Hafız kelimesi, hıfz yani "korumak, ezberlemek" kökünden türemiş bir sıfattır ve "koruyan, ezberleyen" demektir ve herkesin bildiği gibi, Kur’an’ı tümüyle ezberlemiş olan ve ezberden okuyabilen kimseye hafız adı verilmektedir.

                   İslam inancının temeli olan Kur'an'ı ezbere bilmek, ilk dönemlerden beri önemli bir ayrıcalık sayılmış ve haklı olarak toplumda saygın bir yere oturmuştur.

                   Öncelikle ifade etmeliyiz ki, Kur’an’ı bütünüyle ezberlemek ve ezberden okuyabilmek kolay bir iş değildir. Bunu becerebilenler, bu beceriye, bu gayret ve inanca tabi olanlar, bunu talep edenler, gerçekten cesaretli, gayretli ve sabırlı insanlar olup, her türlü takdirin üzerindedirler.

                  Bir namaz suresini bile zor ezberleyen bir insan olarak, hafızlara hayretle ve takdirle bakar, bu inanılmaz azimlerini her zaman yad ederim.

                  Hafızlık geleneği birçok Müslüman ülkede İslamiyetin doğuşundan beri devam etmekte ve halen de varlığını sürdürmektedir.

                   Hafızlık konusunda en başta Moritanya zikredilmekte, vahşi emperyalizme kurban olan Libya’da, kanlı savaş öncesi bir milyon hafızın bulunduğu kayıtlarda geçmektedir.

                   Ülkemizde de 200 bin civarında hafızımızın olduğu beyan edilmektedir. Bu demektir ki, her bin kişiye, ikinin üstünde hafız düşmektedir.

                   Hiç şüphesiz hafızlık ve hafızlar üzerinde menfi bir şey söylenemez.

                   Tek başına Kur’an lafzı ile uğraşmaları ve bunu hıfzetmeleri, menfi bir yorumda bulunmayı engeller her bir Müslümanın dikkatli olmasını gerektirir.

                   Bizim bu makalede ele alacağımız mesele hafızlık ya da hafızlar değil, günümüzdeki durumu, olması gerekenler ve daha iyi nasıl olabilir, olmalıdır sorusuna cevap aramaktır.

                  Hiç şüphesiz Kur’an’ ı sadece ezberlemekle yetinmemek, Kur’an dilini ve anlamını bilerek, İlahi mesajı bu şekilde hıfzetmeleri en doğru ve faydalı olanıdır, olması gerekendir. Allah’ın ne dediğini bilmeden, ANLAMINA TAM VAKIF OLMADAN yapılacak bir ezberin, elbette önemli olduğu ama derde derman olamayacağı, yetmeyeceği, uygulamaya yani hayata bütünüyle geçemeyeceği aşikardır.

                  Daha da önemlisi, hurafelerden, atalar dininden, gelenek ve görenekten oluşmuş bir dini değil, bir kısım hocalarımızın dediği gibi, uydurulmuş dini değil, hıfzettikleri indirilmiş dini doğru anlamaları ve bu idrake ulaşmış kamil hafız olmaları, en ideali ve olması gerekendir.

                 Kısaca hafızlarımız, İslam’ı akla ve asrın idrakine sunacak bir arılıkta, gayret ve anlayış içinde olmalıdırlar.

                  Bir diğer fevkalade önemli husus ta, hafızlarımızın topluma örnek, numune, rol model olarak yetiştirilmeleri, toplumda örnek gösterilebilen Müslüman, ÖNDER MÜSLÜMAN olmalarıdır.

                  Bir başka izahla,topluma güneş, yıldız, her biri birer aydınlatıcı ışık olmaları, etrafa ışık saçmaları, karanlıkları aydınlatacak fener olmalarıdır.

                  Çok hayalci olmadan, dünyanın ve içinde bulunduğumuz toplumun durumunu, gerçeklerini ve şartlarını da gözeterek, hiç olmazsa, bulundukları toplum içinde EN İYİ olmaları, farklılık ortaya koymalarıdır. En iyi olunamazsa, toplumun en iyisi olmaları, hafızlığın en önemli toplumsal boyutudur.

                  Hafızlarımızın hayatlarında Kur’an’ın görünmesi, yürüyen, canlı Kur’an olmaları beklenen en tabii bir durumdur.

                  Hiç olmazsa, özel hayatlarında tam olmasa bile, topluma bakan, toplumu ilgilendiren, alenilik taşıyan tüm hal ve hareketlerinde, iş ve eylemlerinde örnek olmalı, Kur’an’a muhalif bir hareketleri olmamalı, görünmemelidir.

                  Her Müslüman bu özellikleri taşımalı, TOPLUMA BAKAN YÖNÜNE DİKKAT ETMELİ ama Kur’an’ı hıfzetmiş, tamamına muhatap ve vakıf olmuş hafızlarımızda ise daha belirgin,  tam veya tama yakın olmalıdır.

                 Hafızlarımız hafızlığa bunları bilerek ve benimseyerek talip olmalı ya da bir şekilde kendini hafızlık eğitiminde bulanların, bu şekilde yetiştirilmeli, müfredat, eğitim ve öğretimin bu şekilde yapılması gerekmektedir.

                  Şüphesiz diğer ilimlere, kainat ayetlerine, sosyal bilimlere, felsefe ve mantığa vakıf olmaları da, Kur’an’ı anlama ve anlatmada fevkalade yararlı ve gerekli olacaktır.

                  Ahlak, adalet, doğruluk, dürüstlük, merhamet, yardımlaşma, dayanışma, CÖMERTLİK, İSTİŞARE, sevgi, saygı, eminlik, zulme  ve tüm yanlışlara karşı duruşta, kim olursa olsun zalimin karşısında, mazlumun yanında olmaları, tabiata, çevreye, bitkilere, hayvanlara, suya, toprağa ve bilumum tabiata bakış ve uygulamalarında en önde olmaları, nerede yanlış ve zulüm varsa en önde koşmaları, Kur’an’ı hıfzetmenin kaçınılmaz hasleti olarak içlerinde ve eylemlerinde  görünmeli, hayatlarının bir parçası haline gelmelidir. Kılık kıyafeti, elbisesine bile dikkat etmeli, farkı farkettirmelidirler.

                 Fevkalade mühim bir husus ta, Kur’an’ı bir kazanç ve geçim kaynağı olarak düşünmemeleri, bundan şiddetle kaçınmalarıdır.

                 Ayrıca, Kur’an’ı yürürlükteki beşeri siyasete/politikaya ARAÇ YA DA MALZEME ETMEMELERİ, HİÇBİR BEŞERİ SİYASETİN ÖN YA DA ARKA BAHÇESİ OLMAMALARI, beşeri siyasetin dışında kalmaları, İSLAM’IN GÖKKUBBE KADAR GENİŞ BİR ŞEMSİYE OLDUĞUNU, KÜÇÜCÜK PARTİ, CEMİYET, CEMAAT VEYA BAŞKA KILİK ŞEMSİYELERİ ALTINA SIĞMAYACAĞINI bilmeleri, sığdırmaya çalışmanın İslam’a en büyük zarar olduğunu bilmeli ve buna göre hareket etmelidirler.

                 Hafızlar, bütün beşeri, konjonktürel ve yürürlükteki siyasetin dışında, Kur’an’ın siyasetini anlatmaları, İslam’ın dünyevi ve uhrevi çözümlerini sunmalıdırlar.

                 Bir önemli husus ta, hafızlık törenlerinin daha sade, gösterişsiz, ihlaslı ve hasbi yapılması, törenlerin gösterişe, desinlere ve hele hele siyasete alet edilmemesi, büyük salonlarda hafız gençlerimizin, tabiri ve benzetmeyi maruz görerek, mankenler gibi yürütülmemeleridir.

                  Sonuç olarak şunu ifade etmeliyiz ki, hafızlık eğitimi yeniden ele alınmalı, yeni bir inkılaba tabi tutulmalı, bu mühim gayret asrın şartlarına, akıl ve idrakine çözüm olacak bir eğitim ve müfredata kavuşturulmalı, yenilenme, değişim ve dönüşüm sağlanmalıdır.