Son yıllarda değişen, gelişen ya da başkalaşan o kadar çok şey var ki hayatımızda, hangisini ele alsak elimizde patlıyor desek yeridir…
Örneğin, bayram öncesi hazırlıkları…
Dünü ile bugünü arasında çok şey değişti…
Malum, önümüz Kurban Bayramı’na açılıyor…
Eskiden yani benim çocukluk yıllarıma dönüp baksam, o günlerin ne heyecanı kaldı gönüllerde ne de hazırlığı yüreklerde…
Kaybolmaya yüz tutmuş bir heyecan var içimizde sanki…
O bol alışverişli, planlı programlı güzelim bayram günleri el çekmiş hayatımızdan…
Öylesine renksiz, heyecansız ve dahi hareketsizlik almış başını gitmiş…
Caddeler, sokaklar arife günlerinin heyecanından uzak, insanlarımız o güzelim bayram günlerini özler gibi… Uğradığım iş yerlerinde, alışılmış arife günlerinin ne tadı ne de adı kalmış…
İnsan heyecan duydukça, sevdikçe, hareket ettikçe gezip dolaştıkça var olur bilirim de o havalar yok olmuş gibi…
Suskunluk ve ruhsuzluk çökmüş üstümüze sanki…
Hiçbir bayram haftası böyle durgun geçmedi diye geçiyor içimden…
Yanılıyor muyum yoksa diye zorluyorum kendimi…
Ama bir türlü o şen şakrak neşeli, cıvıl cıvıl bayram öncesi günler gibi gelmiyor bugünler bana…
Nerede o sevgiliye kavuşma heyecanını çağrıştıran capcanlı renkli, ahenkli bayram hazırlıkları…
Ben miyim yoksa pesimist duyguları sırtlayıp gezen…
Bir ben miyim o canlı Uzunçarşı’yı, Çark Caddesi’ni, iki cami arasında uzayan kalabalıkların gezdiği arife günlerini özleyen…
O güzelim canlı, hareketli ve dahi bereketli arife günleri için halkımız ümidini, son güne saklıyor da bundan haberim mi yok!
Dileyelim öyledir diyerek, piyasaların açılacağı, bereketli bayram öncesi günlere kavuşmak ümidiyle...