Allahü Teala (c.c) şöyle buyurmuştur. ‘’Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin türünüzden eşler yaratması ve aranızda sevgi ve merhamet var etmesi, O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.’’(Rum süresi 21)

 ‘’Ve siz, mutlaka yaptığınız şeylerden sorumlu tutulacaksınız. (Nahl Süresi, 16/93)

‘’İman etmiş olarak, kadın- erkek kim salih amel işlerse ona (dünya ve ahirette) güzel bir hayat yaşatacağız ve onların mükafatlarını, yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz. (Nahl Süresi,16/97)

İnsanlar mutlu olma hayaliyle yıllarını geçirerek büyürler. Bir kız çocuğu 2- 3 yaşlarına geldiğinde fıtratının gereği gelinlik giymiş birini gördüğünde hevesle onu inceler. Kendini her zaman o süslü gelinliğin içinde olarak hayal ederek büyür. Sadece gelinlik değildir onun ilgisini çeken damadın o günkü heyecanı ve telaşı ile gelinlikler içinde büyülenmişçesine etrafında döndüğü, sahip olmak üzere olduğu varlığa bakışı, davranışı, ilgi ve sevgisi…

 Henüz gelin ve damat bir evi geçindirmenin ve çocukların sorumluluğunu almamış olduklarından dolayı hayata toz pembe bakmaktadırlar. Tanıştıklarından evliliğe kadar en heyecanlı günlerini yaşadılar. Hayatta bir sorumlulukları yoktu. Ailelerinin kanatları altındaydılar. Nişanlılık dönemlerinde aynı evde yaşamıyorlardı. Bir sıkıntıları olduğunda aileleri yükleniyordu sorumluluğu. Onlar birbirlerine sadece sevgisini göstermek için vardı. Buluşacakları zaman ayna karşısında en güzel hale bürünmek için saatlerini harcayabiliyorlardı. Sonuç olarak bir sorumlulukları yoktu. Onlar yapmadığında sonucuna katlanmak zorunda kalmıyor, aileleri bu sorumluluğu üstleniyordu. Her ikisi de kendi evlerinde ailelerinin göz bebeğiydiler.

Evlendiklerinde de aynı saltanatın olacağının hayali ile bir an evvel kavuşmak istiyorlar. Evleniyorlar, fakat evlendiklerinde bir evin sorumluluğunu almak kişilere ağır geliyor. Hele bir de çocuklar olmaya başlamışsa uykusuz yorgun geceler öylesine yıpratıyor ki kurdukları hayeller yerle bir oluyor. Hani onlar birlikteliğin keyfini çıkaracaklardı. Ne oldu?.. Bu durumda ne kadar flört hayatı yaşarsan o kadar çok hayal kurarsın ve o kadar çok hayal kırıklığına uğrarsın. ‘’Tanımadan mı evlenelim?’’ sorusuna ‘’Tanıdın da ne oldu, gerçek hayatta tanımadın ki…’’ cevabı verilmiş oldu. Yedi yıl boyunca birbirlerine deli gibi bağlı, birbirlerine kör kütük aşık,  flört hayatı yaşayıp ta evlendiklerinde iki seneyi bile birlikte zoraki geçirip sonunda dayanamayıp boşananları görmemek mümkün değil.

Eğer nikah anına kadar bir haram işlemediyseler ,  Allah onların samimi inancını test etmek için biraz sıkıntı verse de kısa süre  sonra  huzurlu, mutlu bir yaşam verir. Eğer kişiler ortamlarda yalnız kalır ve el zinası, göz zinası vb konularda haram işlelerse bu işledikleri haram onlar evlenseler bile günahı düşmez, cezasını çekmek zorunda kalırlar. Bu da onların mutsuz olacakları büyük sınavlardan geçmeleri demektir.

 Kişi yaptığı günahın bedelini mutlaka ödüyor. Ama bu gün, ama yarın… Genellikle Yaratıcımız bize merhamet ettiği için zaman tanıyor. Bu zaman bazen bize yaptığımızı unutturacak kadar uzayabiliyor olsa da eninde sonunda yaptığımız her haram, ödenecek bir borç misali karşımıza çıkıyor. Baktı kulu tövbeye gelmiyor cezasını veriyor. Allah sevdiği kişiyi günahsız olarak yanına almak ister. Kişinin işlediği günahların karşılığında tövbe etmediğinde, kendisinden, evlatlarından, sevdiklerinden; acı, keder, hastalık vb vererek günahlarının bedelini ödetir. Bu durum Rabbin merhametindendir. Yapılanların karşılığının ahirete kalması çok daha acıdır çünkü.

Kişiler hayatlarından haramı çıkardıklarında huzurlu, mutlu yaşamaları konusunda Rabbimizin sözü var, bu sözünü  ayetlerde görmekteyiz. Rabbimiz sıkıntıyı sadece günahı olana vermez tabi. Cennet yedi kattan oluşur ve Firdevs makamında Rabbimizle ve peygamberimizle olmak mümkün. İşte kulun yaptıkları Firdevs makamını kazanmaya yetmeyecek durumdaysa, Allah ona acı keder vererek, sabretsin ve şükretsin de kazansın ister.

Evlatlarımıza haramın mutlaka bizden bir gün çıkacağını öğretebilirsek, evlatlarımız hassas olur ve mutlu olur. Onları mutlu görünce, biz de mutlu oluruz.