Rum Enosis katil sürülerinin Müslüman Kıbrıs Türk halkına karşı başlattığı katliamlar üzerine, yarın sene-i devriyesine ulaşacağımız 20 Temmuz 1974 yılında TSK, “Barış Harekatı” düzenleyerek, Rum paryalarına gereken cevabı vermiş ve Kıbrıs’ın üçte biri civarında bir bölgeyi temizleyerek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilan etmiştir.
Bundan tam 43 yıl önce, bugüne göre çok daha kıt imkanlara ve savunma gücümüze, ABD’nin de 6.filo ile bizi tehdit etmesine rağmen, o zamanki hükümetin kararlı ve milli tutumuyla harekat gerçekleşmiş ve Osmanlı Devletinin yıkılışından sonra, Cumhuriyet döneminde ilk ve tek zaferimiz olarak tarihe geçmiştir.
Yunanistan’ın Ege’de ki, Anadolu’nun kıyılarına dayanmış adalara, 1.Dünya savaşından sonra muammalı bir şekilde elimizden aldıkları 12 ada ve şimdi de sıkça konuşulan ve resmiyeti henüz bilinmeyen 18 küçük adaya hukuksuz bir şekilde el koyması ile Anadolu yarımadasının batı ve güneybatısını tamamen kuşatmış, Kıbrıs ile de güneyimizi çevreleyerek, bir Yunan ablukasına maruz bırakmıştır.
Bu tehlikeli abluka içinde, batı ve güneyimizden çevrilmiş kuşatma altında, tek sığınağımız ve tek limanımız Kıbrıs kalmıştır.
Kıbrıs bizim “Tabii/ doğal ve sabit uçak gemimiz,” Akdeniz de tek kalemizdir.
Kıbrıs, 7.yy’da Emevilerden kalma Hz. Ömer Tekkesi, tarihi Girne kapısı, Selimiye, Haydarpaşa, Turunçlu, İplik pazarı, Sarayönü, Lala Mustafa paşa, Sinan paşa ve Yeni camileriyle, Hz. Osman döneminden kalma “Hala Sultan Türbe ve Camisi,” Mevlevi Tekkesi, Sultan Mahmut Kütüphanesi, Canbulat Türbesi, Kertikli Hamamı, Büyük Han, Derviş Paşa konağı ve benzeri tarihi ve tabii varlıklarıyla kadim bir Müslüman Türk adasıdır.
Yonan ve daha da mühimi Batı destekli Rum paryaları, 1974’den beri boş durmamış, her pilatform da gündem ederek ve esasında bir “Hıristiyan kulübü” olan AB’ni de kışkırtarak ve kullanarak, şehit kanlarıyla sulanmış Türk bölgesini tekrar ilhak etmek için her yolu denemiş, AB müzakerelerinde en mühim şantaj malzemesi olarak hep önümüze koymuştur.
Bir siyasimizin önemle üzerinde durduğu ve dediği, son derece dikkat çekici ve uyanmamıza vesile olacak şekilde ifade ettiği gibi, “ABD ve AB, MÜSLÜMAN COĞRAFYANIN NEREDEYSE TAMAMINDA MEVCUT DEVLETLERİ PARÇALARKEN, KAVİM, KABİLE, AŞİRET, MEZHEP VE MEŞREP DEVLETCİKLERİNE AYIRIRKEN, KIBRIS’I BİRLEŞTİRMEYE ÇALIŞMAKTADIR.” Yani, adanın tamamını Rumlara teslim etmek için olağanüstü çaba sarfetmekte, Türkiye’yi AB üyeliği dahil, her konuda tehdit etmekte, şantaj yapmaktadır.
Hiç şüphe etmeden bu şantajlara asla boyun eğilmemeli, KKTC’Nİ GERİYE GÖTÜRECEK EN UFAK BİR ADIMA MÜSAADE EDİLMEMELİ, sosyal basın da bir kardeşimizin dediği gibi, nihai hedef KKTC’nin ilk “K”sını da kaldırarak, “KTC” ( KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ) hedef alınmalıdır.
Rum paryaları, Yonanistan, AB ve ABD’nin hedefi açıkça bellidir. Kıbrıs’ı bir bütün olarak “Rum ve Hıristiyan” adası yapmak, Türkiye’yi güneyden de tamamen kuşatmak, çıkış kapısı bırakmamak da, Kıbrıs Türk halkına ve Türkiye’ye yarayacak, güvenliğine katkı koyacak hiçbir karara yanaşmamaktadırlar.
Onlara verilecek en küçük bir taviz, yine aynı siyasimizin dediği gibi; “ Yarın Kıbrıs’a vize ile gitmemize neden olabilecek,” adım adım elimizden çıkmasına ve bir daha askeri müdahale yapmamıza imkan bırakmayacaktır.
Bunca iyi niyet gösterimize ve tavizimize rağmen, hala uzlaşmamakta, masayı, haklıymış gibi terk etmektedirler. İyi ki de anlaşmıyor ve masayı terk ediyorlar. Bize, yeniden düşünme ve hatadan geri dönme imkanını, dolaylı olarak sağlamış oluyorlar.
Başta oradaki askeri varlığımızı azaltmak olmak üzere, bugünkü haklarımızdan bizi geriye götürecek veya en ufak bir risk taşıyacak karara imza atılmamalı, AB için verilecek her taviz, başka bir taviz isteğine kapı aralayacak, 60 yıldır kapılarında beklettikleri “Hıristiyan kulübüne” almayacakları gibi ( iyi ki almıyorlar, almamalılar ve alsalar bile asla girmemeliyiz. Bizim o kulüp de olmamız , eşyanın tabiatına aykırı. Tarihi, sosyal, kültürel, siyasi, iktisadi, coğrafi, hukuki ve her alanda ait olmadığımız bir kulüpdür), kapı da bekleterek, soyup soğana çevirecek, kimliğimizi kırmak, bizi değiştirip kendilerine benzeterek köleleştirmek isteyeceklerdir.60 Yıldır da bunu büyük ölçüde başarmışlardır.
Anadolu’ya 65 km civarında ve Anadolu’ dan kopmuş bir parça olarak Kıbrıs, Yonanistana belki bunun yirmi katı mesafede olup, yapmak istedikleri; tıpkı ABD’nin binlerce km uzaktan gelip Afganistan, Irak, Suriye, Libya ve benzeri coğrafyalarımızda eşkiyalık ile gasp yapması gibi, Ege ve Akdenizi bir Yonan gölü haline getirmek istemesinden başka bir şey değildir.
Yavru vatan Kıbrıs, kadim bir Türk ve Müslüman yurdudur. Öyle kalmalıdır ve kalacaktır. Bu yazıya sığdıramayacağımız kadar, bizim için sayısız sıtıratejik önemi vardır.
MÜSLÜMAN COĞRAFYA İLE ÇEVRİLİ DOĞU AKDENİZ DE, İSLAM ALEMİNİN KALBİNE SAPLANMIŞ ZEHİRLİ BİR HANÇER, HABİS BİR KANSER URU İZRAİL’DEN SONRA, İKİNCİ BİR RUM TÜMÖRÜNE, KIBRIS TA BİR ENOSİS’E ASLA VE KATA TAHAMMÜLÜMÜZ YOKTUR!