Sakaryaspor’u 3-4 eski oyuncusu dışında yenilenen kadrosu ile ilk kez, cumartesi günü kendi sahamızda grubunun iddiasız takımlarından Kırklarelispor önünde izledim…
Bu maça bakıp da “Takımdan hiçbir şey olmaz” diyenler sınıfına girmek, geçmiş deneyimlerimden olsa gerek, doğru değildir…
Geniş ve yeni bir kadro kurulmuş…
Bununla yetinmeyip başına da bildik, tecrübeli ve bilgisine güvenilir bir teknik direktör olan İsmail Ertekin’i getirerek işe başlayınca, beklentiler de farklı oluyor tabii ki...
Ancak yenilgisiz de olsa kaybedilen puanlar dolayısıyla, üzüntü ve dahi geleceğe yönelik kötümser duygulara kapılmadan edemiyor insan…
İşte böyle negatif bir tablo ile karşı karşıya Sakarya’da futbol kamuoyu…
Bütün kaygıları alıp götürecek kolay bir maç gözüyle baktığımız Kırklarelispor karşılaşmasına giderken, içimden geçenler hep böyle pozitif duygulardan kaynaklanan ümit ışıkları olarak yanıp sönüyordu…
Ve maç başladı…
Şunun altını ivedilikle hemen çizmek isterim…
Futbolun ateşleyici gücü, tribünlerden yükselen taraftar çığlığıyla oluşur…
Bu yoksa oynanan oyun da tatsız, tuzsuz ve zevksiz oluyor haliyle…
Buna bir defa daha şahit olduk, dünkü sessiz maç esnasında…
Gelelim takımımıza…
Kaleci Oğuz, stoper İlker Yasin, sol bek Canberk dışında bütün mevkilerde yeni transfer oyunculara yer verilen kadro, üretkenlikten uzak, etkisiz bir oyun anlayışı ile 90 dakika tek bir gol pozisyonu bulamadan maçı bitirdi…
Üzüldüğüm en önemli nokta, işte bu!
Takım ligin dördüncü haftasını bir galibiyet, üç beraberlik ve 6 puanla kapadı…
Bu olumsuz tabloda tek teselli, yenilgisiz yola devam etmek oluyor…
Takımı toparlaması beklenen İsmail Ertekin daha önceki hizmet döneminden kalma hırsını tümden olmasa da bir nebze yitirmiş anlaşılan… Maçı “sonucuna razı” bir havada takip eder gibiydi…
Saha kenarı ateşlemesi, bir teknik direktörde aranan en önemli özelliklerden biridir zira…
Sahanın sessizliğini bozan rakip takım hocasının çığlığı tribünlere yükselirken dalga dalga, insan kendi hocasının sessizliğine bir mana veremiyor haliyle…
Ertekin Hoca geçen yıl takımın en etkili iki oyuncusunu kulübede oturtarak başlayınca maça, yerine konan oyuncuları takibe aldım 90 dakika boyunca…
İsmail Berk ile savunmanın orta sahasındaki ikiz kulelerden biri olan İlker Yasin’in kenarda tutulup oynatılmayışı, yerine konan oyuncuların onlardan çok daha üstün ve faydalı olmaları halinde hoş görülebilirdi…
Bu konuda İsmail Hocayı haklı çıkaracak, maçın kaderine etki edecek bir aksiyon gördüğümü söylemem zor…
Ancak 15 dakika da olsa oyuna giren İsmail Berk’i görünce Ertekin hocanın en azından bir bildiği olduğuna inandım…
Bu oyuncu kendine bakmıyor anlaşılan…
Oysa Sakaryaspor ondan çok şey bekliyor…
Yeni oyuncular arasında maçın kaderine etki edecek klasta göze çarpan, parlayan, öne çıkan Dilaver örneği yetenekli bir oyuncu yok…
Böyle maçlarda rakip takımın kilidini açacak, yetenekli ayaklardan biri olacağı ümidiyle izlediğim M. Reis de vasat temposunun dışına çıkamayınca, kendi sahamızda, tek puana yatmış bir takım olarak Kırklarelispor istediği puanı alıp gitti…
Şimdi dönelim yazımızın başına…
Bütün bunlara bakıp da “Takımdan hiçbir şey olmaz” gibi futbolun temel prensiplerine ters bir laf edecek değilim…
İlk beş-on haftayı beklemek lazım…
Büyük ölçüde yenilenmiş kadroya bakıp da erkenden hüküm ile moral bozmak, son derece yanlış olabilir…
Her ne kadar başlangıç tablosu olumsuz bir görüntü ortaya koysa da, “Futbolda olmaz olmaz” diyerek, olacağını gösterir haftalar ümidiyle beklemek gerektiğine inanan bir eski Sakaryasporlu futbolcu olarak, taraftarlardan sabırlı olmalarını bekliyorum…
Bu geniş kadro uyum sorununu atlatıp; koşan, mücadele eden bir ekip haline gelecektir ümidini yitirmeden, derim ki İsmail hocaya güvenelim…
O engin tecrübesiyle sorunu çözer…
Bu duygularla takımımıza şans çiçeği “yeşil siyah laleler” gitsin istedik…