Cambaz numarası meşhurdur:
Cambaz ipte numarasını yaparken herkes dikkat kesilir, yerdeki ahali kafaları havada olaydan habersizken yerdeki cambazların cüzdanlarını aşırdıklarının farkına varmaz...
Osmanlı’dan günümüze tüm dünyada sergilenen bir oyundur bu…
Derin dünya gözüne kestirdiği devletlerin önlerine üç beş eşkıya atar yahut yönü yaptıkları sözde yardımlar, işbirlikleri ve antlaşmalara çevirirler…
Satrancın piyonları gibi harcamaktan çekinmeyeceklerini öne sürerler, genelde de kardeşi kardeşe yedirmeyi tercih ederler… Bizde olduğu gibi birbirlerini yerlerse problem yok, istemedikleri taraf kazanır gibi olursa hemen devreye girerler…
Orta yolu bulmak, özgürleştirmek bahanesi ile yaptırımlar, antlaşmalar, pay etmeler ile o ülkelerin enerjisini adeta emerler…
Ülkenin gerçek meselelerini göstermeden karadan, havadan o ülkeye nüfus ederler…
Hiç de yabancı olmadığımızı bir mesele, yıllarca ülkemiz terör bahanesiyle, Doğu meseleleriyle hep meşgul edildi…
Üretim, sanat, bilim, eğitim ne varsa arkaya attırıldı, sahte düşmanlarla mücadele diye memleketin neyi var neyi yok sınırlarla ilgilenildi…
Netice: Bitmeyen savaş, gerileyen ülke, tükenen kaynaklar ve kaçırılan insanlar…
Ama artık tarihin tekerrür etmeyeceği bir süreçteyiz…
Dünya bunun farkında ve telaş içinde…
Enerjisini bitirmeye çalıştıkları Türkiye sınır dışında savaşırken içeride de tüm yatırımlara devam ediyor…
İnsanımızın kendisini yenilemesi, daha sorumlu ve bilinçli vaziyette vatanına sahip çıkması oyunlarını bozmuş durumda…
İstediler ki sadece sınırlarla uğraşılsın, eski dönemdekiler gibi sınır içindekileri hammaddeden insan gücünü, aklını, üretimini, gıdasını, ilacını dışarıdan almaya devam etsin..
İşte cambazlık olayı tam da budur…
Sınırdaki savaşa yoğunlaşan ya da herhangi bir terörle boğuşan ülkeler tüm enerjilerini oraya harcarken, içerideki insanların tüm ihtiyacı dışarıdan karşılanacak şekilde tasarlanıyor...
Yani siz sınırda eşkıya ile uğraşırken zaman, insan, para harcarken, derin dünya içeride özellikle gıda ile, tohumlar ile, ilaçlar ile, hammaddeler ile, silahlar ile sınırda harcadığılızın on mislini içeride bize harcatıyor…
Savaşta kaybettiğimiz gençlerimizin daha fazlasını ilaçlarla, gıdalarla kaybediyoruz çünkü biz savaşın sadece cephede olduğunu zannediyoruz…
Hâlbuki cenk meydanı yiğitlerin işi, karşımızda kahpe, sinsi, korkak bir derin dünya var ve işlerini sadece masa başında suya sabuna dokunmadan ellerindeki para pul ile yapmaktalar…
Bir bombayla ölen askerlerimizin on misli şeker hastası, obez, sakat olarak her gün binlerce olarak karşımıza çıkıyor...
Bakın sadece hastalıklar ve ilaçların eski dönemlerdeki ülkemize olan bedeli nasıl:
Türkiye’de yılda ortalama 163 bin 500 kişiye, günde ise 450 kişiye kanser tanısı konulduğu belirtiliyor…
Ortalama her canlı 700 doğumdan birinde Down Sendromlu çocuk doğuyor…
Romatizmal hastalıklar için Türkiye her yıl 8.2 milyar TL harcıyor…
Kanser tedavisi için yılda 2,3 milyar Avro harcıyoruz... Türkiye’nin kanser bütçesi, Avrupa’daki 6. büyük bütçeye denk geliyor…
2007 verilerine göre ülkemizde antibiyotikler yüzde 16.5, romatizma ilaçları yüzde 13, ağrı kesici ve analjezikler yüzde 8.7, soğuk algınlığı ve öksürük ilaçları da yüzde 7.9 oranında kullanım sıklığına sahip…
2011 yılında 55 bin kronik böbrek hastasının maliyeti 1,5 milyar doları aştı…
31 Aralık 2013 itibarıyla Türkiye’de diyalize girmek zorunda kalan hasta sayısı 62 bin…
Türkiye’de tüketilen ilaçlar arasında antibiyotikler birinci sırada yer alıyor…
Geçen yıl antibiyotiklere 1 milyar 253 milyon TL, ağrı kesicilere ise 939 milyon TL ödendi…
Diyabetin Türkiye’ye maliyeti 13 milyar TL…
Sadece 4 kalp ilacının 2015 bütçesine 300 milyon lira yük getireceği öngörülmektedir…
Gereksiz ilaç kullanımı Türkiye’ye yıllık 1 milyar dolar maliyet getiriyor…
Türkiye’ye her yıl 500 milyon dolar değerinde hatalı ilaç kullanılıyor…
Sadece yediğimiz gıdaların ve kullandığımız ilaçların tahribatı böyle iken sahada verilen savaşın on mislini millet olarak içeride vermediğimiz sürece bu savaşı kazanamayız...
Herkesin kendi evinde, sofrasında, sağlığında bu savaşı vermesi gerekir…
Eskiden sadece kılıç kalkan, top silah vardı…
Şimdi insanı öldürmek, onu köleleştirerek doğal kaynakları emmek için güç değil yiyecekler, tohumlar, televizyonlar, filmler, reklamlar, bitmeyen ihtiyaçlar kullanılıyor…
Terör kısmı işin sadece cambaz kısmını oluşturuyor…