Hz. Peygamber (asm) şöyle buyurmuştur:
“Kadın, dört şeyi için nikah edilir; malı, soyu, güzelliği ve dini; sen dindar olanını seç ki, evin bereket bulsun. (Buhari)
Evlatlarınızın dinî bilgisi olmayan olmayan, Yaratıcısına layık ibadet bilmeyen biri olmasını istiyorsanız, evleneceğiniz kızı “kapanmasına sebep olurum da sevabını alırım’’ düşüncesi ile islami yaşantısı olmayanlardan seçin.
Ahmet, imanı kuvvetli bir gençti. Namazlarını eksiksiz kılar, sohbetlere gider, öğrendiği tüm islami bilgileri uygulamaya gayret gösterirdi. Ona, evlenmesi için gösterilen Rüya, çok güzel bir kızdı. Ahmet onun güzelliğinden çok etkilenmişti. Evlenirse onun kapanmasına vesile olup sevap kazanacağını düşündü. Ayrı yaşam tarzları olmasına rağmen evlendiler.
Yıllar hızla geçiyordu. Kapalılık davasında çok büyük kavgaları oldu. Ahmet kapanmasını istiyordu eşinin. Eşi ise alt yapısında çok iyi ve yumuşak huylu biri olmasına rağmen bu konuda asla bir adım atamıyordu. Kolay değildi. Yıllarca, açık olarak yaşamıştı. Ailesinde ve çevresinde ona, Rabbi’nin emirlerini öğretebilecek birileri olmadan yılları geçmişti. Ahmet de ona islami bilgiye ulaşabileceği bir ortam sağlayamamıştı. Rüya’nın hiç bilmediği ve yaşamadığı tarza uyum sağlaması çok zordu. Eşini çok sevse de gönlünden kabul edemiyordu tesettüre girmeyi. Sadece tesettüre girse de yetmezdi zaten. Yaratıcı’nın emirleri tesettürden ibaret değildi. Çocukları olduğunda, Rüya ne kadar iyi eş ve anne olursa olsun islami bilgisi olmadığı için evlatlarını islamla yoğuramıyordu. Ahmet oğlunu yanında sohbetlere götürerek bilgilenmesini sağlamaya çalışıyordu. Çabaları ve duaları boşa gitmiyor ve oğlunun gönlünde ekilen tohumlar cılız da olsa yavaş yavaş yeşeriyordu. Kızı ve eşine bir şey yapamıyor ve üzüntüsünden kahroluyordu.
Selim Ahmet’in okuldan dostuydu. Namazlara birlikte giden iki öğrenciydiler geçmişte. Selim’in evlilik tercihi farklı oldu. Dindar bir kızla evlenmek istediği için ilahiyat fakültesinden tercih etti eşini. Hiç uğraşmak zorunda kalmadı evdekileri eğitmekle. O işe gittiğinde aklı kalmıyordu evlatlarında. Daha anne karnındayken Kur’an-ı Kerim dinlemeye alıştılar. Çok küçük yaşlarda namazlarına başladılar. İslami kuralları uygulamak onlara zor gelmedi çünkü farklı bir yaşamın varlığını görmeden, islam kurallarını öğrenip yaşamlarına sindirmişlerdi.
Ahmet ve Selim farklı şehirlerde otursalar da aileleriyle her zaman birbirlerini ziyaret ettiler. Ahmet ne zaman Selim’lere gelse “Bu eve geldiğimde içimi huzur kaplıyor. Farklı bir manevi rahatlık hissediyorum’’ diyerek ayrılırdı. Evlatları yirmili yaşları geçmesine karşın istediği gibi islamı yaşayamıyordu. Bu duruma çok üzülüyor, kendince pişmanlıklar yaşıyor ve arkadaşının hanesindeki manevi yaşantı ve huzura özeniyordu.