Feridun’un kendi elleri ile yaptığı sevimli mi sevimli, küçücük odalardan oluşan bungalovları, buraya gelenler için en lüks otellerden daha rahat…
İşi uzatmadan hemen söyleyeyim…
Ne zaman 2 kilometrelik sahilde çıksak yürüyüşe, maskeli insana rastlamak neredeyse imkansızdı…
Sanırsınız Koronavirüs Adrasan'a iltimas yapmış…
Herkes Akdeniz’in pırıl pırıl sularında sıcak havanın oluşturduğu sıkıntıyı atmakla meşgul…
Maske takan, yok denecek kadar az…
Hal böyle olunca “Korona’nın önüne nasıl geçer bu millet” diye düşünmeden edemiyor insan…
WhatsApp'tan görüntülerimizi yakalayan kızım Şeyma “Babacığım! Ne olur, bari sen maskeni tak” diye ikaz etmese, ben de unutacağım maskeyi ve de Korona’yı…
Gelirken buraya özellikle de Antalya-Adrasan arasındaki o muntazam yolda, bizden gayri araba yoktu desem yeridir…
Öylesine sakindi yol…
Yol deyince şunun altını çizmeden geçmek, devlete ve Karayolları’na yapılmış bir ihanet olur diye geçirdim aklımdan…
Sakarya'dan Adrasan’a hep duble, bölünmüş, pırıl pırıl çizgilerle ayrılmış, harika yollardan rüzgar misali adeta uçup geldik…
Bu arada minik arabamızın kaptanı, yılların kurdu Rahmi Sak’ın hakkını da teslim etmek, üzerimize borç olsa gerek…
Gelelim baba mesleği mobilyacılık günlerimizden (1950-70) tanıdığımız ağaçlarla ustalık yerine adeta dans eden Feridun Keçecioğlu’na…
Uzun süre Almanya'da mesleğinde ihtisas yapıp geri döndüğünde kafayı turizme takmış…
Sakarya'nın yetiştirdiği ve kısa süre önce vefatı ile sevenlerini üzüntüye boğan şantör, ressam, sanatçı dostumuz İsmail Özdemir ile Akdeniz'de turizme yönelik bir yatırım için yola koyulur zamanın birinde ve Aspendos'a bir soluk mesafedeki Adrasan’a düşer yolları…
Görür görmez “İşte aradığımızı yer burası” diyerek araştırmaya koyulurlar…
Ve bugün Adapazarlılar başta olmak üzere dünyanın dört bir tarafından gelen tatilcilerin uğrak yeri haline gelir…
Hepsi birbiri ardı sıra dizilmiş çam ağaçları arasındaki bu sevimli tatil köşesi, hem ekonomik hem de harika denizi ve yaklaşık 2 kilometrelik sahil bandı ile yürüyüş için ideal bir yer…
Çoğu zaman yer bulmak şans işi…
Buradan sonra bizim ekibin yolu 1960-65 yılları arasında Sakarya amatör liglerinin başarılı takımı Adagençlik ve daha sonra 1965 yılında kurulan Sakaryaspor’da aynı forma altında mücadele ettiğimiz takım arkadaşım İhsan Özbek’in yaşadığı Altınoluk olacak…
Laf buraya gelmişken İhsan'dan söz etmeden geçmek olamaz…
Sakaryaspor'un ardından Beşiktaş'a transfer olan rahmetli Gündüz Kılıç'ın çalıştırdığı Beşiktaş takımının değişmez oyuncusu olup daha sonra yeniden Sakaryaspor'a dönen ve şu sıralarda Altınoluk'taki evinde yaşayan arkadaş, dost canlısı İhsan'ı yolumuz o hatta düşünce arar, sorar, bulur ve bir akşam da olsa o günleri yad ederiz özlemle…
“Yerinizi ayarladım bekliyorum” diyen İhsan Özbek o dönemlerde oynadığı her takımda uzun mesafelerden attığı gollerle tanınırdı…
Onun Beşiktaş'tan ayrılışı, yanlışa ve yanlışlığa tahammül edemeyen bir anlayışa sahip olmasından kaynaklanıyor…
Bir maç sonrası, Beşiktaş'ın tanınmış kaptanı Sanlı Sarıalioğlu’na fırlattığı takunya da o anlayışın ürünü, pahalı bir ayrılışın sonunda oldu…
Birlikte yola koyulduğumuz takım arkadaşları olarak Uzunçarşı’nın simge esnaflarından, Sakaryaspor’un eski idarecilerinden rahmetli Fevzi Akcan’ın veliahtı İsmail Akcan, kafileyi cömertliğiyle kendine hayran bırakarak, bundan sonraki seyahatlerin vazgeçilmezi olarak temsil edilmesine yol açtı…
Kafilenin espri küpü, Kent Konseyi’nin gülü, İş adamı Şadi Tanış ile kafilenin kaptanlığını yapan, uzun mesafelerin yorulmaz savaşçısı Rahmi Sak ile geçirdiğimiz tarihi bir seyahatin daha sonuna gelmek üzereyiz...
Oynadığı her takıma inanılmaz katkıları olan İhsan Özbek ile geçecek 24 saatin hikayesini bir başka güne bırakırken, Bizim Bahçenin güllerini dağıtarak döneceğiz, her zaman olduğu gibi kürkçü dükkanına…