Rabbimiz Asr suresinde bizleri şöyle uyarıyor ve uyandırıyor: ‘’ 1- ASR’a yemin ederim ki. 2- İnsan gerçekten ziyandadır. 3- Ancak iman edip salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler başkadır. ( Onlar hüsrandan kurtulmuşlardır.)’’ (Asr 103/1-3)

Asr Suresi birinci ayette ; Allah, zamana yemin ederek zamanın kıymetinin bilinmesini istemiştir. Zamanın kıymeti bilinmeli ve iyi işler yapılarak Allah’ın rızası kazanılmalıdır. 
Asr Suresi’nde insanın ebedi hüsrandan kurtulması için gereken bilgiler kısa ve öz biçimde öğretilmiştir. Yani dini ve ahlaki yükümlülükler ve  öğütler özetlenmiştir.  Hüsrandan kurtulabilmek  için “iman, sâlih amel, hakkı (“Hak” gerçek ve doğruyu) tavsiye etmek ve  sabrı tavsiye etmek öğütlenmiştir… 
Bu sebeplerle Ashâb-ı kirâmdan iki kişinin karşılaştıkları zaman, biri diğerine Asr sûresini okumadan ve ardından selâm vermeden ayrılmadıkları rivayet edilir. (Beyhak^, Şu‘abü’l-îmân, Nuruosmaniye Ktp., nr. 1125, III, vr. 174b).
Kur’an-ı Kerimin 103. Suresi olan ASR Suresi’nin  tüm ilimleri kapsadığını da rivayet edenler vardır. 
İmam Şafi (r.h.) şöyle buyurur:“Şâyet, bütün bir Kur’ân-ı Kerîm yerine sadece Asr sûresi indirilmiş olsaydı, bu bile insanlara yeterdi. Çünkü onda İslâm’ın bütün esaslarını bulmak müm¬kündür...”Bu sebepledir ki iyilikleri emretmek ve kötülükleri yasaklamak ümmete farz kılınarak ( Âl-i İmrân  3/104); bu farızâyı yerine getiren ümmete “en hayırlı ümmet” denmiştir. ( Âl-i İmrân  110)
Hani ashâb-ı kirâm ayrılalım derlerken,            
 Mutlaka sûre-i ve’l-Asr’ı okurmuş bu neden?
 Çünkü meknûn o büyük sûrede esrâr-ı felâh,  
Başta îmân-ı hakîkî geliyor sonra salâh
Sonra hak sonra sebât: İşte kuzum insanlık,  
Dördü birleşti mi yoktur sana hüsrân artık                 Mehmet Âkif Ersoy   (Safahât, İstanbul 1944, s. 419).

Allahü Teala şöyle buyurmuştur: “Sadece içinizden zulmedenlere dokunmakla kalmayacak olan fitneden sakının ve bilin ki Allah’ın cezası şiddetlidir.’’ (Enfâl 8/25)
Fahreddin er-Râzî (r.h.) der ki: “Buz satan birisi pazarda sağa sola koşturarak şöyle bağırıyordu:’’Sermayesi eriyen bu şahsa merhamet edin!...’’Cüneyd Bağdadi hazretleri bu sözü duyunca dehşete kapılır, düşüp bayılır.
Ömür, hızlı trene binmişçesine hızla geçerken çoğu zaman, biten günün farkına varmadan geçiriyoruz zamanı. Rabbimiz bizi zamana yemin ederek uyarsa da farkına bile varamadan ömrü harcıyoruz. Hem kendimiz zamanın hızla geçtiğinin farkında olsak, hem de evlatlarımıza anlatabilsek…
Evlatlarımıza önce kendi yaşantımızla örnek olabilsek ve Lokman Hekim gibi biz de yavrularımıza öğütlerde bulunabilsek…
Bilsek ve uygulasak da öğretebilsek zamanın kıymetini…
Doğum, ilk duraktan hızlı trene binmek, ölüm, ise son durakta trenden hızla inmektir. Ne zaman ineceğimizi bilmiyoruz fakat Rabbin huzuruna eninde sonunda çıkacağımızı biliyoruz. Madem ki ecel var, bu dünyaya ne için bu kadar zaman harcıyoruz?..
Huzuru ilahiye; eli boş gitmememiz için bir sadiseyi bile boşa geçirmememiz gerektiğinin farkına vararak, bizden sonra da sadaka-i cariyemizin devamını sağlamalıyız.  Dünyadaki geçici meşgalelerin beynimizi uyuşturarak tefekkür etmemize engel olmaması ve  vaktimizi oyunla oynaşla boş geçirmememiz gerektiğini daima hatırlamalıyız. Evlatlarımıza da dolu bir yaşam ile örnek olmalıyız.  Zamanın bir buzun sıcakta eriyip gitmesi gibi hızla yok olduğunu düşünerek hiçbir ahiret hazırlığını ertelememeliyiz… 
 Verilen zamanın hesabını kolayca verebileceğinize inanıyorsanız, evlatlarınıza zamanın kıymetini öğretmeyin!