Allahü Teala buyururyor : “Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin. Kendiniz için her ne iyilik işlemiş olursanız, Allah katında onu bulursunuz. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızı görür.” (Bakara Sûresi 110)
Peygamber Efendimiz şöyle buyurur:’’ Bizimle onlar arasındaki ayırıcı temel unsur namazdır. Namazı terk eden kimse küfre düşer.’’
Sema yıllarca çocuk hasreti ile yanmış, Rabbine dualar etmişti çocuk sahibi olmak için. Dokuz yıl sonra düşlediği evlada kavuşmuştu. Evladına çok düşkün bir anneydi. Evladı yemek yemediğinde kendini suçlu görüyor ve yemek yiyemiyordu. Evladının peşinde tabak ile yemeği gezdirip duruyordu.
_ Ah be yavrum, ne var sanki birazcık daha yesen!..
Büyüme çağında oğlu, isteklerini yaptırabilmek için zaman zaman yemek yemeden yatarım tehdidini kullandığı oldu.
Çok sevdiği, aç kalmasından ölesiye korktuğu yavrusu büyümüş, evlenecek yaşa gelmişti. Sema hanım evladının namazını kılmasını istiyordu. Zaman zaman bu konuda tartışıyorlardı.
_Ya Rabbim, ne olurdu namazını kılıverseydi?..
Bir arkadaşının kızına hayrandı. Kız Rabbinden gelen tüm emirleri sevgiyle yerine getiriyordu. Kız sokaktan geçerken arkasından kaybolana kadar bakardı. Gelini olmasını çok istiyordu. Kıza haber göndermişlerdi fakat kız, beş vakit Rabbinin huzuruna çıkmayan birini istemediğini bildirmişti. Bir süre sonra hayran olduğu kız Sema’nın eşi tarafından akraba olan Ahmet ile evlendi. Sema neden kendi evladının değil de Ahmet’in kabul edildiğini ve Ahmet’in nasıl yetiştirildiğini düşündü.
Ahmet’in annesi Ahmet’in doğumundan itibaren namazın olmazsa olmaz olduğunu görerek büyümesini sağlamıştı. Ahmet yemek yemediğinde değil, Allah’ın huzuruna çıkmadığında ölecekmiş gibi endişeleniyordu. Namazını oğlunun yanında kılar ve namazdan aldığı hazzı oğluna hissettirirdi. Ahmet yeni oturmaya başladığında onun da seccadesi annesinin yanına serilir ve Ahmet o seccadenin üzerine oturtulurdu. Ezan okunduğunda çok sevdiği biriyle buluşacak olmasından dolayı heyecanlanarak seccadeleri yayan annenin yanında o da heyecanı öğrendi. 10 yaşlarındayken sabah namazına nazlanan oğluna annesi ‘’ruhunu doyurmayanın karnını doyuracak değilim kalkmıyorsan okula aç gidersin’’ dedi ve o gün kahvaltı hazırlamadı. Fazla para da vermedi. Öğlene kadar aç durmak zorunda kalınca bir daha asla namaza kalkmaya nazlanmadı. Ahmet de namazın hayatta en önemli şey olduğunu hissederek büyüdü. Hiçbir zaman kılmasam mı diye bir düşünceye sahip olmadı. Çünkü yemek yemeden uzun süre durulabilirdi fakat yaratıcının huzuruna çıkmadan ruhunun aç kalacağını bilerek büyümüştü.
Sema yaptığı hatayı fark edince çok üzüldü . Yıllar önce elindeki hamura istediği şekli vermesi Allah’ın izni ile zor değildi. Artık çok geç kalmıştı. Artık evladı için dua etmekten başkası ne yazık ki elinden gelmiyordu.
Çocuğunuzun, NAMAZ kılmayı önemsemesini istemiyorsanız, yemek yemesini önemsediğiniz kadar namaz kılmasını önemsemeyin.