Bir millet değerleri ile var olur, ayırt edilir ve yaşar.

               Bu değerlerin birçoğu kişiseldir ve tüm insanlarda var olan İNSANİ değerlerdir.

               Bir kısmı YERLİ ve MİLLİ, bir kısmı da hem insani hem de İSLAMİ değerler olup, aynı zamanda EVRENSEL/cihanşümul değerlerdir.

               Günümüz insanlığı bu değerleri büyük ölçüde kaybetmiş, yozlaşmış, çürümüş, insanlıktan uzaklaşmıştır.

               Bugün Filistin’de, Gazze’ de, Lübnan, Yemen, D. Türkistan, Suriye, Ukrayna ve Afrika’nın büyük çoğunluğunda yaşananlar bunun en taze ve bariz örnekleridir.

                Sadece Gazze, Lübnan ve Yemen’de, daha önce ve çok yakın geçmişte Bosna’da, Çeçenistan’da, Irak, Libya, Mısır’da, Arakan’da, Afrika’da yaşananlar insanlığın ve tüm insani değerlerinin bittiğini göstermeye yeter de artar bile.

                Hususen ülkemize baktığımızda, hem insani hem de İslami değerler sahibi ve  farziyeti altında olduğumuz Müslüman Türk milleti olarak, maalesef S.O.S vermekteyiz.

                Adalette, hukukta, temel hak ve özgürlüklerde, ahlakta, şeffaflık ve hesap verilebilirlikte, doğrulukta ve dürüstlükte, ehliyet ve liyakatte, birlik ve beraberlikte, kardeşlikte, diğerkamlıkta, komşulukta ve neredeyse aklımıza gelebilecek tüm değerlerimizde müthiş bir aşınma, yozlaşma ve çürüme görmekteyiz.

                Kullanmadık, paspas etmedik, kişisel, siyasi ve ideolojik hesaplar peşinde kullanmadığımız, yıpratıp eskitmediğimiz bir milli ve İslami değerimiz kalmadı.

                Hemen hiçbir değerimizi, gerek şahsi hayatımızda ve gerekse siyasi ve idari hayatımızda uygulamaya, fiile dönüştürmediğimiz halde, dilimizden düşürmedik ama ikbal ve istikbalimize yarayacak, katkı verecek, partimize, cemiyet ve cemaatimize, mezhep ve meşrebimize hizmet edecek her yerde kullandık, ambalaj ettik!

                Vatanı, bayrağı, “vatan, millet ve Sakarya’yı,” bekayı, doğayı, tabiatı, doğallığı, aşkı, sevgiyi, muhabbeti, dostluğu, arkadaşlığı, yardımlaşmayı, imeceyi, komşuluğu, komşu haklarını,

                Allah, inşallah, maşallah, Ya Allah, Bismillah, “hayırlı olsunu,”Namaz, Cuma, cenaze namazını, Orucu, iftarı, şehidi, şehadeti,

                Dua, selam, Din, iman, haram, helal, KUL HAKKINI, alın teri, sünnet, farz, Nas’ı, takvayı, tesettürü,

                 Hukuk, yargı, yargı bağımsızlığı, adil yargı, erkler ayrılığını, şurayı, istişareyi, ehliyeti, liyakati,

                Cemiyet, cemaat, tarikat, parti, vakıf, dernek, kanaat önderliğini,

                Tarih, tarihi şahsiyetler, devlet, millet, barış, özgürlük, bağımsızlığı,

                 Kadınlığı, erkekliği, namus, şeref, haysiyet, sözünde durma, mertlik, yalansız hayatı,

                 Sağlık, tabii hayat, su, toprak, hava ve bilumum çevre gibi, aklınıza gelen her türlü yerli, tabii, dini, milli ve evrensel değeri ağzımıza pelesenk ettik ama fiiliyata sokmadık.

                Yaradan’ın bize emrettiği, yüklediği, “yap dediği” şeyleri bile, biz dönüp Allah’a bıraktık, havale ettik, “biz yapmadık, yapmıyoruz, yapamadık, sen yap” dedik.

               Köyü bile yok ettik, adını, bambaşka bir şey olan mahalle yaptık.

                Adaletten, doğruluktan, dürüstlükten hep söz ettik ama uygulamaya hiç koymadık.

                Tüm değerleri hayata geçirmeden tükettik! Yaşamalarına fırsat vermedik!

                 İçlerini boşalttık, başka şeylerle doldurduk, aşındırdık, erozyona uğrattık.

                 Aç gözlü olduk, karnımız doysada, gözümüz hiç doymadı!

                Uğur Işılak’ın bütün bunları dile getirdiği, özetlediği aşağıdaki şiir, tam da bu durumu, durumumuzu ortaya koymakta, bizi tarif etmektedir.  

                  İşte bizi tarif eden, tamamı olmasa da, bir kısım aşındırdığımız, içini boşalttığımız, tükettiğimiz değerleri ve bu değerler karşısında durumumuzu ortaya koyan o şiir:

                                                “TÜKETTİK HER ŞEYİ”

                Yürekte yara yok, sözlerde TESİR / Tükettik her şeyi, neyimiz kaldı / En derin manalar maddeye ESİR / Tükettik her şeyi, neyimiz kaldı.

                Belki delirmedik ama KUDURDUK / Nefsimize göre bir dünya kurduk / Zevkin de hazzın da DİBİNE vurduk / Tükettik her şeyi, neyimiz kaldı.

                İliklere kadar girdi SİYASET / Fikir müflis, vizyonumuz HAMASET / Önyargının adı oldu FERASET / Tükettik her şeyi, neyimiz kaldı.

                 Ufuk olmayınca DÜNDEN dem vurduk / Yarını olmayan günden dem vurduk / Biraz sıkışınca DİNDEN dem vurduk / Tükettik her şeyi, neyimiz kaldı.

                  Düzenbaz diriler düşünce gözden / ÖLÜLERDEN medet umduk bu yüzden / Âlâ düşman mı var ki bize bizden / Tükettik her şeyi, neyimiz kaldı.

                   Bozacının şahididir şıracı / Nereye el atsan durum çok ACI / İBADETLER BİLE REKLAM ARACI / Tükettik her şeyi neyimiz kaldı.

                   Mülkün KÖLESİYİZ, makamın KULU / Kaydı şirazemiz, ŞAŞIRDIK yolu / Müzeye kaldırdık sağ ile solu / Tükettik her şeyi, neyimiz kaldı.

                   Dünyayı verseler yine YETMİYOR /  TAMAHKAR olunca istek bitmiyor / Hiçbir şey kimseyi tatmin ETMİYOR / Tükettik her şeyi, neyimiz kaldı.

                  Ömründe bir kalbe dokunmayanlar / İnsandan, insaftan, halden ne anlar / Masal olup gitti güzel zamanlar / Tükettik her şeyi, neyimiz kaldı / Neyimiz kaldı.

                  İşiten SAĞIRLAR, gören KÖRLERİZ / İş lafa gelince esip GÜRLERİZ / FIRSATI BULUNCA HER HALTI YERİZ / Tükettik her şeyi neyimiz kaldı.

                  Mefhumu öldürdük, ruhumuz YASTA /KİBRİMİZ dorukta, kalbimiz HASTA / VEFADAN eser yok, sabır İFLASTA / Tükettik her şeyi, neyimiz kaldı.