B.şehir yasası ile kadim yerleşimlerimizin adı KÖY iken ‘mahalle’ olarak değiştirildi.
En başta köy, mahalle değildi ve olmadı, olmamalıydı ve olamazdı.
Köy kavramının içi başka şeylerle dolu, muhtevası başka, çağrıştırdığı anlam bambaşka idi. Fiziki ve görsel olarak da, işlev, içtimai, kültürel, hukuki, sosyal ve sosyolojik olarak da köy başka, mahalle başka idi. Mahalle, şehirlere has bir kavram iken, köy, uzaklara, tabiata, doğal olana, zirai ve hayvancılığa, tarlaya, bağa, bahçeye, meraya, ormana, çayıra, meyveye, sebzeye, tavuğa, kaza, hindiye, kedi ve köpeğe, özgür kuşlara, kargalara, temiz havaya, temiz su ve toprağa ait bir kavram, bir isimlendirme idi.
Kısaca KÖY; karnımızın doyuran üretim yeri, TOPRAK ANA idi. Köy zirai ve hayvansal ürün üretme yeri, mahalle ise bunları tüketme yeri idi. Mahalle, bina egemen, köy ise, toprak ve yeşil egemen bir diyarı ifade ediyordu.
Neyseki zararları görüldü ve bir adım atıldı. Adım olumlu/müspet oldu.
Bu adım, 16 Ekim 2020 tarihinde Resmi Gazete de yayınlanarak meriyete/yürürlüğe giren 7254 Nolu Kanunun idi ve kanunun 10.Maddesi şöyle diyordu:
“10/7/2004 Tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
EK MADDE 3 – Köy veya belde belediyesi iken mahalleye dönüşen ve büyükşehir belediyesi sınırları içinde bulunup sosyo-ekonomik durumu, şehir merkezine uzaklığı, belediye hizmetlerine erişebilirliği, mevcut yapılaşma durumu ve benzeri hususlar dikkate alınarak ilgili ilçe belediye meclisinin kararı ve teklifi üzerine büyükşehir belediye meclisinin en geç doksan gün içinde alacağı karar ile kırsal yerleşim özelliği taşıdığı tespit edilen mahalleler, KIRSAL MAHALLE kabul edilir.
Bu belirlemenin mahalle düzeyinde yapılması esastır.
Ancak; tamamı kırsal mahalle olarak tespit edilmeyen diğer mahallelerde de on bin metrekareden az olmamak kaydıyla KIRSAL YERLEŞİK ALAN belirlenebilir. Kırsal mahalle veya kırsal yerleşik alan vasfı bu fıkrada belirtilen usulle kaldırılabilir.
Büyükşehir belediyesi, birinci fıkra uyarınca ilçe belediyesinden gelen teklifi aynen veya değiştirerek kabul edebilir ya da reddedebilir.
Kırsal mahalle veya kırsal yerleşik alan olarak belirlenen yerlerde; gelir vergisinden muaf esnaf ile basit usulde gelir vergisine tabi mükellefler tarafından bizzat işyeri olarak kullanılan bina, arsa ve araziler ile mesken amaçlı kullanılan binalar ve zirai istihsalde kullanılan bina, arsa ve araziler 29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununa göre alınması gereken EMLAK VERGİSİNDEN MUAFTIR.
Bu yerlerde, ticari, sınai ve turistik faaliyetlerde kullanılan bina, arsa ve araziler için EMLAK VERGİSİ %50 İNDİRİMLİ UYGULANIR.
Kırsal mahalle veya kırsal yerleşik alan olarak belirlenen yerlerde,26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu uyarınca alınması gereken BİNA İNŞAAT HARCI ile İMARLA ilgili HARÇLAR ALINMAZ; anılan Kanuna göre alınması gereken diğer vergi, harç ve harcamalara katılma payları %50 indirimli uygulanır.
Bu yerlerde İÇME VE KULLANMA SULARI için alınacak ücret en düşük tarifenin işyerleri için %50’sini, konutlar için %25’ini geçmeyecek şekilde belirlenir.
4/1/1961 Tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca bilanço esasına göre defter tutan mükellefler için bu fıkrada belirtilen muafiyet ve indirimler uygulanmaz.”
Evet. Bu adım atılmalıydı ve atıldı. Ancak eksik oldu ve tamamlanması gerekir.
Bir kere “Kırsal Mahalle” değil, “KÖY” kavramı ile gündeme gelmeliydi. Kadim kavramımız yeniden ihya edilmeliydi. Mahallenin kırsalı, kentseli olmaz. Köyün kırsalı, kentseli olmayacağı, olamayacağı gibi.
İkincisi; vatandaşın müracaatına, ilçe ve anakent belediyelerinin takdirine, yetki ve insafına bırakılmamalıydı. Ankara Üni. Ziraat Fakültesi’nden Pırof. Dr. Bülent Gülçubuk hocamızın dediği gibi; Yasa çifte sıtandart oluşturmuş, birçok muhtar, bel. başkanı ve mahalli idarecilerin bu yasal değişiklikten haberi bile olmamış, tek seferde karar alınarak köyler mahalleye devlet eliyle dönüştürülürken, şimdi ise, deniliyor ki; isteyen mahalle ilçe belediyesine başvursun, oradan büyükşehire gider ve kabul edilirse “kırsal mahalle” olma hakkı elde edilsin.
Başvuran ve kabul edilen köy ve beldeler birtakım indirimlerden faydalanacak ve çifte sıtandart olacak. Bir köy haberdar olup başvurup yaralanacak, diğeri haberi olmayacak faydalanamayacak. Veya biri meclis tarafından kabul edilip bu hakkı elde edecek, diğeri reddedilip bu haklardan mahrum kalacak. Tam bir bürokrasi ve kaos oluşacak.
ÇÖZÜM; Yine aynı hocamızın dediği gibi; sıtatüsü tek kararla mahalle olan köylerin, yine tek kararla eski sıtatüsüne, yani köye ( kırsal mahalleye değil) dönüştürülmesidir. Vatandaşın müracaatı, ilçe ve B.Şehir meclis kararları gibi bir yığın bürokrasi külfetine, kargaşaya ve yeni adaletsizliklere meydan verilmemelidir. Yani bu işi bu hale devlet getirdi, yine devlet kararı ile bir bütün halinde, eşit ve adaletli bir şekilde çözmelidir.
Köye dönerek, eski ortak alanların (mera, orman ve arazilerin) iade edilmesi, belediyelerde kalsa bile, ilelebet kullanım amacının değiştirilmemesi, imar ve benzeri harçlar alınmazken veya küçük meblağlar alınırken, imar ve inşaat pilanmasının mutlaka uygulanmaya devam edilmesidir. Zira köylerimizde imarsız yapılaşmalar büyük sakıncalar, felaketler, görsel çirkinlikler oluşturmuş, oluşturmaya devam etmektedir. Jeolojik sakıncalı alanlara, dere yataklarına ev yapma, pırojesiz sakat binaların yapılması, hiçbir pilan ve güzelliğe uyulmadan rastgele yapılaşmalar gibi.
Ayrıca, mahalleler köye dönüştürülürken verilen imtiyazlar, çiftçi desteği gibi araziye değil, doğrudan ziraat ve hayvancılık yapanlara sağlanmalı, yapmayanlar bu indirimlerden yararlanmamalıdır. Veya üretim yapacağı zaman bu hak kullanılabilmelidir. Yani köy sıtatüsüne dönüştürüldükten sonra, tüm haklar, imtiyazlar ve indirimler, sadece ziraat ve hayvancılık yapanlara verilmeli, sadece köyde oturmak için ev yapana, hiçbir üretim yapmayana bu haklardan yaralanma imkanı verilmemelidir.
Kırsal mahalle yasası, gerçekte köy sıtatüsüne dönüşte amaç; ziraat ve hayvancılığı geliştirmek, önündeki engelleri kaldırmak ve teşvikler sağlamaktır ve öyle olmalıdır.