Osmanlı toplumu, Ramazan ayına has birbirinden güzel hasletler ve kadim gelenekler geliştirerek bu mukaddes ayı, en güzel şekilde ifa etmeye çalışmıştır. Asırlara meydan okuyan bu gelenekler, cemiyet hayatının inkişafında önemli bir görev üstlenmiş toplumsal dayanışma ve yardımlaşmaya büyük bir katkı sağlamıştır. Bazıları günümüze kadar ulaşmış yüksek bir ahlaki şuur gerektiren bu geleneklerden bazılarını, bölümler halinde sizlere aktarmak istiyoruz:
-Zimem (Borç) Defterleri
Ramazan ayının uhrevi atmosferi, Müslümanları her anlamda müspet yönde etkileyerek toplumdaki beşeri münasebetlerin gelişmesine olumlu yönde katkı sağlamıştır. On bir ayın sultanı olan Ramazanın teşrifiyle beraber, Osmanlı toplumunda dayanışma ve yardımlaşma faaliyetlerinde gözle görülür bir artış olurdu. Hâli vakti yerinde olanlar, esnaflar tarafından tutulan zimem/veresiye defterlerinde kayıtlı olan bir ya da birden fazla borçlu kişiyi rastgele seçerek; bu kişilerin tüm borçlarını, hiçbir menfaat gözetmeksizin öderlerdi. Hayrı yapan da borcu ödenen de birbirlerini görmez, birbirlerini tanımazlardı. Osmanlı toplumunun yardımlaşma hususunda göstermiş olduğu bu zarif tavır, kadim bir medeniyet anlayışının apaçık tezahürü olarak insanlığa soylu bir örnek teşkil etmiştir.
-Diş Kirası
Osmanlı toplumu, Ramazan ayı boyunca evlerinin kapısını kim çalarsa çalsın gelenleri mutlaka yemeğe davet ederdi. Tanrı misafirlerine, her türlü ikram yapılır mükellef sofralarda eşsiz ziyafetler verilirdi. Bununla da yetinilmez, diş kirası adı altında misafirlere; tespihler, içi akçe dolu keseler, gümüş tabaklar, el işi yüzükler gibi kıymetli hediyeler takdim edilirdi. Bu gelenekte verilmek istenen mesaj ise şuydu: “Ey Tanrı misafiri! Sen, bize büyük bir lütuf, çok hoş bir nimetsin. Sana yapacağımız her türlü hizmet ve ikram, Yüce Allah’a yapılmış sayılacaktır. Senin, hane-i saadetimize teşrifinle Rabbimiz inşallah bizleri mükafatlandıracak ve sen de buna vesile olduğun için büyük bir hayra gireceksin.”
-Kutsal Emanetler
Mukaddes toprakları, bir çöl kelebeğinin kanadının çıkardığı esintiden bile sakınan ecdat, kutsal emanetlerin muhafazası için de elinden gelen her şeyi azami ölçüde yapmıştır. Özellikle, Ramazan ayının on ikinci günü, devlet ricali için ayrı bir öneme ve değere sahipti. Topkapı Sarayı‘nda bugüne özel hazırlıklar yapılır kutsal emanetlerin muhafaza edildiği has oda, gül sularıyla temizlenir, güzel kokulu amber ve tütsüler yakılarak insanı mest eden efsunkâr bir atmosfer oluşturulurdu. Has odadan çıkan toza bile büyük bir hürmet gösteren Osmanlı, Has odanın temizliği sonrasında çıkan her türlü atıkları özel bir yere dökerdi. Padişah başta olmak üzere tüm devlet ricali, has odaya teşrif eder gümüş sanduka içinde özenle korunan Hırka-i Şerif, bizzat sultan tarafından huzura çıkarılarak gelen ziyaretçilere gösterilirdi.
-Tembihnâmeler
Osmanlı’da Ramazan ayının gelmesiyle beraber, tembihnâme/nasihatnâme fermanları yayınlanırdı. Bu tembihnâmelerde, Ramazan ayı boyunca ahalinin nasıl hareket etmesi gerektiği tüm detaylarıyla anlatılırdı. Özellikle müminler, bu mükerrem ayda ibadetlerine dikkat etmeleri hususunda uyarılırdı. Tembih fermanlarında ayrıca gayrimüslimlere de çeşitli ikaz ve tavsiyelerde bulunulurdu. Yemeklerin israf edilmemesinden tutun da kılık kıyafet ve ibadet adabına kadar birçok husus, en ince ayrıntısına kadar bu fermanlara yazılır ve halka duyurulurdu.
-Mesai Saatlerinin Değiştirilmesi
Ramazanın ilk günü bütün devlet daireleri tatil edilir, diğer günlerdeyse mesai saatleri çalışanların rahat oruç tutabilmeleri için değiştirildi. Memurlar genellikle nöbetleşe çalışırlardı.
-Cerre Çıkmak
Medreselerde dini eğitim alan talebeler/suhteler, üç ayların (Recep-Şaban-Ramazan) gelmesiyle beraber cerre/izne çıkarlardı. Yani, medreseler bu dönemde eğitime ara verir talebeler de evlerine, ailelerinin yanlarına dönerlerdi. Talebeler tatilde bile boş durmaz, halka yönelik irşad faaliyetlerinde bulunurlardı. Ayrıca bu aylarda, suhtelere halk tarafından erzak ve para yardımı da yapılırdı.
-İbadethanelerin Bakımı
Mağfiret kapılarının ardına kadar açık olduğu Ramazan-ı Şerif ayı başlamadan önce tüm ibadethaneler bakıma ve onarıma alınır gül sularıyla yıkanan mescitlerin kokusu, cemaati adeta mest ederdi. Kandiller, gaz yağları ile yakılır camiler ve sokaklar Ramazan boyunca ışıl ışıl olurdu.
(Devam Edecek...)