Kur’an’ı anlayarak okumadığımız, bunun için de iyi bir Müslüman olamadığımız konusu yıllardır tartışılır ve yaşantımızdaki tüm eksikliklerin, hata ve kusurların, iyi bir Müslüman olamamamızın sebepleri buna bağlanır.
Hiç şüphesiz Kur’an anlaşılmak için, anlaşılıp hayatımıza tatbik edilmesi için gönderildi. Anlaşılması için de, muhakkak Türkçe meal ve tefsirinin okunması şarttır, elzemdir. Kesinlikle okunmalı, anlaşılmalı ve yaşanmalıdır.
Okumadan ve anlamadan bu iş olmaz, olmayacağı muhakkaktır.
Burada anlaşılmayacak, tartışılacak en ufak bir durum sözkonusu değildir ve akıl sahibi herkes burada ittifak edecektir,etmektedir.
Ancak, sorun sadece okumaya ve anlamaya mı bağlıdır?
Bunca eksiklik ve yanlışlarımız okumadığımız ve daha da önemlisi anlamadığımız için midir? Sebep yalnız bu mudur?
Elbette ki hayır!
Hiç Kur’an okumasak, okusak ama anlamasak bile, bildiklerimiz ama yaşamadığımız yığınla İslami emirler var.
Hiç eğitim almamış, okur yazarlığı olmayan, hiç Kur’an okumamış, anlamını ise hiç ama hiç bilmemiş, dağ başında yaşamış bir insan bile, Müslüman bir toplumda yaşadığı için birçok İslami emir ve yasakları, helal ve haramı duymuş, toplumsal kültür ile şahit olmuş, görmüştür. Dahası fıtratında, doğasında bunları ayırt edecek meleke, akıl ve vicdan vardır.
Hatta ilk mektebe bile başlamamış bir çocuğa ya da hiç eğitim almamış bir insana sorulduğunda, aklederek bulup söyleyebileceği farziyetler vardır.
Daha da önemlisi, sadece akıl ve vicdan ölçeği ile ümmi bir insanın bilebileceği birçok İlahi emir bulunmaktadır.
Sokakta, 5-6 Yaşlarındaki bir çocuğu durdurup, çok basit bir İslami ahlak kuralını sorunuz, müspet cevaplar verecektir.
Örneğin, “Hırsızlık doğru mudur, yanlış mıdır” sorduğunuzda, “yanlıştır” diyecektir. “Allah tembeli mi, yoksa çalışkanı mı sever” diye sorunuz, alacağınız cevap “çalışkanı” olacaktır. “Allah çevreyi kirleteni mi, kirletmeyeni mi, temiz insanı mı, pis insanı mı sever” sorun, “temiz” diyecektir. Defalarca bu ve benzeri soruları küçücük çocuklara sormuş ve hep doğru cevaplar almışımdır.
Buradan hareketle, ülkemizde istisnasız her insan;
Kasten can almanın, haksız yere insan dövmenin, darp etmenin, yaralamanın,
İnsana eziyet etmenin, insana rahatsızlık vermenin, üzmenin,
Hırsızlığın, çalmanın, ihaleye fesat karıştırmanın, kamu malını zimmete geçirmenin, KAMU MALINI, ARAÇLARINI ÖZEL İŞLERDE KULLANMANIN, dolandırıcılığın, kamu malına zarar vermenin, VERGİ KAÇIRMANIN,
KUL/İNSAN HAKKI YEMENİN, İSRAFIN, ADALETSİZLİK YAPMANIN, ZALİME YARDIM ETMENİN, KARŞISINDA DURMAMANIN, MAZLUMUN YANINDA YER ALMAMANIN, HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSMANIN, KOMŞU HAKLARINI İHLALİN,
Özel ya da kamunun işini hileli yapmanın, mesaiden çalmanın, torpilin, adam kayırmanın, adam ayırmanın, yalanın, iftiranın, gıybetin ve dedikodunun,
Özel hayatı ifşa etmenin, yani tecessüsün, insanlarının gizli ayıplarını araştırmanın, tikizlemenin, açık etmenin, duyurmanın, yaymanın,
Çevreyi kirletmenin, ağaçlara ve bilumum yeşile, hayvanları öldürmenin, eziyet etmenin, tırafik kurallarına uymamanın, büyüklere, yaşlılara saygı göstermemenin, anne baba hakkına girmenin, yoksula yardım etmemenin, “komşusunun karnı aç iken tok yatmanın,”
EHLİYET VE LİYAKATİ ISKALAMANIN,
Namaz kılmamanın, oruç tutmamanın, zekat vermemenin,
Tembelliğin, çalışmadan para kazanmanın, beleşçiliğin, başkasının sırtından geçinmenin, toto, loto, mp ve benzeri tüm şans oyunlarının,
İbadetleri gösteriş ve çıkar amaçlı yapmanın, siyasete alet etmenin,
Çıplaklığın, bedeni teşhir etmenin, içkinin, kumarın, fuhşun,
Gavurun bile hakkının yenmeyeceğinin,
BÜTÜN BUNLARIN HARAM VE YASAK OLDUĞUNU ve İSLAM'IN BU VE BENZERİ EMİR VE YASAKLARINI BİLMEYEN VAR MI?
EĞİTİMLİ EĞİTİMSİZ YEDİDEN YETMİŞE BUNLARI HERKES BAL GİBİ BİLİR AMA UYGULAMAZ.
Elbette okumalı, anlamalıyız ama BİLDİKLERİMİZİ VE ANLADIKLARIMIZI NEDEN YAPMIYORUZ? SADECE BİLDİKLERİMİZİ YAPSAK YETER DE ARTAR BİLE.
O ZAMAN SORUN SADECE OKUMAMAK, ANLAMAMAK DEĞİL!
PEKİ SORUN NE? NEREDEN KAYNAKLANIYOR?
Tam iman etmemekten mi? İslam’ı, “her ihtimale karşı bu da bulunsun” gibi görmemizden, sofrada sos ve baharat gibi algılamamızdan mı?
Nefis denen benliğimizdeki şeytanın ağır basmasından mı? Azgın nefsimizden mi? Nefsimizi terbiye edememekten mi?
Laik ve seküler bir eğitimden geçmemizden, kapitalizme entegre olmamızdan, dünyevileşmemizden mi?
Arzularımıza, tat ve hazza hakim olamayışımızdan, nefsimize yenilmemizden mi? Dünyaya, dünya nimetlerine çok önem vermemizden, fazla bağlanmamızdan mı?
İşimize, kolayımıza gelmediğinden mi?
Ahiret hayatını kendimize uzak gördüğümüzden, dünya arzuları yakınımızda, hemen yanımızda olduğu için mi? Yakınlık ve uzaklık farkından mı?
“Allah affeder” inanç ve ümidimizden mi? “Tövbe ederiz, affoluruz” diye mi?
Allah’ın merhametinin sonsuzluğuna olan güven ve arzumuzdan mı?
Hepsi bir yana, inanmayanlar için de geçerli olan, “AKIL VE VİCDAN “ile yapmamamız gerektiğini bildiğimiz halde, bunca yanlışı neden yapıyor, bunca haramı neden işliyoruz?
Yaratılışımızda, fıtratımızda, tabiatımızda/doğamızda var olan şeytani ve rahmani karaktere, iyilik ve kötülük dürtüsüne rağmen, neden hep şeytani yönümüz, kötü hasletlerimiz öne çıkar, neden baskın olur?
İnanan da inanmayan da aynı hataları işlemeye devam ediyor. Akıl, vicdan ve iman neden devre dışı kalabiliyor?
Dahası ilim ve teknikte, okuma ve anlamada çok çok ileri gitmiş Batı da, bunca kötülük niye? Gazze, Lübnan, Suriye, Irak, Yemen, Libya, Afrika, Arakan,, Çeçenistan, Bosna, Ukrayna, D. Türkistan ve daha birçok yerde bunca zulüm, bunca soykırım ve mezalim, okumamaktan, anlamamaktan, bilmemekten mi?
Sahi neden?
Neden bildiklerimizi yapmıyor, neden bildiklerimizi yaşamıyoruz?
Bildiğimizi, herkesin bildiği bunca şeyi neden yapmıyor, yapamıyoruz?
Sadece bildiklerimizi yapsak bize yeter de artar bile.