Başlık ve yazı; Anadolumuz da bir gazete de köşe yazarlığı yapan Gökhan Dihkan kardeşimize ait. Elbette bütün ''zengin/dindar Müslümanlar'' bu yazıdaki muhtevaya girmez. İslam'ın gereklerini her zaman ve hakkıyla yerine getiren, tamamen mütevazi yaşayan, kazancını hizmet ve yardıma vakfeden çok azda olsa zengin Müslümanlar her zaman olmuştur, olacaktır!!Ama, tüm varlıklı Müslümanların, esasta hepimizin ders alması, silkinip, titreyip kendimize gelmemiz, öz eleştiri ve muhasebe yapmamız, '' ben bunun neresindeyim'' sorusunu kendimize sormamız gereken bir yazı. Düne göre durumu daha iyi olan, her kademe de biraz olsun daha fazla maddiyat ve makama sahip olan herkesin okuyup düşünmesi, düne göre daha iyiye mi, kötüye mi gittiğini belirlemesi,yerini tayin etmesi gereken bir yazı. Hiç bir şey ilave etmeden iktibas ediyor, takdiri okuyucuya bırakıyorum.
''Türkiye'de kendini dindar olarak tanımlayan kesimler, para ve iktidarın gücünün tadını aldıktan sonra tamamen değişti. Bunu ülkemizde özellikle son yıllarda çok daha rahat gözlemleyebiliyoruz. Bu tırnak içindeki “zengin/dindar Müslümanlar” İslam’ı hakkıyla temsil eden Müslüman tipini ortaya koymak yerine paranın getirdiği pahalı oyuncaklar olan lüks otomobiller, yatlar, villalarla oyalanmaya başladı. Lüks, ihtişam ve iktidara çabuk alıştılar. Ebedi hayata yönelik beklentileri sanki azaldı, dünyevileşme yönleri ağır bastı. İNANCIMIZDA OLMADIĞI HALDE BÜYÜK BİR ŞATAFATA ALIŞTILAR.
Günümüz Müslümanının hayat felsefesinin, para ve iktidar gücüyle tamamen olumsuz yönde değiştiği ortada. Örneğin tırnak içindeki “zengin dindar Müslüman” fakir bir aileyi 1 yıl yaşatabilecek para ile 1 hafta 5 yıldızlı otelde tatil yapabilir hale gelebiliyor. Ve hepsinden önemlisi bunu kendisine hak olarak görüp meşrulaştırabiliyor. Ya da ülkede bakan olarak görev yaptığı dönemde kendi aile şirketinin değerinde milyonlarca liralık artışın olmasını o siyasetçi problem olarak görmeyebiliyor. Bütün bunlar aslında İslami ahlak çerçevesinin dışına çıkılmasıyla ilgili.. Artık bu hayat felsefesinde herkes kendi kazandığını yiyor, yardımlaşmıyor. Güçlü olan güçsüzü eziyor. Her kaptan kendi gemisini kurtarmaya çalışıyor. Lüks, ihtişam ve gösterişin ruhuna işlediği bu dindar tipinin CEBİNİN DOLMASIYLA YÜREĞİNİN BOŞALDIĞI açık ve net bir şekilde gözüküyor. Yazık ki GERÇEK DİNİ DUYARLILIKLAR KAYBOLDU. Her şeyi belirleyen öncelikli değerin para olması yozlaşmayı beraberinde getirdi.
Günümüzde Filistin’de çocuklar bombalanıyor, Somalili Müslümanlar açlıktan ölüyor, doğal afetlerin etkilediği insanlar yokluk içinde ölüp gidiyor. Nüfusumuzun önemli bir bölümü ise açlık sınırının altında yaşıyor. Bütün bunları izleyen zengin dindarlar ise ‘NAMAZIMI KILIYOR, ORUCUMU TUTUYORUM’ DİYEREK KENDİ VİCDANINI RAHATLATIYOR. Ondan sonra da Ahiret’te cennette zevk ve sefa içerisinde olmanın hesaplarını yapıyor. Anlaşılan o ki çağın DİNDAR/ ZENGİN MÜSLÜMANININ DA VİCDANI KARARDI…
‘İdeal bir Müslüman nasıl olmalı?’ sorusuna cevap bulma noktasında “Osmanlı Mahallesi”ne ufak bir bakış atmakta fayda var. Osmanlı’nın Osmanlı olduğu dönemde herhangi bir vilayette birinin mahallede aç ve açıkta kalması demek o mahallede yaşayan tüm zenginlerin ayıplanması hatta hor görülmesi demekti. Ülkemize baktığınızda bu kritere göre hangi seviyede olduğumuz daha iyi anlaşılabilir. Parayı helal yolla elde etmiş çağın zengin/dindarlarının duyarlılık seviyesinin bu olması gerekir. Ne var ki hayatımızı şimdi siyasal, sosyal, ekonomik kar amaçlı kaygılar biçimlendiriyor. ARTIK HAYAT TARZIMIZ İNANÇLARIMIZLA ÖRTÜŞMÜYOR.
Türkiye’deki zengin/dindar MÜSLÜMANLAR SANKİ ESAS MESELEYİ ISKALAMAYA BAŞLADI. Oysa Allah Müslümanların dünyada ne kadar para ve güç sahibi olduğuna değil, çalışıp para kazanırken helalı haramı gözetip gözetmediğine, çevresindeki insanlara ne oranda yardım edip etmediğine bakacak. Ama herkesin bildiği bu gerçek yaşanılan hayatta gözden kaçırılıyor ya da görmezden geliniyor.
Görüldüğü üzere KENDİSİNİ NAMAZ, ORUÇ GİBİ İBADETLERLE SINIRLAYIP, VİCDANINI RAHATLADAN GÜNÜMÜZ DİNDARI, İSLAM'IN ÖNGÖRDÜĞÜ HAYAT TARZINDAN GİTTİKÇE UZAKLAŞIYOR. Artık bu özelliklere sahip Müslümanların bir çoğu para kazanmaya çalışırken kendisine “Bu iş helal mi?” diye sormak yerine, “Bu işten ne kadar kazanırım?” sorusunu soruyor. Oysa MÜSLÜMAN, ÇAĞIN KAPİTALİST GÖZÜYLE İSLAM'A BAKMAZ, BAKAMAZ, BAKMAMALI; İSLAM'IN GÖZÜYLE ÇAĞA BAKMALI, ONA GÖRE KENDİSİNİ KONUMLANDIRMALIDIR. Ama bunu bir türlü yapamıyoruz, belki de yapmak işimize gelmiyor. Artık sistemin çarkları içinde yerini almış, diğer insanların hakkını çiğneyen, onların üzerine basarak pastadan pay kapma yarışına girmiş bir zengin/dindar Müslüman tipiyle karşı karşıyayız.
Özetle diyeceğimiz o ki; ZENGİN/DİNDAR MÜSLÜMANLAR, zengin/dindar OLMAYAN İNSANLAR GİBİ, KENDİLERİNİ DÜNYA ÖTESİNE GEÇMEYECEK ŞEYLERLE TÜKETİYOR. Madem öyle İKİSİ ARASINDAKİ FARK NEREDE KALDI?''