İlk baskısının yapıldığı 2008 yılından bu yana en çok konuşulan kitaplardan biri olmuştur Outliers - Çizginin Dışındakiler. Malcolm Gladwell tarafından yazılan bu kitap birçok tartışmaya, seminere ve yazıya da konu olmuştur. Bunda, “Bazı insanlar neden daha başarılıdır” sorusuna alışılmadık cevaplar vermesinin etkili olduğu söylenebilir.
Kitapta insanları başarılı kılan faktörlere değinilen birçok bölüm var. Benim değinmek istediğim “10,000 Saat Kuralı” isimli bölümde Malcolm Gladwell bir konuda ustalaşmak için en az 10,000 saat gerektiğini belirtiyor. Çok başarılı isimlerden örnekler vererek bulundukları konuma, alanlarında yaptıkları 10,000 saati aşan çalışmaların sonucunda ulaştıklarını anlatıyor. Yazar, 10,000 saat konusunda birçok ünlü ismi örnek veriyor. Bill Gates de bunlardan biri.
Kitapta onun bilgisayar ve programlama konusunda 10.000 saati çok aşan bir azim ve istikrar örneği olan çalışmalarına değinilmiş. Ailesinin ona sağladığı imkanların üstüne, onun eklediği fedakarlıklardan bahsedilmiş. 8. sınıfta iken tanışıyor bilgisayarla. Program yazmaya olan tutkusu, karşısına hem büyük zorluklar hem büyük imkanlar çıkartıyor. O daha lisedeyken uzun bir süre, sadece gece saat üç ile altı arasında kullanılmadığı için müsait olan ve o sıralarda program yapabileceği tek bilgisayarın olduğu Washington Üniversitesine gece yarısı yaya olarak gitmeyi bile göze alıyor. Buradaki avantajı, Üniversitenin evine birkaç km uzaklıkta olması. Ailesi, bu gece yarısı yolculuğundan ve sabah altıya kadar evde olmayışından çok sonraları haberdar oluyor. Bill Gates’in hayatında “Hiç bir başarı tesadüf değildir” sözünü kanıtlayan birçok örnek var kitapta.
“Yiğidi öldür ama hakkını yeme” diyen atasözümüz geliyor akla. Kendi ülkesinde bile, bir kesim tarafından ‘deccal’ olmakla itham edilmiş, melek mi, şeytan mı olduğu tartışılmış, pandemi döneminde aşılara yaptığı yatırımlarla servetine servet katmış ve hakkında birçok olumsuz haber çıkmış da olsa, onun hayatı bir azim ve çalışkanlık örneği. O yıllarda oldukça büyük ve nadir bulunan bilgisayarlardan istifade edebilmek için bütün gençlik yıllarını bu işe harcayan birisinden bahsediyoruz. 25 yıl boyunca aralıksız ‘dünyanın en zengin kişisi’ olarak kayıtlara geçmesine rağmen, “ben zaten çok zenginim” demeyip, her yıl 50 civarında kitap okuyan, kitap yazan ve tüm dünyada hastalıkları ve eşitsizlikleri bitirmek için kurduğu yardım vakfına devasa rakamlar bağışlayan, yine devasa rakamlarla vergi ödeyen birisi o.
“İnsanlığın kötülüğü için bu kadar çalışıyor” diyenler de haklı olabilirler. Fakat bunu diyenler de “insanlığın iyiliği için bu kadar çok çalışmalı” değil mi?
Yazımızın başlığında yer alan “Yeşim Taşının hikayesi” ise özetle şöyle;
Değerli taşlara ilgi duyan ve mücevher ustası olmaya karar veren bir genç, bu işi en iyi yapan ustayı araştırır ve bulur. Onu çok istekli ve kararlı gören usta ona bir taş uzatır. ‘Bu bir Yeşim Taşıdır’ diyerek genç adamın avucuna taşı bırakır ve avucunu kapatarak şöyle der;
"Avucunu hep böyle kapalı tut ve bir yıl boyunca hiç açma. Bir yıl sonra tekrar gel. Haydi şimdi güle güle"
Genç adam evine döner. Kendisine anlamsız gelen bu davranışı nedeniyle ustaya epeyce bozulmuştur. Fakat avucunu da açmaya kıyamaz. Sabreder… Ve her geçen gün bu duruma biraz daha alışır. Bütün işlerini diğer eliyle yapar. Uyurken dahi avucu açılıp da taş düşmesin diye hep yarı uyanık uyur. Böylece bir yıl geçmiş, her günü, her gecesi zorluklarla dolu bir yılı tamamlanmıştır. (Avucunun içinde bu taşı 1 yılda yaklaşık olarak 9.000 saat tutmuş olmasına dikkatinizi çekerim.) Genç adam, tekrar ustanın karşısına çıkar. Sabır ve zaman gerektiren bu sınavı başarıyla tamamlamış olmanın verdiği gururla elini uzatır, avucunu açar.
"İşte taşın" der, "Bir yıl boyunca avucumda taşıdım, şimdi ne yapacağım?" Usta sakin bir sesle cevap verir: "Şimdi sana aynısından başka taş vereceğim, onu da bir yıl boyunca avucunda taşıyacaksın." Bu söz üzerine genç adam öfkelenir. Bunun bir işkence olduğunu söyler, yüksek tondan serzenişte bulunur. O kendisine böyle çıkışırken, yaşlı usta, ona hissettirmeden başka bir taşı onun avucuna sıkıştırır. Söylenmeye devam eden genç adam, avucundaki yeni taşı hissettiği an durur. Taşı biraz daha sıkar ve hemen itiraz eder:
“Bu taş, yeşim taşı değil usta!”