Koronavirüslü günlerin değişmez klasiği haline geldi hafta sonlarını evlerimizde geçirmek…
İnternette dolaşmaya koyulurum günün ilk bölümünde…
Dünyada neler olup bittiğini, ülkemizin kaybedilmiş ya da gasp edilmiş haklarını arayışa çıkan, bu yönüyle dünyanın gündemine oturan bir ülke haline gelmenin mutluluğunu yaşarım dolaşırken sanal alemde, doya doya…
Özellikle savunma sanayiinde bizzat gidip yerinde görüp göğsümü kabartan gelişmelere yönelik videoları izlemeye ve tartışmalara ayırırım zamanımın büyük bölümünü…
Yine öyle bir hafta sonu yaşadım…
Bu ülkenin değerini bilemediği 54. Hükümet’in ve Kıbrıs Barış Harekatı’nın tartışmasız lideri, merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan ile ilgili gelişmelere yönelik, kısa fakat anlamlı mesajlar içeren konuşmalar dikkatimi çeker oldu…
Hele de 1991 seçimleri öncesi Süleyman Demirel, Erdal İnönü, Bülent Ecevit ve Mesut Yılmaz gibi hepsi vefat eden liderlerin katıldığı -ki merhum Ecevit’in dışında- ciddiyetten yoksun, alaycı ve aşağılayıcı bir tavrın sergilendiği bir açık oturumda, herkese ders niteliği taşıyan Türkiye’nin ve dünyanın gerçeklerini içeren konuşmasıyla Prof. Dr. Erbakan’ın dile getirdiği konular vardı, günümüzde başta Ayasofya olmak üzere, talebesi Recep Tayyip Erdoğan tarafından bir bir hayata geçirilen…
Bunlardan günümüz gençleri haberdar değildir, çoğunlukla…
O nedenle bilinmez Türkiye’nin nasıl bir ipotek altından kurtulduğu gerçeği…
Bu videoyu izleyip Türkiye’nin nereden nerelere geldiğini bilsin isterim, bugünün gençliği…
28 Şubat’ı anlayabilmek için de müthiş bir belge niteliğinde olan tartışmada merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın o gün için hayal olan ama yakında gerçekleşeceğinin altını çizdiği her konu, onun yolundan yürüyen ve yanında yetiştirdiği Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından gerçekleştirilmiş bulunuyor…
Bu müthiş çıkışı ülke adına savunulacak ve iftihar edilecek bir durum olarak değerlendirmek yerine rahatsızlık duyanların var olduğu bir ülke haline gelmek, bu necip milletin en büyük talihsizliği olsa gerek…
Muhalif anlayışı benimseyenler ve bu doğrultuda verilen mücadeleyi, dün “hayal” denilen olayları önündeki engelleri birer birer aşıp adeta destansı bir şekilde ve de toprağa düşme pahasına gerçekleştiren kahraman ordumuza bile dil uzatabiliyorlar, ne yazık ki…
-Kıbrıs’ta asla açılamaz denilen Maraş bölgesinin açılması,
-Ayasofya’nın hayal dahi edilemezken cami olarak hizmete girmesi,
-Mazlum Suriye halkının gözyaşlarının dindirilmesine yönelik yapılan operasyonlar,
-30 yıllık Ermeni işgaline son verilen Karabağ destanının yazılmasına verilen destek,
-Akdeniz’de, Karadeniz’de ülkemizi rahatlatacak enerji elde edilmesine yönelik yatırımlar,
-Libya’yı işgalden kurtaran destekler,
-Ve nihayet ülkenin neredeyse yarım asırlık enerjisini tüketen, kalkınmasının önündeki en büyük engel PKK terör örgütünün belinin kırılması gibi olağanüstü başarılara imza atan bu ülkede Erbakan’ın mirasını omuzlayıp bugünlere taşıyan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan başkası değildir…
Bu böyle biline!
Şimdi anlaşıldı mı Amerika’da bildoardlarda “Erdoğan’ı durdurun” ifadelerinin sırrı…
İşte böyle bir tablo ile karşı karşıya ülkemiz…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı dışarda kim istemiyorsa, içerdeki muhalif düşünceleri de onlardan ayrı tutmak mümkün mü!
Sanırım bütün bu hayallere dahi sığmayacak hizmetlerden en fazla mutluluk duyan devlet adamı, yattığı yerde huzur içerisinde olan merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’dır…
O’na rahmet; memleketimize, milletimize ve devletimize hizmet adına yola koyulanlara başarılar dileğiyle, bu doğrultuda görüş birliği içerisinde olan herkese ve her kesime “Peygamber çiçekleri” gitsin istedik…