‘’En kötü düşmanın kendi sinir sistemin ‘’ G. Orwel
‘’İyiliği cezasız kalmadı’’ , ‘’Barış buluşmasında çatıştılar’’ , ‘’Neden vurulduğunu o da bilmiyor’’ Bu başlıklar son günlerde gördüğüm haber yazılarından… Kuşlara yem veriyor diye çevreyi kirlettiği iddiasıyla para cezasına çarptırılan kadının, küs olan iki aileyi barıştırmak için onları bir araya getiren ve çıkan kavgada kendi vurulan adamın, ömründe hiç karşılaşmadığı biri tarafından vurulduktan sonra kusura bakma hasmımıza benzettik denilinceye kadar neden vurulduğunu bilmeyen adamın hikayesi bunlar. Sizler de haber izliyor veya okuyorsanız böylesine trajikomik denk gelişler olmuştur elbette.
Geçtiğimiz aylarda globel araştırma şirketi Gallup ‘‘Küresel Duygular’’ anket raporlarını yayınladı. Rapora göre dünyanın en sinirli ülkesi sıralamasında %48 ile 2. sıradayız. Hayret ediyorum, nasıl olabilir, biz 1. sırada olmalıydık diyorum. Birinciliği Lübnan’a kaptırmışız. 2020 yılında da 6. sıradaydık. Anlaşılan sinir katsayımız her geçen gün artmış. Görülen o ki memleketin yarısı sinirli… Uzmanlar dünya genelinde devam eden sosyo-ekonomik kriz sebebiyle bunun ‘beklendiğini’ açıklamış. Evet, ülkedeki sinir katsayısı ekonomik krizle artmış olabilir, kesinlikle katılıyorum fakat yine de çoğu insanın öfkesini anlayamıyorum. Eskiden her şeye hemen sinirlenenlere sinirli ama iyi insan derdim. Saman alevi gibidir öfkesi konuşsun, kızsın geçecek derdim. Şimdi ise öfkeli insana tahammülüm yok. Burası sebepler dünyası… Herkesin kendince yükü, imtihanı başka… Bu hiçbirimize öfkelenmek için haklı bir sebep vermiyor. Artık iyi insan tanımım değişti diyebilirim.
Ambrose Bierce ‘’Öfkeliyken konuş, göreceksin ki pişman olacağın en güzel konuşmayı yapacaksın. ‘’ demiş. Söylenmiş bunca söz, deyim, atasözü varken anlıyorum ki insanlığın bu problemi çok eskilere dayanıyor. Hepimizin etrafında böyle insanlar var, biliyorum. Yemeğin tuzu fazla geldi diye, öndeki araba yavaş gidiyor diye, peynirin fiyatı arttı diye, bir şeyler istediği gibi gitmiyor diye, sesini yükselten hırsına yenik düşen insanlar… Hepsinin zararının en çok kendisine olduğunu düşünüyorum.
Öfkeyle geçen tüm vakitlerin mutluluktan çalınmış anlar olduğuna inanıyorum. Bu yazıyı yazarken biraz ilerimde beş altı yaşlarında bir çocuk denizde dalmayı öğreniyor. Su yutuyor, batıyor, çıkıyor ama her durumda öyle mutlu ki istemsizce gülümsüyorum. İnsanın insana yaptığı bu psikolojik şiddetin son bulması duasını ederken içimden çocuk neşesinin hepimize bulaşmasını temenni ediyorum.