İslam ansiklopedisinde AKIL şu şekilde tarif edilmiş.
Sözlükte mastar olarak “menetmek, engellemek, alıkoymak, bağlamak” gibi anlamlara gelen akıl (el-akl) kelimesi, felsefe ve mantık terimi olarak “varlığın hakikatini idrak eden, maddî olmayan, fakat maddeye tesir eden basit bir cevher; maddeden şekilleri soyutlayarak kavram haline getiren ve kavramlar arasında ilişki kurarak önerilerde bulunan, kıyas yapabilen güç” demektir.
Bu anlamıyla akıl sadece meleke değil özdeşlik, çelişmezlik ve üçüncü şıkkın imkânsızlığı gibi akıl ilkelerinin bütün fonksiyonlarını belirleyen bir terimdir.
İnsanın her çeşit faaliyetinde doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ve güzeli çirkinden ayıran bir güç olarak akıl, ahlâkî, siyasî ve estetik değerleri belirlemede en önemli fonksiyonu haizdir. Deniyor.
Mahiyet ve fonksiyonları bakımından farklılık arz eden akıllar, İbn Rüşd’e göre nefsin farklı görünümlerinden başka bir şey değildir.
Bu konunun kritik yeri burası .  Aklın farklı yerlerden gelen 1arklı bakış açılarının olması veya aklın bunlara göre algı oluşturup dizayn edilmesi , topluma monte edilmesi , akıl adı altında nefsin farklı görünümlerin gerçeklilik diye anlatılması  kaçınılmazdır. Bu gün yayın ve yayım kuruluşlarında ister yazı ister konuşma olsun profesör etiketine haiz veya devletin idaresinde eski veya yeni üst kademede olan insanların ortak bir noktada buluşamamalarının sebebi aklın değil nefsi aklın ön planda olması ve ana konuyu iç  güdülerinin oluşturması en belli başlı sebeptir. Bu, konunun ilimden ve doğrulardan uzaklaşmasını sağlayıp her fikir sahibinin nefsinin söylediklerini ispata uğraşmaları sonunda fikir birliğinin oluşmaması ve toplumun yanlış veya saçma sapan yönlendirilmesi demektir.
Akıl muhteşem kitabımızda ise sorumluluğun ana unsuru olarak belirtilmiştir.
Bize verilen en büyük nimet. İsteseniz de istemeseniz de otomatik çalışan ve kullandığımız bir hediye. Muhteşem kitabımız AKLIN nasıl eğitilmesi ve kullanılması gerektiğinin en büyük yol göstericisi. Terk edeceğimizden korktuğumuz bu dünyayı bize hediye eden mülkün sahibi bunları verdikten sonra dilediğiniz gibi tasarrufta bulunalım diye bizi serbest bırakacağını zannedenler hayatlarının en büyük hatasını yapmaya başlamışlardır.
Dünyaya gelmesine vesile olduklarımızın üzerinde kullandığımız tasarruf hakkımızın adı ilahi olduğu zaman gösterdiğimiz tepki bizleri  sonsuzluk içinde hiç de iyi bir yerlere götürmeyeceği kesindir .
Muhteşem KİTABIMIZDA anlatılan bu kadar kıssanın sorumluluğunun yalnız indirileni ilgilendirdiğini ve bizlerin bundan muaf olduğumuzu düşünmemiz saflık değil de nedir ?
En ince teferruatına kadar aklın geliştirilmesi ve nasıl kullanmamız gerektiği  anlatılmasının sebebi belki de sual gününde verilecek cevapların bu günden hazırlanması olabilir mi ?
Bunun adı aklın ne olduğunu bilmek ve o bilgileri kullanarak nefsin terbiye edilmesi metodudur.
Hepimizin en başta bilmesi gereken şey ölümün olmadığı gerçeği .
Hayat insanın ilk nefes aldığı andan itibaren sonsuzluğa ilk adımı atmış olması gibi düşünebilir mi ? Bu kitap yalnız ölünün arkasından okunmak için değil bir gün muhakkak sonsuzluğa adım atılacağını ve o sonsuzluk tarlasının bu dünya olduğunu idrak etmemizde yol göstericidir.  
Aklın farklılık arz etmesi nefsin farklı görünümlerinden başka bir şey olmadığının fark edilmesi yolumuzun doğru olup olmadığının en büyük delilidir .
Yani aklın muhakkak bir terbiye edicinin elinden geçmesi gerekiyorsa bize bırakılan iki vaiz yeter de artar bile. Yeter ki aklımızı nasıl kullanılması gerektiğinin emredildiğini iyi bilip nefsimizi ona göre terbiye edelim. Yoksa yaşadığımızı kurtuluşa giden yol zannederiz . Ülkemizin ve birey olarak bizlerin aklı kullanmanın bu sıkıntılı günlerde daha dikkatli  olunması ve gerektiği gibi hareket edilmesi kurtuluşa giden kestirme yollardan bir tanesi olabilir. Dünyayı dizayn etmeye uğraşanların kullandığı akıl bu modifiye akıldır. Bizim bizden başka dostu yok. Bunu iyi bilmemiz bizlerin aklı doğru kullanmaya başladığımızın en belirgin göstergesidir.
KAYNAK; https://islamansiklopedisi.org.tr