Kamu kurumlarında ya da özelde, nerede çalışırsak çalışalım, işimizi en sağlam, en güzel ve kendi özel işimiz gibi yapmak sorumluluğunda ve mecburiyetinde olduğumuz gibi,
Çalıştığımız ÖZEL VEYA KAMU işyerinde mesai saatimizi verimli bir şekilde kullanmak ve tam doldurmak zorundayız.
Aldığımız ücreti helal etmek yanında, insani ve İslami sorumluluğumuz, daha geniş dairede vatan ve millet borcumuzdur.
Çalıştığımız kurum kamu kurumu yani devletin/milletin kurumu ise, bu hassasiyet daha da artmakta, sınırları aşmakta, mesuliyet dairesi daha da genişlemektedir.
Zira kamu kurumları ve kamu işi, adı üzerinde, halkın işidir, halka yapılan iş ve hizmettir. Kamu; herkes, halk demektir ve kamu çalışanı da bu herkesin, halkın içinde, halkın kendisidir. Yani, halk ya da halktan biri, halkın işini yapmaktadır.
Halka yapılan hizmet te, aynı zamanda kendine yani kamuda çalışanın kendisinedir.
Daha kısa ve öz bir ifade ile “KAMU KURUMLARINDA ÇALIŞANLAR, KENDİLERİNE ÇALIŞMAKTA, KENDİ HİZMETLERİNİ GÖRMEKTEDİRLER.”
Diğer bir yalın anlatımla,” KENDİ İŞİNDE VE KENDİNE ÇALIŞMAKTADIR.”
Örnek verelim:
Belediye de yapılan yol, döşenen kaldırım, atılan asfalt, dökülen beton, yapılan park, yeşillendirilen ve temizlenen her yeri, bu işi yapan personelde kullanacak, o hizmetten kendisi ve ailesi de yararlanacaktır.
Yine döşenen veya tamir edilen her içme suyu ve atık su borusu, döşeyen tarafından da kullanılacak, kendine ait bu ihtiyacı da karşılamış olacaktır.
Şoförlüğü yapılan her otobüs, tamir edilen her araba ve iş makinesi, yine o işte çalışanların hizmetini de görecek, kendine hizmetin aracı olacaklardır.
Toplanan çöplerde, toplayan personelin de çöpü vardır ve kendi çöpünü toplamakta, kendisinin yaptığı deponi alanını yine kendi kullanacak, kendi evinin çöpü de aynı alana taşınacaktır.
Sadece belediyelerde değil, tüm kamu kurumlarında durum aynıdır.
Karayollarında ya da köy Hizmetlerinde yapılan yol, köprü, tünel ve sanat yapılarını, millet/halk kullanacaktır, o halkın içinde o hizmetleri yapan çalışan da yer almaktadır.
DSİ’nin, İller Bankasının, Ziraat kurumlarının yaptığı işlerde herkese hizmet etmekte, buralarda çalışanlarında kullandığı hizmetleri görmektedir.
Yapılan okullar, bu okullarda çalışan muallim ve memurlarda, kendi çocuklarının hizmetini görmekte, kendi çocuğu olmasa bile, kendilerinin de yer aldığı ve alacağı geleceğin nesillerini eğitmektedirler.
Vergi kurumunda çalışanlar da, kendine ve ülkesine verilecek hizmetlerin parasını toplamakta, kendi maaşlarını alacakları bir verginin memurluğunu yapmaktadırlar.
Kısaca hangi kamu kurumunda her ne yapılıyorsa, o yapılanı yapanda, bu işte çalışan kamu görevlisi de kullanacak, kendilerine de da hizmet edecek, yani KENDİNE ÇALIŞMIŞ olacaktır.
KAMU KURUMLARINDA ÇALIŞMADA MESAİDE SINIR YOKTUR, OLMAMALIDIR
Evet. Baştan beri izah ettiğimiz gibi, Kamu kurumlarında kendimize çalıştığımız, kendi işimizi yaptığımız için, mesai de sınır olmaz, olmamalıdır.
Hele hele kaytarma, mesaiden çalma asla düşünülemez.
İnsan kendine çalışırken, kendi evinde, bahçesinde, dükkanında çalışırken mesaide sınır arar mı? Kaytarır, mesaiden çalar, MESAİ HIRSIZI olur mu?
Hatta fazla mesaisinin karşılığını bekler mi?
Fazla mesaisini alıyordur ve alacaktır. Ancak, kamuda çalışırken birinci hedefi MAAŞ VE FAZLA MESAİ PARASI ALMAK olmamalı, bunların peşine düşmemeli, az idi, noksan verilmişti gibi hesaplara girmemelidir.
Zira ve tekrar edelim ki, kendi işini yapmakta, kendi hizmetini görmektedir.
KAMUDA ÇALIŞMANIN BİR BAŞKA YÖNÜ VE SORUMLULUĞU İSE;
Kendi özel işinde eksiklik, noksanlık, mesaiden çalma, işini doğru yapmama sözkonusu olduğunda, zararı sadece kendine ve ailesinedir.
Kamu kurumunda bu eksiklik, noksanlık, işi sağlam yapmama, mesaiden çalma olduğunda, durum değişmekte, bu sefer “HEM KENDİNE HEM DE MİLLETE ZARAR VERMEKTE, DOLAYISIYLA VEBALİ BİR VEYA DÖRT KİŞİLİK AİLE KADAR DEĞİL, YÜZLER, BİNLER VE MİLYONLARA ULAŞMAKTADIR.”
Kendi özel işinde sorumluluk ve vebali BİR ise, kamu işinde bu YÜZE, BİNE, MİLYONA çıkmaktadır.
Birin hesabı mı ağır, binin, milyonun hesabı mı daha ağır olacağı, her akıl ve vicdan sahibi çalışan tarafından bilinmektedir.
KAMU ÇALIŞANI, HİZMETKARDIR
Evet. Kamu çalışanlarının bir başka özelliği de, en üstten en alta kadar halkın hizmetkarı olmalarıdır.
Maaşını halk vermekte, kamu çalışanına halk şunu demekte, demiş olmaktadır:
“Gel arkadaş, şu kurumda çalış, hem kendi hem de bizim hizmetlerimizi gör, hem kendine hem de bize hizmetkar ol, maaşını da bizden al.”
Halkın hizmetkarı ve emeğinin karşılığını halk verdiğine göre, halka hizmete amade olacak, kuruma hizmet talebi için gelen halkı ayakta karşılayacak, minnet duyacak, en sıcak şekilde ve memnuniyetle karşılayacak, hizmet talebi için gelen olmayınca üzülecek, boş oturmaktan rahatsız olacak, aldığı ücretin karşılığını vermek, hem kendine hem de halkına hizmet vermenin, aldığı ücreti helal etmenin çabası içinde olacaktır.
Durum bundan ibaret olup, her kamu çalışanı bu şuur ve idrakte olmalı, hizmetkar olduklarını bilmelidirler.
Tıpkı, ilk defa Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin, daha sonraları Osmanlı devlet başkanlarının da, “Mekke ve Medine’nin hizmetkarı” anlamında “hâdimü’l-Haremeyn” ünvanını kullandıkları gibi.
ZİRA KAMU GÖREVİ, MİLLETİNE, DEVLETİNE VE KENDİNE ÇALIŞMAKTIR.
MİLLET VE DEVLET DE BİZİM OLDUĞUNA GÖRE, KAMU ÇALIŞANLARI OLARAK BİZ, BİZE, KENDİMİZE ÇALIŞMAKTAYIZ.
Kamu personeli sendikaları da sadece üyesine ve sendikasına daha fazla para peşinde değil, kamu personelinin hizmette verimliliği, hizmetkarlığı ve çalışmasında fedakarlığı üzerinde de durmalı, parayı değil, HİZMETİ ÖNCELEMELİDİRLER.
Sen öylemi yaptın diye soranlara; çalıştığım tüm kurumlarda mesaide sınır tanımadığımın, günlük çalışma saatimin en az on iki saat olduğunun, idareci iken bile elimden kazma, kürek, mala, keser düşmediğinin hem idarecilik hem mühendislik hem de memurluk ve işçilik yaptığımın şahidi, çalıştığım ve çalıştırdığım yüzlerce kişidir.