*Akletmeyenlerin, akletmeyenleri yönettiği bir dünyada, akletmenin ne olduğu bilinmediğinden, AKLEDENLERE tahammül yoktur.
*Aklını kullanmayanların davranışlarını duygular yönetir. Duygusal davranışlar zamanla alışkanlığa, daha sonra inanca dönüşür.
*ALİM KİMDİR? Alim; sadece bilgi sahibi olmayıp, düşündükleri ve araştırdıklarıyla yeni bilgiler üretebilen kişidir. Günümüzdekiler gibi, geçmiş alimlerin kitaplarından bilgi edinenler, sadece kitap yüklü kişilerdir.
*KÖTÜLÜĞÜ, BATILI, KENDİSİNE VE KOYDUĞU KANUNLARA İTAATİ EMREDEN ULU’L-EMRE İTAAT DEĞİL, İSYAN VACİP OLUR.
*İnsanlığın zararına olan her ilim, ŞER ilimdir.
*Karakteri olmayan kişiden, dost değil DÜŞMAN bile olmaz.
*Bir insan için, KALİTELİ bir DOSTTAN daha büyük servet yoktur. Yola çıkarsan yoldaşın, dertlenirsen dertdaşın olur. Yanında kimse kalmazsa kardaşın, yükün varsa omuzdaşın olur.
*Para ile satın alınan SADAKAT, daha fazla para ile de satılır.
*Başlayan her şey biter.
*Büyük bir SERVET, büyük bir KÖLELİKTİR.
*ÖLÜM, bazen CEZA, bazen bir ARMAĞAN, çoğu zaman da bir LÜTUFTUR.
*Yeryüzünde gün ışığına layık olmayan nice insanlar vardır ama güneş her gün yeniden doğar.
*YAŞIYORSAK, hala UMUT var demektir.
*Aza sahip olan değil, ÇOK isteyen FAKİRDİR.
*Hayatı kaybetmekten daha acı bir şey vardır, yaşamın anlamını kaybetmek.
*UNUTMAZSAN senin, AFFETMEZSEN onun canı acıyacaktır. Unutma, affetmek ve unutmak sadece İYİ İNSANLARIN intikamıdır.
*Ey hayat! Senin bu kadar önemli tutulman, ÖLÜM sayesindedir.
*Unutma ki, birlikte olduğun insanın GEÇMİŞİNİ kurcalamak, onunla kurmayı düşündüğün GELECEĞİ yok etmekten başka bir şeye yaramaz.
*KİM, YALNIZ VE DOSTSUZ KALMAK İSTEMİYORSA, RİYAKARLIĞA, VE YALANCILIĞA DEVAM ETSİN. HAKKI SÖYLEMEKTEN DE UZAK DURSUN.
*FAHİŞELİĞİN bir cinsiyeti, meslek gurubu ve sınıfı yoktur. Her meslekte, her cinsiyette, her dinde ve her gurupta bolca bulunur.
*Toplumların karakteristik yapısı izledikleri DİZİLERDEN belli olur. Herkes dizilerdeki ahlaksızlıklardan şikayet eder ama reytingle ayakta kalan diziler izlenmeye devam eder.
*Başkasının dile getirilen günahı, artık ‘DİLE GETİRENİN’ günahıdır. Günahı işleyen, tevbe eder kurtulur. Dile getiren nasıl kurtulur?
*AKLINI kullanan: aciz ve yalnız olmadığını görür, muhtaç ve derdi olmadığını anlar, kimsenin ona hükmedemeyeceğini kavrar.
*Boyun eğenlerin boynu bükük kalır. Başkalarının otoritesinde şeref arayanlar şerefsiz kalır. Zilleti tadan, onun tiryakisi olur.
*İnsan, durduğu sözü kadardır. Münafıklıktan kurtulmanın yolu; SÖZÜNDE DURMAK, YALAN KONUŞMAMAK, EMANETE İHANET ETMEMEKTİR.
*İSLAM; vicdan, akıl, fıtrat ve adalet sahibi; bir çobanın (Abdullah ibni Mesud), bir kocakarının ( Hz. Hatice) hatta bir çocuğun (Hz. Ali) anlayabileceği basitlikte, üzerinde; siyasi, dini, toplumsal ve nefsi bir otorite olmaksızın; İNSANA, HAYVANA, TABİATA/DOĞAYA VE EŞYAYA zarar vermeden yaşamak demek olan bir NOKTAYKEN, kendilerinin taklit edilebilmesi için alimler onu çoğaltıp, anlaşılmaz kıldılar.
*İnsanın AKLINI kullandığı kadar İMANI, imanı kadar EDEBİ vardır. Edebi olmayanın aklı devre dışı, imanı da İslam dışıdır.
*GÜNAHI İFŞA, İŞLEMEKTEN DAHA BÜYÜK GÜNAHTIR.
*Bir günahı, en az dört adil şahidin açıkça göreceği kadar ALENİYET ve TOPLUMSAL BOYUT kazanmadan ifşa etmek veya dedikodusunu yapmak, o günahı işleyenden daha büyük toplumsal ifsada yol açacak, yapanın ebedi şahitliğini iptal edecek bir GÜNAHTIR.
*TOPLUMSAL BİR BOYUT KAZANMIŞ GÜNAHLARA SESSİZ KALMAK, DUALARIMIZIN VE İBADETLERİMİZİN KABUL OLMAMA VE TOPLUMSAL HELAK OLMA SEBEBİDİR.
*Peygambere tabi olmak BİRLEŞTİRDİĞİ halde, bir alime, bir şeyhe, bir siyasi lidere, cemaat, dernek, vakıf, tarikat, parti ve bir mezhebe tabi olmaksa AYRIŞTIRIR. BİR OLMADA RAHMET, AYRILIKTA DA AZAP VARDIR.
*İKTİDARLAR; KENDİLERİNİN AÇ BIRAKTIĞI MUHTAÇLARA YARDIM EDERSENİZ, SİZİ YARDIMSEVER, MUHTAÇLARA “SİZİ KİM MUHTAÇ BIRAKTI” DİYE SORARSANIZ, FİTNECİ İLAN EDERLER.
*Cahili toplumlarda siyasi, dini ve maddi yükselişler arttıkça, yozlaşma ortaya çıkar, erdemler azalır, AHLAK yok olur.
*Her kulak verilen DEDİKODU, insandaki hikmeti yok ettiği gibi, HAKİKATE saplanan bir hançerdir.
*Kendini “Dinde zorlama yoktur” ilkesini esas alan bir yaşam biçimine (Dine) nispet edip, insanlara Dinsel tacizde (Dinde zorlama) bulunmak, en az cinsel taciz kadar çirkin ve iğrençtir.
*Bir beşeri, onda olmayan vasıflarla övmek şirktir. “Fahri kainat” veya “kainatın efendisi” tabirleri, mahiyet bakımından Üzeyir ve İsa (a.s) için kullanılan “Allah’ın oğlu” tabirinden farksızdır. Kainatın efendisi sadece Allah’tır ve kainatın başka efendiye ihtiyacı yoktur. Kur’an “Hamd ( bütün övgüler) Allah’a mahsustur” diyerek, insanlara bu denli övgüler yapılmasının şirk ve küfür olduğunu beyan etmiyor mu? Hz. Peygamber bizzat “Ben sizin gibi bir beşerden başkası değilim, sadece bana sizden farklı olarak vahyolunuyor” demiyor mu?
*MAKAM, MEVKİ, ÜN, UNVAN VEYA MALDA ŞEREF ARAYANLAR, ONLARI KAYBEDİNCE ŞEREFLERİNİ DE KAYBEDERLER.
*Şeref ancak Allah katındadır. Makam, mevki, kariyer ve zenginlikte şeref arayanlar, şeref yoksunu olduklarını kabul etmiş olurlar.
*MÜCADELE DEVAM ETTİĞİ SÜRECE MAĞLUBİYET YOKTUR.
*Müçtehit imamlar mezhep kurmadı. Mezheplerle, müçtehit imamların hiçbir alakaları yoktur. Bilakis mezhepler, kendi görüş ve ihdaslarının kabulü için, sonradan gelenlerin uydurup (fıkralar uydurup Nasrettin Hocaya, Temel’e veya Dursun’a nispet etmeleri gibi) müçtehit imamlara nispet ettikleri birer dindir. Bilakis müçtehit imamlar, kendi içtihatlarından böyle bir ekolleşme çıkmasına kesinlikle razı olmazlardı. Hele de bu ekollerin, Kur’an ve sünneti terk edip, ekolün benimsendiği görüşü din edinmelerini tekfir ederlerdi.
( Sözlerin, tespitlerin tamamı alıntıdır)