Sevgili okurlar,
Yazılarımızı pazar günü okuyanlardan bir kere özür dilerim. Zira onları alıştırdık ve bu pazar da yazımızı bir türlü Sakarya’ya aktarma imkanı bulamadık!?
Eğitimci, gazeteci birinin neden bu duruma düştüğü elbette sorgulanır?
Sorgulayanlar, yerden göğe kadar haklıdırlar. Zira yazar, okuruna hesap vermek zorundadır!
Brüksel’den, bir saatlik mesafede olan ve hemşerilerimizin yoğun olarak yaşadığı Beringen kentine gittim. Ziyaretimizin neden bir taziyede bulunmak! Yani erken gider, erken döneriz hesabı ile işimizi öteledik!.
Bu öteleme ile sevgili merhum babam Hakkı Cinal’ın öğütlerinden birisi kulağımı küpedir ya hatırladım:
‘Bugünün işini yarına bırakma’ diye sıkça tembihlerdi!.
Evet, bugünün çocukları anne ve babalarına ne kadar kulak veriyor dersiniz?
Şu telefon ve müzik kulaklarından vakitleri mi kalıyor!.
Neyse, yola koyulduk! Hesapta olmayan bir trafik yoğunluğu!. Bir saatlik yolu, öyle hızla geçmek mümkün değil. Gardımız düştü, yüzümüz asıldı!
Brüksel’de 15 Aralık 2014 pazartesi günü ulusal grev var. Hükümet kurmalardan sabıkası olan Belçika’da yeni kurulan sağcı hükümete karşı üç sendika birleşti ve grev kararı aldı..
Belçika’da öyle grev kırmanızın imkanı yok!
Hükümet tehditlerine de papuç bırakmaz işçiler! İşçilerin gücüne, memurlar, örgütlü, sendikalı polisler, itfaiyeciler, herkes destek veriyor..
Bu grevin dışında, bir tek Mavi sendika üyeleri yok. Yani hükümetteki Liberalleri destekleyen bu sendikada alınan kemer sıkma politikalarından rahatsızdır ama, bu grevde geleneksel olarak yer almamayı tercih etmişlerdir..
Anlayacağınız, Belçika’da bir koalisyon hükümeti işbaşındadır. Hep ülke koalisyonlarla yönetilir. Bundan kimse şikayet etmez ve tek başına da bir iktidar talebi asla olmaz.. Zira milli iradeye burada da saygı sonsuzdur! Belçika’nın Kraliyet (Monarşi) yapısı içinde gelişmiş bir demokrasi kültürü vardır. Ayrıca siyasi partilerin birbirini kontrol etmesi de bu şekilde sağlanır.
Uzatmayalım, Belçika pazartesi greve gidiyor. Grev nedeni ile cumartesi, pazar ve pazartesi tatil demektir!.. İşte bu fırsatı değerlendiren ailelerin bir bölümü sahillere, bir bölümü de karlı yüksek dağlara doğru yola çıkmış..
Yani şu küçük ülke Belçika’da, ne yana gitsen, hapistesin!
Bir ara ‘Türk’ kafam atıyor. Şu yan şeritten(Güvenlik) gideyim diyorum. Vallahi bir örnek yok!
yola ip gibi dizildik!
Ne şikayet eden, ne korna çalan, ne yandan, ortadan fırlayanlar var!
Aman kardeşim, gazeteci örnek olmalı. Yerini koru, ağırda olsa, trafik kurallarına uy diyorum kendi kendime!
Trafik cezası burada ağır mı ağır?
Öyle yapıyorum!
Burada,saat 15.00,Türkiye’de saat 16.00, gazetelerin baskıya verilme ve hazırlık dönemi ve baskı aşaması.. Belli ki gecikeceğiz!. Kızıma cebimden çıkardığım telefonu uzatıyorum. Şuradan ‘YeniSakarya’yı bul ve çevir diyorum.
Karşımızda YeniSakaryasekreteryası!.
Durumu izah ediyorum.
Yazım gecikecek, gerekli tedbiri alınız. İnşallah yarın size yazıyı geçerim’ diyorum..
Yazı işlerinden genç bir bayan, beni anlayışla karşılıyor. Hoş ve güzel sözler işitiyorum. Böyle meslektaşlarımız da var, sağ olsunlar!
Gerçekten, bugünün işini yarına bırakmamak lazım!
Dünyanın binbir hali var!
Anlayacağınız, pazar günü sizlerle birlikte olamamamızın nedeni bu!
Belçika’da birileri greve, birileri tatile gidiyor, yollar tıka basa dolu!
Anlayışınız için teşekkürler!
* * *
Sevgili okurlar,
Şöyle Yeni Sakarya Gazetesi’ni karıştırıyorum.(www.yenisakarya.com) İlginç haberler var. Ama şu ‘ Ekspres Tren’ meselesi daha çok ilgimi çekiyor.
Daha önce de bu konuda yazılar yazdım.
Sıkı durun şimdi, tren istasyonunun, yani, garın ‘Mithatpaşa’ya çekilmesi öneriliyor.
Gülmemek elde değil?
Bir kentin treni, tren garı şehir merkezinden atılır mı?
Bakınız, o koca Avrupa başkenti Brüksel’i tren yolu ikiye değil, dörde bölüyor.
Frankfurt’tan kalkan tren, kentin Güney Tren İstasyonu’na gelir. Oradan isteyen, hızlı tren ile Paris’e Londra’ya geçer.
Yine Brugge, Gent üzerinden gelen tren ise Merkez Tren İstasyonu’ndan geçip, Namur ve oradan Lüksemburg’a, oradan da Almanya ve ver elini İsviçre!..
Bu tren yolları tarih ile özdeş!
Biz Cumhuriyet’in en büyük kazanımlarından biri olan eserlerimiz tek, tek kaybetme yarışı içindeyiz!..
Efendim, tren istasyonu Mithatpaşa’ya, olmazsa,Arifiye’yekalksınmış!?
Neden, ne diye?
Mevcut tren istasyonunun suyumu çıktı?
Böyle belediyecilik, böyle anlayış mı olur?
Kardeşim, bu tren güzergahı,paşa, paşa çalıştırılmalı!.
Tren Adapazarı merkezden kalkmalı ve Haydarpaşa’ya,hatta Eskişehir’e gitmeli.. Hem de ‘Cuf,cuf’ seslerini ve düdüğünü de sıkça duymalıyız!.Bu bir medeniyettir,bir kültürdür,bir yaşam biçimidir..
Siz kentin garlarını,tren istasyonlarını kentten kopardınız mı, bir kentin yapı taşlarından,olmazsa olmazlarını silmiş olursunuz!?
Efendim, tren istasyonu yerin altına insinmiş, üstüne alınsınmış!..
Bizler bu yöneticileri neden seçiyoruz?
Bizlere, yöreye, kente, mahalleye hizmet için değil mi?
O halde, hizmet beklemek hakkımızdır!
En basitinden, hemzemin geçişlerde ışıklı bariyerler yetmiyorsa, o zaman bu alanlara otomobiller için üst geçit yapılır. Hazır demir viyadükler konur. Olmuyorsa, yerin altına değil, ray güzergahının yükseltilmesi, bir deprem kenti olarak daha uygundur.
Bu Belçika’nın Brüksel, Anvers ve diğer kentlerinde bu şekilde çözümlenmiş..
Almanya ve diğer ülkelerde de benzer uygulamalar var..
Adapazarı’nın trenden mahrum bırakılması, tarihi bir hata olur!
Bugün bu hataya düşülmemesi gerekir.
Adapazarı’da, Serdivan’da, Erenler’de, tüm Sakaryalı da trenine, istasyonuna, kentin olmazsa olmazlarına sahip çıkmalıdır..
Bir kentin tren istasyonu, yani garı olmazsa olmazlardandır. Ben Mithatpaşa Mahallesi’nde bu tren sesini, hergün zevkle bekleyenlerdendim!..
Lütfen bu kentin, değerlerine sahip çıkalım!
Bu yapılan Adapazarı’na değil, Sakarya’ya büyük ayıp ve kayıp olur!