Hiçbir gerekçe; terörü, insan öldürmeyi, can almayı meşru kılmaz, kılamaz.
Adam öldürme ve can alma, sadece nefsi müdafaa da meşrudur.
Nefsi müdafaa da; şahsi tecavüzler de ve vatan müdafaasında yürürlüğe girer.
Bunların dışında hiçbir gerekçe can almayı helal kılmaz, kılamaz.
Hiçbir devlet de teröre müsaade etmez, etmemeli, edemez.
Devlet terörizme ve teröriste karşı ÇELİK BALYOZDUR, öyle olmalıdır.
Aynı devlet, haklıya, güçsüze, masuma ve mazluma karşı da PAMUKTUR, hatta daha yumuşaktır, öyle olmalıdır.
Bütün cinayetlerde ve terörde de “SUÇUN ŞAHSİLİĞİ” pırensibi geçerlidir.
Teröristin suçu, kendini ve bağlı olduğu cinayet şebekesini bağlar. Bunun dışında hiçbir gerçek veya tüzel kişiliği bağlamaz, bağlamamalıdır.
Teröristin birinci derece yakınlarını bile bağlamaz. Cinayet şebekesinde yer almadıkça ve azmettirici olmadıkça AİLESİNE, ANNE, BABA, KARDEŞ VEYA DİĞER YAKINLARINA RÜCU ETTİRİLEMEZ.
Teröristlerin suçundan, ailesi, anne, baba ya da kardeşleri sorumlu tutulamaz.
Tam aksine onlar da, tıpkı terörden mağdur olanlar gibi, TERÖR MAĞDURUDURLAR.
Onlara da TERÖR MAĞDURU SITATÜSÜ VERİLMELİ, terör mağdurlarına ne yapılıyorsa, onlara da aynısı uygulanmalı, devlet tarafından desteklenmeli, yaraları sarılmalı, acıları, mağduriyetleri ve sıkıntıları paylaşılmalıdır.
Devlet teröristin cenazesine katılır, hesabı görülmüş olan suçlunun defin işlemini yapar, mezara koyduktan sonraki hesabını Yaradan’a bırakır, ailesine taziye sunar, acısı paylaşılır, teskin edilir, devletin teröristin yanında değil, ama ailesinin yanında olduğu fiili olarak, maddi ve manevi gösterilir.
Devlet de; o cenazenin olduğu İlin valisi, kaymakamı, belediye başkanı, millet vekilleridir.
Bu görevi onlar ifa eder, yerine getirir.
Tüm siyasi partiler de, o İl de veya İlçe de ki temsilcileri ile, birlikte veya ayrı ayrı cenazeye katılmalı, ailesinin yanında yer almalı, bizatihi kendi evlatları tarafından uğradıkları mağduriyet, terör mağduriyeti nedeniyle gerekli destek verilmelidir.
Evladı yüzünden mağdur olan aile, DEVLET BABA tarafından yalnız bırakılmaz, babalığını yapar ve her yönden aileyi rehabilite eder, etmelidir. AİLEYİ DIŞLAMAZ, BİLAKİS KUCAKLAR VE SAHİPLENİR.
Aksi takdirde, aile teröristlerin ve onların şebekesine teslim edilmiş, onların kucağına itilmiş olur ki, tam da terörist şebekeler bunu istemekte, bunu beklemektedir.
Terör şebekeleri, her terörist ölümünden memnun kalır. Zira, evlatları ölen aileyi tümüyle yanlarına alır, almak ister. Ta ki, devlet sahip çıkmaz, ilgilenmezse.
Ayrıca, terörizmin ve teröristlerin suçlusu, sadece kendileri ve ait oldukları cani şebekelerine ait değildir.
Eğitimden tutun da, hukuka, sosyal ve içtimai hayata kadar tüm şartların ve bu menfi şartları oluşturan SİSTEMİN de fevkalade mühim suçu vardır. Belki de sistem birincil suçludur ki, o insanları terörün kucağına bırakacak ihmalleri yapmış, bataklık oluşturmuş, bataklıkta sineklerin üremesine sebep olmuş, zemin hazırlamıştır.
Ayrıca, Hiçbir kimseye, gerçek veya tüzel kişiliğe, terör suçu işlemedikçe, terörden yargılanıp cezası kesilmedikçe terörist denilemez. Denilirse hukuk dışıdır, iftiradır, yaftadır.
Yargılama olmadıkça ve yargılama tamamlanıp kesinleşmedikçe, hiç kimseye suçlu muamelesi yapılamaz, terörist denemez.
Terör suçu işlemedikçe de, herhangi bir teröristin cenazesine katılana da terörist denemez, denmemelidir. Bir gerçek veya tüzel kişi terörist ise, zaten tutukludur, cenazeye katılamayacaktır. Hem hür olacaksın, yani suçlu görülüp herhangi bir tutuklama ve yargılamaya tabi tutulmayacaksın, hem de cenazeye katıldın diye terörist olacaksın. Bu durum en ilkel hukukta bile mümkün değildir.
Baştan beri anlattığımız hususlar, sadece terör suçu işleyenler için değil, tüm suçlular için geçerlidir.
Adi cinayet işleyenler, yer altı dünyası suçluları, katiller, taciz ve tecavüzcüler, kaçakçılar, uyuşturucu tacirleri ve suçluları, hırsızlar, kamu-MİLLET MALINI ÇALANLAR, ihalelerde yolsuzluk yapanlar, rüşvet alanlar gibi akla gelen tüm suçlular için bu tespit geçerlidir.
Hiç birisinin suçu ailesine, yakınlarına rücu ettirilemez, hiç birine suçlu muamelesi yapılamaz, yaftalanamaz, cenazeye katıldı diye, ona da hırsız, kaçakçı, rüşvetçi v.s denemez.
Terör suçlularının cenazelerine katılanlara terörist denemeyeceği gibi, bunlara katılanlara da, O CENAZENİN SUÇU RÜCU ETTİRİLEMEZ, ONUN SUÇ İSMİYLE İSİMLENDİRİLEMEZ, o sıfatla sıfatlandırılamaz.
Kısaca, suçu tespit edilip, yargılanıp, karara bağlanmadıkça, hiç kimseyer suçlu muamelesi yapılamaz, suçlu sıfatlarıyla, yaftalarıyla anılamaz.
Tekrar edelim ki; “HUKUKTA SUÇUN ŞAHSİLİĞİ PIRENSİBİ “ ESASTIR.
Ayrıca devlet, terör cephesini genişletecek iş, eylem ve sözlerden kaçınır, kaçınmalıdır. Tam aksine, terör cephesi olabildiğince daraltılır, yalnızlaştırılır, marjinalleştirilir.
Bir devlet, hükümet, parti, dernek, oda, vakıf, gazete, tv, yazar, cemiyet, cemaat, şahıs veya herhangi bir gerçek veya tüzel kişilik, kendileri dışındakileri terörist, hırsız, yolsuz, sahtekar, cani, katil, mafya, ahlaksız, bölücü, ötekileştirici gibi herhangi bir kötü sıfat ile sıfatlandırıyorsa, topluma en büyük dinamiti atıyor, terörizme dolaylı hizmet ediyor, terör ya da diğer suçluların cephesini genişletiyor, güçlendiriyor, manen ve moralmen takviye ediyor demektir.
Herkes ne konuştuğuna, konuştuğunun nereye hizmet ettiğine dikkat etsin!