Paulo Coelho, Hz. Mevlana’nın kısa bir hikayesinden esinlenerek yazdığını sonradan itiraf ettiği dünyaca ünlü romanı “SİMYACI”da, yaşadığı yerden çok uzaklara yolculuk yaparak rüyasında kendisine söylenen hazineyi aramaya giden bir çobanı anlatır. Çoban Santiago, bu yolculukta yaşadığı dönüşümle, aradığı hazinenin aslında kendi evinde, hatta kendi içinde olduğunu anlayacaktır. Bizim tarihimiz, çok uzun bir zaman dilimini kapsıyor. Dolayısı ile kültür hazinemiz de, bu hikayedeki gibi uzak diyarlara gidip aramaya gerek bırakmayacak kadar büyük bir hazine. Fakat bu hazineyi göz ardı etmenin marifetten sayıldığı dönemler yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz.
Ülkemizde 7’den 77’ye herkesin bildiğine ve sevdiğine inandığım, sıra dışı kişiliği ve sanatçılığı ile ülkemizi hem yurt içinde hem yurt dışında başarı ile temsil eden, şarkı sözlerinde kendi ülkesinin kültürünü ve değerlerini naif bir şekilde işleyen Barış Manço, 80’li yıllarda “Anahtar” isimli bir şarkı yapmış ve bu bilmece gibi şarkısı ile dinleyicilerini bir süre merakta bırakmıştı. Bilmeceyi çözen çıkmayınca da TRT’de bir programda konuya açıklık getirmişti.
Şarkının sözleri çok uzun fakat bilmece kısmı şu şekilde:
Beş şair bir abide
İki abide bir sultan
Beş sultan bir düşünür
İki düşünür ise bir mimar
Beş Akif, bir saat kulesi
İki kule, bir Fatih
Beş Fatih, bir Mevlana
İki Mevlana, bir Sinan
Düşün taşın bütün gece
Benim kalbim bir bilmece
Kalbimin bir kilidi var
İşte sana anahtar
Programa elinde bir tomar para ile çıkan Barış Manço, şu açıklamayı yapmıştı:
“Ne demiştik şarkımızda; beş şair bir saat kulesi. 100 lirayı çeviriyoruz, kimi görüyoruz? Mehmet Akif. Beş tane şair bir saat kulesi ediyordu… 500 lirayı çevirdiğimizde İzmir Saat Kulesi’ni görüyoruz. İki kule bir Fatih ediyordu. Ve 1.000 lirada Fatih Sultan Mehmet’i görüyoruz. Beş Fatih bir Mevlana ediyordu. 5.000 lirada Mevlana’nın resmi var. Ve iki Mevlana bir Sinan…10.000 TL’lik banknotta da Mimar Sinan’ın resmi bulunuyor.”
Açıklamadan da anlaşılacağı üzere şarkının yazıldığı dönemdeki paralar ve üzerindeki resimleri şöyle sıralayabiliriz:
100 TL - Mehmet Akif Ersoy / 500 TL - Saat kulesi (İzmir)
1.000 TL - Fatih Sultan Mehmet / 5.000 TL – Mevlana / 10.000 TL - Mimar Sinan
Avrupa’da önemli buluşlara ve sanat eserlerine imza atan kişilerin hayatı incelenmiş ve nasıl düşündükleri, bu fikirlere ve sonuçlara nasıl ulaştıkları araştırılarak, yeni nesillerin örnek almasını sağlayacak eserler ortaya koymuşlardır. Bu konuya en iyi örnek ise kanaatimce LEONARDO DA VİNCİ dir.
Her şeyden önce bizde “ŞİFRESİ” ile ünlenen DA VİNCİ, batıda “MİLENYUMUN BİR NUMARASI” unvanı ile anılıyor. Filozof, astronom, mimar, mühendis, mucit, anatomist, matematikçi, müzisyen, heykeltıraş, botanist, jeolog, kartograf, yazar ve en nihayetinde ressam olduğu için verilmiş “MİLENYUMUN BİR NUMARASI” unvanı. Ayrıca “DA VİNCİ GİBİ DÜŞÜNMEK” diye bir kavram da gündeme gelmiş ve bu konuda birçok kitap yazılmış. Sadece “MONA LİSA” ve “SON AKŞAM YEMEĞİ” tabloları bile onlarca araştırmaya konu olmuş.
Oysa Amerikalı araştırmacı yazar Michael H. Hart, “MİLENYUMUN BİR NUMARASI” denilen Leonardo Da Vinci'yi “En Etkin 100” isimli kitabında, Dünya'daki en etkili 100 kişinin arasına bile almamış ve bunu da şöyle açıklamıştır:
“Bu liste, ileri gelen kişiler listesi olsaydı Leonardo mutlaka ilk elli arasına girerdi. Ancak yeteneği ve şöhreti tarihte yaptığı gerçek etkisinden çok fazladır. Not defterlerindeki çizimleri bilimin gelişmesinde hiç etkin olmamıştır. Mona Lisa'yı yapan bir insanı başarısız olarak nitelemek garip görünse de, onun meslek yaşantısını titizlikle inceleyen araştırmacıların çoğunun vardığı sonuç budur. Ünlü bir Mimar olmasına karşın bitirilmiş bir binası yoktur. Onun yaptığı bir tek heykel bile günümüze ulaşmamıştır.”
Barış Manço’nun şarkısında geçen Mehmet Akif Ersoy, Fatih Sultan Mehmet, Mevlana ve Mimar Sinan gibi değerlerimiz, bizim içimizdeki hazinenin muhteşemliğine dair yüzlerce örnekten sadece birkaç tanesi. Bu hazineye sahip çıkmamız, çocuklarımıza öğretmemiz, ülke ve toplum olarak bu hazineden daha fazla istifade etmemiz büyük önem arz etmektedir.
Barış Manço’nun “Anahtar”ı dururken “Da Vinci’nin şifresi”ne ihtiyacımız olmadığı kanaatindeyim.